Çocuk eve giriyor, sırtında çantası, yedi - sekiz yaşlarında. Çantasında taşıdığı günün yükü, yorgunluğu... Daha çantayı omzundan indirmeden sorular başlıyor;
“Okul nasıl geçti?”, “Matematik dersinde soruyu bildin mi?”, “Öğlen ne yedin?”, “Ne oynadınız?”, “Ödevin nerede?”, “Ödevlerini ne zaman yapmaya başlayacaksın?”
Oysa, şöyle bir kabanı atmak, ayakkabıları sağa sola fırlatarak çıkarmak, çantayı sırtından küt diye yere indirip umarsız, sorumsuz odasına gitmek, kapıyı kapatmak ya da televizyonun karşısına yayılmak vardı.
Olmaz, neden? Sorumluluğunu bilecek!
Bu kadar soru ne işe yarayacak peki, sevildiğini ilgilenildiğini anlayacak. Anlayacak, hissetmeyecek!
O kadar çok seviyoruz ki çocuklarımızı, hayatta başarılı olmalarını istiyoruz, üniversiteyi bitirsinler istiyoruz, hatta iyi derece ile bitirsin mümkünse, şöyle bir bölüm birincisi olsa, hatta fakülte birincisi, verdiğimiz emekler ne de görünür olur !
Çocuğumuz çok mutlu olsun ama kariyeri ile mutlu olsun istiyoruz, kariyersiz mutluluk mu olur!
Çocuğumuz çok mutlu olsun, ama evlenince olsun, kızımız var ise sevgilisiyle nikahsız yaşamasın, zinhar evlenmeden çocuk yapmasın!
Erkek ise kız arkadaşı ile aynı evde yaşayabilir, ama mümkünse onunla evlenmesin. Çünkü mutluluk evlenip çocuk yapınca yakalanır, evlenmeden doğurulan çocuklar mutluluk mu getirir!
Ahh değerlerimiz, ahh o en keskin yargılarımız, yargıçlıklarımız, bilmişliklerimiz, deneyimlediklerimiz ve sonunda hepsini evrensel değer sandıklarımız.
Yeni çocuklar, yeni değerler yaratıır. Yeni değerleri bizden farklı şeyler deneyimleyerek yapabilecekleri aşikar.
Öpücük mühim!
Çocuk güç bela sorulardan sıyrılıp, sevildiğini anlayıp odasına ulaşıyor, bu kulvarı da atlattık diyor, oturup belki biraz kitap karıştırıyor, anne (baba da olabilir!) elinde bir tabak meyve ile odaya giriyor. Hiç huzur yok, hiç yalnızlık yok! Kızmayın anneye, çok seviyor çocuğunu iyi beslensin, sağlıklı olsun istiyor.
Meyvesini yiyerek fiziki sağlığına kavuşan çocuk, ileride büyük adam olabilmek için ödevlerin başına oturur (muhtemelen oturtulur).
Çocuk zor bir soruyu kolaylıkla çözer, ebeveyn,
“Bravo sana, gel bir öpeyim seni” der.
Çocuk öpücüğü kapar, hak etmiştir ne de olsa, zaten sevgi hak edilen bir şey, kim demiş ki ne olursan ol sevilirsin diye! Kızmayın annelere, babalara çocukları başarılı olsun, kariyeri parlak olsun istiyorlar.
Yaşasın hafta sonu: En yakın arkadaşın doğum günü var!
Hediye alınacak ve hep beraber oynanacak, ama bir hediye sorunsalı, ne alacağım arkadaşıma diye düşünme derdi yok, hooop anne alır hediyeyi, en büyüğünden en güzel paketinden, çocuğun seçim ve karar gücü bir hediye alırken mi gelişecek, yok artık daha neler neler.. Kızmayın anneye çocuğunu o kadar seviyor ki, arkadaşlarının yanında küçük düşmesin istiyor.
Çocuk iyice bunalmış, e biraz da büyümüş, 11 yaşlarına filan gelmiş, ders çalışlar, sınav kaygıları iyiden iyiye bastırmaya başlamış, bir de ergenlik baş göstermeye başlamış. Biraz huzur, biraz yalnızlık için belki bir on dakika kendi olabilmek için odasının kapısını kapatır.
Ya bir şey olursa, içeride ne yapıyor, ya bir sapıkla yazışıyorsa, bu çocuğun bir derdi var, hooop aç kapıyı, kapıyı çalıp çalmadıklarını ben bile anlayamadım. Kızmayın annelere, babalara çok seviyorlar çocuklarını güvende olmalarını istiyorlar.
Bu kadar sevgi gören çocuğun hanimiş hanimiş yetişkinliği?
Sevgi almak için sürekli Mario gibi bonus toplamaya çalışıyor, onu sevmelerini istediği insanları mutlu etmeye, yaranmaya, faydalı olmaya çalışıyor. Oysa, sadece bir insanın varlığına sevgi duyulabileceğinden habersiz.
Biraz daha ileri götürelim çıtayı, onu sevmesini isteyen insanların seveceği kişi olmaya çalışıyor. Kendisi olarak sevilebileceğinden habersiz.
Sevilmek için taciz ve şiddete izin veriyor. Taciz ve şiddet sadece fiziksel değildir, yukarıdakilerin hepsi kişilik haklarının ve özgürlüğün gizli bir biçimde gasp edilmesi, bildiğiniz taciz ve şiddet işte.
Sevmeyelim de ölelim mi?
Belki biraz sevme biçimimizi değiştirebiliriz. Bugün çocuğunuza ya da bir başkasına, ama illa çok sevdiğiniz birine;
“Senin için yapmamı istedeğin bir şey var mı?”, “Senin için bugün ne yapabilirim”, “Benden ne istersin?” diye sorun.
Yoksa, böyle sevmek egonuzunun gücüne mi gitti?
Not: Annelere,babalara atan tutan ben 7 yaşında bir kızın annesiyim, hedef tahtasına kendimi de koyuyorum, anca beraber kanca beraber, kızmayın bana anne olarak öğrenmeyi çok seviyorum.