Magazin haberlerini son bir kaç yıldır takip ediyorum. Özellikle sosyal medya kullanımıyla birlikte magazin haberleri epey eğlenceli oluyor.
Bir haberde gecen kişinin hikâyesinden çıkıp acaba bu nasıl birisi olabilir, hayatındaki hangi istek ona bunu yaptırmıştır diyerek, kendi çapımda ufak araştırmalar yapıp, ortadaki resmi anlamaya çalışmak hobi gibi oldu.
Gecen hafta da böyle bir haberin pesinden sağa sola bakarken, haberle ilgili bir yazı gördüm, tam cümlesi olmasa da "Türkiye'de kadın olmaktan nasibini aldı" gibi bir ifade vardı.
Neden Türkiye'de kadın olmak zordu?
Sadece bizim ülkemiz için mi geçerli olan bir durum muydu?
Diğer ülkelerde kadınların toplumsal konumu çok mu harikuladeydi?
Uzun süredir elimde sürünen "Kadınların En Güzel Tarihi" isimli kitaba okumaya daldım. Okudukça bazı anlatılar hatırlatma gibiydi, ayrıntılı anlatılan birçok durum da epey tanıdık geldi.
Kadınların iş yaşamına katılımı ile ilgili kısım bir çok yerde bulunabilecek, hatta bilinen bilgilerden geçiyor.
Enteresan olan epey bilgi var.
Toplumsal rollerle ilgili kısımlarda biri epey çarpıcı.
Konumuz malum: Tecavüz.
Zaman: 19. yüzyıl.
Yer: Avrupa
O dönemde tecavüze uğrayan kadınlar, hamile kalmamış olmayı şans buluyor ve tecavüz ardından hamile kalmamak için dua ediyorlar.
Kadın, sosyal kimliğini korumak adına tecavüzü saklamayı uygun buluyor.
Tecavüz bir şekilde mahkemeye taşınırsa erkek sıklıkla masum bulunuyor!
Gerekçe tanıdık, kadın erkeği tahrik ettiği için tecavüze azmettirici olarak suçlu bulunuyor!
Aaa, ne enteresan, ben bu kısmı biliyorum!
En son ne zaman böyle bir haber okumuştuk acaba?
21. yüzyılda yaşadığımızı sanıyordum!
Günahkâr kadın
Biz kadınlar, hep günahkârız, hiç aklanamamışız.
Kadın hep tahrik edici, hep davetkâr olarak suçlu. Kitap tarihsel olarak bu durumu çok güzel anlatıyor.
Kadın libidosunun kontrol edilebildiği ve güçlü olmadığı öğretisiyle sosyal yaşamın nasıl düzenlendiği de var.
Erkeğin ereksiyonu kamusal alanda huzursuzluk yaratıyor, erkek libidosunun kontrol edilemediğine inanılıyor, bu nedenle iş yine kadınlara düşüyor.
Kadın erkeği tahrik etmemek için saçlarını toplayıp, baş örtüsü takmaya davet ediliyor.
Sebep; Rönesans döneminden itibaren kadın saçının erotik olarak tasvir edilmesi, tahrik edici bulunması.
Nedir bu kadınların çilesi?
Hem kendi libidosunu tutacak, hem erkeğin libidosundan sorumlu olacak.
Böylece kadın kamusal hayata çıkabilmek için libidosunu evde bırakmaya zorunda kalıyor. Kamusal düzen adına kadın kimliği iğdiş ediliyor.
Erkekler yüzyıllardır libidolarını tutmayı neden öğrenemediler, muamma!
Kadın yapıyorsa, erkek neden yapamıyor?
Geldiğimiz noktada kadınlar olarak, hem kendi libidomuzu tutacağız, hem erkeğinkinden sorumlu olacağız, hem de çoluğu çocuğu erkek libidosundan koruyacağız.
Son bir bilgi: İki kişilik yatakların yapımındaki amaç, erkek her istediğinde kadınla cinsel ilişkiye girebilsin diyeymiş!
Bana, kadın erkek eşit mi diye sorsalar, külliyen hayır derim. Libidosunu tutamayan türdeşimle nasıl eşit olabilirim?
Libidosunu tutsun, sonra düşünürüz.