13 Ekim 2017

Post-modern saldırganlar

Sevginin yoksunluğu saldırıyı meşrulaştırır

Bizden önceki kuşaklardan DNA yoluyla aldığımız bir çok yetenek ve özellik olduğu bilgisini cebimize koyalım. 

Bizden önceki kuşaklar toplayıcılıktan, avcılıktan, kıtlıklardan, savaşlardan, katliamlardan, sürgünlerden, köleliklerden geçti. 

Bu da demek oluyor ki, atalarımızın arasında avcılar, savaşçılar var. 

O zaman DNA’mıza kodlu olan bir saldırganlık olduğunu kabul edebiliriz. 

Bize aktarılan bilgilerin yedi kuşak öncesine kadar gidebiliyoruz, yani yedi kuşak öncemizin bilgisine ulaşabilme ihtimalimiz var. 

Nasıl? 

Sağlıklı bilinç ve ego ile bilinçaltımızla bağ kurduğumuz zaman bu mümkün oluyor. 

Peki, bu kadar saldırganlık ve saldırı bilgisi DNA’da kayıtlıyken bu sağlıklı bilinç hali nasıl kurulacak? 

Zaman değişti, mağaramızın kapısında bize saldırmak üzere olan aslan, girdiğimiz denizde timsah yok. 

Hiçbirimiz yamyam değiliz, geceleri vampire dönüşmüyoruz, elimizde mızraklarla, oklarla bir diğerine saldırmaya koşmuyoruz. İlkel benliğimizle bu denli iç içe değiliz. Şükür. 

Bunun yerine modern ve pasif saldırı şekilleri kullanıyoruz. Başlıcaları; rekabet, hırs, intikam, nefret, öfke, dedikodu, fiştekleme gibi bir çok varoluş hali. 

Bunların ortaya çıktığı bir çok kişilik tipi var. Bir tanesi çok vurucu. 

Saldırgan olan siz değilseniz, bu kişiden gelecek olan saldırı enerjisini iş işten geçtikten sonra fark edebilirsiniz.

Bu kişiliğe sahip insanlar, grup içerisinde genelde sessiz kalmayı tercih ederler. Onlar daha çok sessiz, sakin, çekingen gibi görünen kapalı kutulardır. Özünde sinsilerdir.

Girişimci değildirler, hatta genelde değişiklik konusunda ürkektirler, bir öneriye ilk yaklaşımları “hayır” demektir. 

Çabuk alınırlar, küserler. İşleri erteleme konusunda ustadırlar. 

Bu insanlarla çok içe içe girmiyorsanız, çoğu zaman onların çok sessiz ve sakin olduğunu düşünürsünüz.

Övülmek onların saldırganlığını azaltabilir, attıkları her adımın bir yerden onaylanmasını beklerler. Bu ise kendine güvensizlikle ilgilidir. Siz onları onaylamadığınız zaman alamadıkları kararların, sorumlulukların öfkesini size saldırarak kullanırlar. Bu saldırılar ise çok açık değildir. Fark etmeniz zamanınızı alabilir. 

Özellikle siz, tam zıt bir kişilik tipine yatkınsanız bu kişileri fark etmeniz çok çok sonra olur. 

Bu kişilik tipinin adı: Pasif agresif kişilik. 

Bu kişilik tipine yatkın olan insanlar genelde çocukluk döneminde ya baskı altında büyümüş ya da sevgi ve ilgi ihtiyacı olandan az karşılanmıştır. Çok derin değersizlik, kabul görmezlik duyguları vardır. 

Çocuğu için her şeyi düşünen, çocuğun sağlığı, mutluluğu için tüm düzeni sağlayan bireylerin evlatları bu tipe yatkın olabilirler. Seçim yapma haklarının olmadığını fark etmeden büyürler. 

Çok yoğun çalışan ebeveynlerin çocukları da burada yer alabilir. Anne ya da babayla olmayı seçemezler, genelde evde bakıcı ile, okulda diğerleriyle olmaları gerekir. 

Önlerine o kadar çok olanak sunuluyormuş gibi görünse de, bu sadece ebeveynlerin veremediği sevgi ve ilginin yerini doldurması için sunduğu temelsiz seçeneklerdir. 

Bu kişiler hiç bir zaman tam olarak doyuma ulaşamamıştır. Tercihlerini hiç bir zaman sevgiyi seçmekten yana kullanamamışlardır. Ortada seçilecek sevgi kaynağı hiç olmamıştır. 

Sevginin yoksunluğu saldırıyı meşrulaştırır. 

Pasif agresif bireylerin saldırı için kullandığı en önemli iki silah vardır: dedikodu ve fiştekleme

Dedikoduyu gayet usturuplu yaparlar. Birinin hatasını yüzüne söylemek yerine, başkalarıyla konuşurlar. Bunu da diğerini kırmamak için yapıyormuş gibi görünürler. Oysa, o sırada ne kadar iyi olduğunu gösterdiği için inanılmaz bir ego doyumu yaşıyordur. 

Fiştekleme. Pasif agresif bireyin diğerine saldırmak için en çok tercih ettiği yoldur. 

Bir kişinin sözünün, tavrının onu ne kadar çok etkilediğini, üzdüğünü gösteren bir edayla durumu “nazı geçecek” olan kişiye aktarması aslında. 

Sonuç olarak kendisi aradan çekilir, diğer iki kişiyi karşı karşıya getirir ya da arkadan onların ilişkilerini yıpratır. 

Kurcalandığında sizi rahatsız edecek bir konuyla ilgili size durmadan soru sorarak da fişteklemeyi kullanırlar.

Hayatınızda böyle insanlar varsa, onları hoş görün derim. Bilmem kaç kuşak öncesi avcı olan, asker olan atalarının genlerini taşıyorlar sadece. 

Kim bilir, belki sizin klanın, boyun etini onlar sağlamıştı, koruyuculuğunu onlar yapmıştı.

Belki onlara vefa borcunuz var, belli mi olur. 


www.canhayatakademisi.com

 

Yazarın Diğer Yazıları

Yetişkinlikte mutlu ve özgür olmanın yolu nedir?

Yolunda gitmeyen durumlara neden olan yaklaşımları bulup onları daha anlamlı, daha yaşanabilir biçimde yaşamımıza yerleştirdiğimizde var olana katkı sunmuş, üretken bir kimliğin içine girmiş oluyoruz. Buna ise yetişkinlik deniyor

En az üç çocuk ve ekonomik kriz

İktidara duyulan güven ve onun teşvikleri ile üç ve daha fazla çocuk doğurmuş aileler için krizin boyutları çok daha ağır hissediliyor

Düş görenleri uyandırma zamanı geldiyse açılsın perde

Belki de olması gereken bir hikâyenin parçalarını tamamlıyoruz hep beraber, bir şey ya da biri eksik kalsa bozulacak hikâye

"
"