06 Ekim 2017

Otur yerine vicdan!

Kimse konuşmasın, kıpırdamasın, kalkmasın erkek yemek yiyor, ağzını kocaman kocaman açarak

Yan Masada dört kişilik bir aile, iki kız ve anne, baba. 

Adam, küçük kıza sürekli:

“Otur yerine” diyor. 

Neredeyse iki dakikada bir aynı şeyi tekrarlıyor. Çocuğun hiç sesi çıkmıyor. Sadece yerinden kalkıyor. Belki biraz kıpırdanıyor. Çocuk dört ya da beş yaşında. 

Adam bütün yemek boyunca benzer şeyler söyledi. Arada üslup sertleşiyordu:

“Otur, yoksa gelip döveceğim.” , “Otur, yoksa, gidiyorum.” 

Diğer kız hiç sesini çıkarmadan, arada kardeşine “otur” diyerek yemeğe devam etti. 

Anne mütemadiyen sessiz, hiç bir şey demiyor. Adam arada garsonu da azarladı, getireceği yemek hakkında. 

Adamın kolunda son yıllarda moda olan dövmeden var. Üç tane kadın ismi yazıyor. Muhtemelen eşinin ve iki kızının adı. Sevgisi o kadar çok ki, koluna dövdürmüş isimlerini, dövme tehditleri altında seviyor. 

Küçük kız yemeğini bitirdi, annesi ıslak mendille ağzını siliyor. Adam kadına direktifler veriyor:

“Sağ tarafını sil.” Kadın da tık yok, sadece çocuğun ağzını siliyor. Adam yine tekrarlıyor aynı cümleyi, sonunda sinirlenip kadına söyleniyor. Kadın da yine tık yok. 

Büyük kız, masada var mı, yok mu, belli değil. 

Adam elinde telefonla kendi yemeğini yiyor. Masada kaykılarak oturmuş, ailenin erkeği olarak yemeğini yiyor. Kocaman açıyor ağzını her lokmada, dövmeli koluyla lokmaları ağzına götürüyor. 

Şşşş, sessizlik, evin erkeği yemeğini yiyor. 

Kimse konuşmasın, kıpırdamasın, kalkmasın erkek yemek yiyor, ağzını kocaman kocaman açarak. 

Küçük kız bir ara yine ayağa kalktı. Adam bir hışım kalktı yerinden, gitti kızın üzerine eğildi. Sanırım bir kaç tehdit cümlesi savurdu. Ben yan tarafta bekliyorum. Vurdu, vuracak. Neyse ki, vurmadı. 

Adam vursa ne , vurmasa ne dedim. Düpedüz şiddet bu. Şiddetle sindirilmiş bir anne ve kız, şiddetle sindirilmeye çalışılan küçük bir kız. Sadece izlemek çok acı, kendime de kızıyorum içten içe, içimde bir şey dürtüyor beni “bir şey söyle, müdahale et, çocuğa yazık.” 

Susuyorum. Konuşursam ne olacak, bilemiyorum. En iyi ihtimalle laf dalaşı olur. Adam bir şey anlar mı, anlamaz mı, emin değilim. Bir de sonradan kıza daha çok eziyet etme ihtimali var. “Sen sözümü dinleseydin o kadın bize bulaşmayacaktı” sözleriyle o küçük kızın dayak yeme ihtimali var.  "Kaş yapayım derken, göz çıkarma, otur yerine” diyorum kendime. 

Yıllar önce denizde küçük bir kızın amcası tarafından taciz edildiğini görmüştüm. Hatırlıyorum. Gecelerce uyuyamamıştım. 

Bu sefer biraz daha nasırlaşmış mıyım, yoksa sakin kalmayı mı öğrenmişim, anlayamadım. 

Özel çalışmalar yaparken o kadar çok tacize uğramış, şiddet görmüş kadınla karşılaşıyorum ki, neredeyse her kadında ya erkek şiddeti, ya taciz çıkıyor. 

Bunları neden görüyorum? Görüp, geçemiyorum. İçimde bir ses bağırıp, kızıyor bana. “Bir şey yapmalı!” 

Evet, bir şey yapmalı ama, nereden başlamalı? Çocuklardan mı, annelerden mi? 

Ya, evet, biliyorum esas sorun baba da diyeceksiniz, niye kadınlara odaklanıyorum?  Kadın değişimin öncüsüdür. Her zaman yeniliği daha çabuk kavrar, daha çabuk adapte olur. Bir kadın, çevresindeki en az on kişiyi değiştirir, hem de sadece kendini değiştirip yeni halini yaşayarak. Ben değil, araştırmalar söylüyor. 

Reklamlar kadına yönelik her zaman, neden diye düşündünüz mü hiç, tüketim çılgınlığından öte, kadının değişime adaptasyonunun daha yüksek, yeniliğe daha açık olmasından. 

Ardından düşündüm, çok küçük yaşlarda “otur yerine, döverim, giderim” diye örselenen kimliğine rağmen hala değişime en açık olanların kadın olması ne kadar ilginç değil mi? Kadının gücü hakkında biraz da olsa bilgi veriyor. 

Bir de tüm bunları yaşamasa bu kadınlar, kim bilir neler olacak?

İki tane sağlıklı çocuğa sahip olup da bu kadar şiddet eğilimli olmak da, marifet. Oysa ne hastalıklar, ne problemler, ne aksilikler yaşıyor insanlar. Ailenle bir akşam, bir lokantaya, iki ayrı özel arabanla yemeğe gidebiliyorsan, yapacağın tek şey dört yaşındaki kızı tehdit etmek mi? 

Hayatımızdaki tüm güzellikleri fark etmemiz için neler mümkün? 

Acıyı, şiddeti, dramı yaşamadan, görmeden yaşamımızdaki iyilikleri, sağlığı, mutluluğu, neşeyi görmemiz için neler mümkün? 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Yetişkinlikte mutlu ve özgür olmanın yolu nedir?

Yolunda gitmeyen durumlara neden olan yaklaşımları bulup onları daha anlamlı, daha yaşanabilir biçimde yaşamımıza yerleştirdiğimizde var olana katkı sunmuş, üretken bir kimliğin içine girmiş oluyoruz. Buna ise yetişkinlik deniyor

En az üç çocuk ve ekonomik kriz

İktidara duyulan güven ve onun teşvikleri ile üç ve daha fazla çocuk doğurmuş aileler için krizin boyutları çok daha ağır hissediliyor

Düş görenleri uyandırma zamanı geldiyse açılsın perde

Belki de olması gereken bir hikâyenin parçalarını tamamlıyoruz hep beraber, bir şey ya da biri eksik kalsa bozulacak hikâye

"
"