10 Ağustos 2021

Kalbini hep acıtacaklar gülüm

Dayanacak gücün kalmadı mı? Tükendin mi sevgi arayışlarından, sevgi yoruşlarından? Tamam o zaman, hisset canını acıtanı, ruhunu ezeni. Korkma, hissetmek öldürmez insanı.

Ummak. İstemek.

Beklemek. Tekrar ummak. Ve tekrar umursamazlığın içinde yuvarlanan çakıl taşı gibi, kayıp gitmek avuçtan.

Sonsuz bir zamanın içindeymiş gibi, aynı şeyleri tekrar tekrar beklemek, istemek, ummak. Kırmadan, incitmeden, özenle, incelikle severek beklemek, ummak.

Hep bir umut, bu sefer anladı sanmak.

* * *

İyi görüneni iyi niyetli, kötü görüneni kötü niyetli sanmak.

* * *

Ah o sınırlarını aşabilseydin, engelleri tek tek yumuşatabilseydin olurdu belki de.

Aynı şeyi yaptı: Yine kırdı, yine incitti. Olmamış.

Dene, tekrar dene, bir kere inandın iyi olduğuna defalarca dene, bekle, gör.

Yine mi üzerine çığlıklarla koştu, yine mi top yine mi tüfek? Oysa sunduğun saflığın temizliğin.

Ah o sınırları, o engelleri aşabilmek. Kavuşmak benliğiyle, bütünlüğü hissedebilmek; bitimsiz sarılmak.

O kulakları patlatan sessizliğe gömülmüş olana bir ses olmak; bir gül dalı aklın, kalbin.

Olmuyor, geri çekiliyorsun. Yine deniyorsun. Yok yok, sen de sorun, sen yapamıyorsun.

Tavrın, edan kırdı, incitti. Bu sefer daha yumuşak, yeniden, hiç olmamış gibi, yeniden, en başından, uzun uzadıya, tek tek, en başından dene.

Yine olmadı. Yeni gün eskidi hemen. Yine onun lanetli zihninden dolan düşüncelere esir oldu.

Bırak git. Anlamıyorsa, çek git. Derdin ne senin? Koy ver gitsin.

Nereye gideceksin? Gittiğim yerde ne değişecek, der gibisin.

Nereden bildin? Ne olacağını nereden bildin?

Yok yok, teslimiyetçilik bu. Direnmelisin. Kötülüğe, bencilliğe, kindarlığa direnmelisin. Neden olduğunu bilmesen de, direnerek güçlenmelisin.

Kim söyledi yavrum sana bunu? Kim dedi sana direnmelisin?  Kim veriyor ona ezecek, yok edecek gücü?

Sana direnmeyi söyleyen şimdi nerede kiminle beraberdir? Sana öğüt veren hangi sorumsuzluğun içinde kendini değerli ve önemli görmektedir?

Bugün de bekle, bugün de umutlu ol. Dene bakalım ne olacak?

Bu sefer bilecek, görecek, fark edecek.

Gerçekten mi, ne güzel bir istek!

Ah, yine mi olmadı? Ne yapalım bahar çok, elbet gelecek o yaz o iklim.

Pardon, hangi yaz?

Hiç düşündün mü, belki istediği budur? Hiç düşündün mü, belki o iyilik, güzellik istediğini söyleyip duran seni bu kavganın gürültünün içinde tutuyordur? Hani o; her gün yanı başında, her sabah uyandığında aklında olan.

Belki, o seni oyalayıp duruyordur? Ya en büyük korkusu senin mutlu olmansa?

Ah, nereden bileceksin. Böyle şüphecilik mi olur, seviyorum demiş bir kere, bir kere gülümsemiş yüzüne.

O açtığın kalp, o sevdiğin, o bitimsiz coşkulu umutlarının bekçisi yapan seni, ondan bahsediyorum. Belki diyorum, belki o senin celladındır. Bak kötü olan benim, seni sevene celladın diyorum, haydi yık üstüme bütün suçluluğunu. Ama gerçek, celladını da sever insan. Değil mi ki, bu kötü dünyadan kurtulmak istiyor, celladına da aşkla bağlanabilir insan.

Senin isteğin ne yavrum? Gerçek isteğin nedir?

Yaşamak mı dolu dizgin yoksa kopup gitmek mi dünyadan?

Eline yüzüne doluşan küfür kıyamet nedir? Gerçeği süren filizlendiren küfürlerin midir?

Güç mü isteğin yoksa sevildiğin coğrafyaya ait olmak mı?

Nedir senin isteğin? Uzun, bitimsiz gibi görünen ömründe, uyandığın her sabah, kalkıp banyoya doğru giderken ne düşünmek, ne hissetmek istersin?

Senin kararın ne? Sevmeyenler, sevmeyi beceremeyenler, sevmeye istekli olmayanlar mı sevsin seni, yoksa gerçek sevginin önünde eğilir misin?

Senin isteğin, derdin ne güzelim?

Ver artık kararını. Bitsin bu huzursuzluk, bitsin bu karanlık.

Sevgi nerede diye arayıp sorma artık, sevginin ne olduğunu bilenlere dön yüzünü.

Beni kim seviyor, sevmeye istekli gelsin deme. Sen kimi seviyorsun, sevmeye istekli olduğuna git.

Sevip sevmediğini mi düşünüyorsun. Bak kendine. Dinle kalbini. Sor kalbine.

Hissediyor mu sevildiğini? Sen nasıl sevilirsin kalbim, diye sor. Utanma, seni nasıl sevebilirim, diye sor.

Peki o? O seviyor mu seni?

Senin için kendi ömrüne borçlanıyor mu? Yoksa seni mi borçlandırıyor ömrüne?

Ah güzelim, ah küçüğüm, incitecekler seni, üzecekler boylu boyunca.

Dayanacak gücün kalmadı mı? Tükendin mi sevgi arayışlarından, sevgi yoruşlarından? Tamam o zaman, hisset canını acıtanı, ruhunu ezeni. Korkma, hissetmek öldürmez insanı.

Kaldıkça öyle büzülecek, öyle eriyecek için… Öylesine hiçlik, öylesine başıboş bir isteksizlik çökecek gönlüne.

Bekleme artık anlasın diye. Anlamamayı, anlatmamayı dene. Bir kere de boz ezberini, bir kere de ez o bitimsiz ilkelerini. Seni yok eden değerlerini, bir kerecik ez.

Hiç olmazsa kendimi devirecek gücüm var benim dersin.   

Yazarın Diğer Yazıları

Yetişkinlikte mutlu ve özgür olmanın yolu nedir?

Yolunda gitmeyen durumlara neden olan yaklaşımları bulup onları daha anlamlı, daha yaşanabilir biçimde yaşamımıza yerleştirdiğimizde var olana katkı sunmuş, üretken bir kimliğin içine girmiş oluyoruz. Buna ise yetişkinlik deniyor

En az üç çocuk ve ekonomik kriz

İktidara duyulan güven ve onun teşvikleri ile üç ve daha fazla çocuk doğurmuş aileler için krizin boyutları çok daha ağır hissediliyor

Düş görenleri uyandırma zamanı geldiyse açılsın perde

Belki de olması gereken bir hikâyenin parçalarını tamamlıyoruz hep beraber, bir şey ya da biri eksik kalsa bozulacak hikâye

"
"