10 Mart 2017

Günün çorbası: Şefkatli mi olsun şefkatsiz mi?

Kim dedi sana, sevgili, eş, baba hepsi aynı kefeye konur, hepsi olabilirsin diye de, sen de inandın?

Geçen gün eski bir kadın arkadaş bir şeyler yazmış, sevgi üzerine bir diyalog değildi. İçinden bir cümle dikkatimi çekti:

“Sevgiye ve şefkate ihtiyacım var.”

Yazışma dolaylı olarak onun ve benim ilişkim ile ilgili olduğu için “sevgi” ve “şefkat” kelimelerine takıldım. 

Bazen herhangi bir düşünce zihnimde otomatik olarak sorgulama programlarını çalıştırıyor. Bunun düğmesi nerede, tetikçisi nedir, tam olarak çözmüş değilim ama, şimdilik yatkınlık diyorum. 

Program soruları şöyle gidiyor kabaca; “bunu ben mi yaptım”, “bu bana mı ait”, “bu benimle ilgili mi”, “bunun benim için anlamı ne”, “bu bende var mı.”

Bu sevgi ve şefkat ile ilgili kısımda da, bu sorular tıkır tıkır girdi devreye. Sonuçta, sevgi ile ilgili bir sorunum yoktu, şükür. Hatta son dönemlerde neredeyse “sevgi pıtırcığına” dönüştüm. 

Bir sorun vardı, lakin bu “şefkat” kelimesinde beni rahatsız eden bir şey olmuştu. Oysa kulağa ne hoş geliyor değil mi, şöyle usul usul, sıcacık sarmalayan bir şey gibi hissettiriyor kendini. Benim içimde, derinde bir yerde bu “şefkat” durumuna ciddi itiraz vardı, onu fark ettim. 

Çok çok yumuşak mizaçlı olduğum söylenemez, sert değil de, hani şöyle eriyip biten bir tip değilim. Acaba bu muydu, rahatsız eden, yumuşak bir şey miydi bu şefkat? Biraz kendimi yoklayınca, bu olmadığını fark ettim. Sorun yumuşaklık değildi. 

Hiç çaktırmadan bu konu epey sardı beni, sonunda dayanamadım, sözlükleri karıştırmaya başladım. “Şefkat” kelimesinin tanımını görünce de, şaşırdım. İçim rahatladı, taaa içimde bana “hayır, hayır” diyen ses haklıymış, dedim. 

“Acıyarak sevme” durumuymuş şefkat. Sevecenlik de onun tanımı altında ama, acıyarak sevme beni kalbimden vurdu. Çok şaşırmamalıydım gerçi, aşk şarkısında kendine jilet atanlarımız var bizim, sözlük tanımlarına girmiş çok mu?

Evet, çok. Çok acı ki, sevmeyi bilmiyoruz. Bu topraklarda yaşayan insanlar olarak binlerce sapkın sevgi örneği verebiliriz. Bundan bir kaç ay önce iş yerime yürüyerek giderken bir duvar yazısı görmüştüm:

“Ben senin sevgilin, eşin, arkadaşın, 
Baban, ağabeyin olabilirim.
Biri bitse, biri kalır.
Seni hiç bırakmayacağım”

İyi ki doğdun. 
Seni seviyorum.
İBO 
07.10.2016

Fotoğrafını çekmiştim, buldum, olduğu gibi taşıdım. Cümleler duvara yazıldığı gibi, hiç birine dokunmadım. Bunu yazan bir lise öğrencisi muhtemelen, yakında bir lise var ve bu yolu çok kullanıyorlar. İlan-ı aşkla karışık bir doğum günü kutlaması. İmla kurallarına uyum harika, “ağabey” yazımı özenli. Anladık ki, dikkatli ve eğitimin hakkını veren bir öğrenci. Tamam da güzel kardeşim, bu sevgiyi kim öğretti sana böyle? 

Kim dedi sana, sevgili, eş, baba hepsi aynı kefeye konur, hepsi olabilirsin diye de, sen de inandın?

Yaratıcının sevgi tanımı

Sevginin gerçek akışını, frekansını ve oluş halini gerçekten biliyor muyuz? Sevginin gerçekten çok yoğun bir titreşime sahip olduğunu, hiç zorlanmadan kendiliğinden aktığını, naif, yumuşak ve sıcacık dokunduğunu biliyor muyuz? 

Pek sanmam. Gerçek sevgi acımaz, acınacak bir şey yoktur ortada, ancak onore edilecek, yüceltilecek ve birlikte çoğalacağınız bir durum vardır. Bu nedenle şefkat, sevginin arkadaşı değildir. Birilerinin halinizle özdeşleşmesini ve size üzülerek, sizi sevmesini bekliyorsanız, bu sevgi değildir.  Böyle bir ilişki size uzun vadede saygıdan yoksun bir hal getirir. “Senin için en iyisini ben biliyorum” der, sizi böyle seven. 

Bizler, ThetaHealing® uygulayıcıları ve benim gibi eğitmen olanlar, çalışmalarda ve seminerlerde bir konu çalışırız: His yüklemeleri.

Bu nedir, biliyor musunuz? Öğrenmenin en kestirme yoludur. Hisler yüklenirken de, daha çok "Olan Her Şeyin Yaratıcısının" tanımı diye yerleştirilir. En saf, en doğal ve bozulmamış halidir.

Yükleme dediğimize ise, sizin alanınızı sevgi tanımının frekansına uyumlamak diyebiliriz. O durumun, oluşun frekansını sizin alanınıza eşitlenmesini izliyoruz. Bu herhangi bir şey olabilir; aşk, annelik, babalık, yöneticilik, kendini sevme, saygı, diye uzar gider, aklınıza ne gelirse. Bunların hepsinin frekansı var. 

İlginç değil mi? 

İşte sonra bir şey dürtüyor sizi, "şefkat de bir şey var, şefkat de bir şey var” Bir bakıyorsunuz ki, sevginin kendisini seviyorsunuz.

www.canhayatakademisi.com

Yazarın Diğer Yazıları

Yetişkinlikte mutlu ve özgür olmanın yolu nedir?

Yolunda gitmeyen durumlara neden olan yaklaşımları bulup onları daha anlamlı, daha yaşanabilir biçimde yaşamımıza yerleştirdiğimizde var olana katkı sunmuş, üretken bir kimliğin içine girmiş oluyoruz. Buna ise yetişkinlik deniyor

En az üç çocuk ve ekonomik kriz

İktidara duyulan güven ve onun teşvikleri ile üç ve daha fazla çocuk doğurmuş aileler için krizin boyutları çok daha ağır hissediliyor

Düş görenleri uyandırma zamanı geldiyse açılsın perde

Belki de olması gereken bir hikâyenin parçalarını tamamlıyoruz hep beraber, bir şey ya da biri eksik kalsa bozulacak hikâye

"
"