27 Aralık 2016

Etiketler ve titrler üzerinizde tepiniyor

Titrleriniz, rolleriniz olmazsa ne olursunuz?

Sosyal medya hesaplarında, insanların sizin sayfanıza girince gördüğü, hani o “kendinizi tanıtın” yazan bölüm var ya, benimkinde şöyle bir tanım var:

“Sezgisel Terapist / ThetaHealing® Eğitmeni /  Transformational Breathing® Uygulayıcısı /  Yazar / Uzman Sosyolog / Kadın; İş Kadını, Anne, Eş, Ev kadını”  

Bunu bir övünme biçimi olarak mı yazdım, evet olabilir.  Aslında epey övünülecek bir durum.

Bunu eğlenceli buluyorum aynı zamanda. Tüm bunlar ben miyim peki, evet sapına kadar benim. 

Peki tüm bunların sizinle ne ilgisi var? Elin kadını oturmuş kendini bir yerlerde tanımlamış, şimdi de size bunları yazıyor, ne anlamı var ki bunu okumanın? Çok anlamı var, çok. 

Kiminiz bunları böyle sıralamayı egoma ve böbürlenmeme verdi, kiminiz gösterişe, kiminiz de "haydi canım hepsi birden olamazsın" dediniz. Valla, bal gibi olunuyor hepsi birden, eğer olmanız gerekiyorsa yaşam sizi hepsi yapıyor.

Sizler kendinizi böyle tanımlasanız daha da çok titri, daha çok sosyal rol bulabilirsiniz. Belki daha az, önemli olan bu değil.

Ben bu tanıtımı geçenlerde tesadüfen görünce önce gülümsemedim. Ardından bu tanımlara neden ve nasıl ihtiyaç duyuyoruz diye düşündüm. Varoluşun en temel sorunlarından birisi “değersizlik."

Hepimizin en temel korkuları “değersiz olmak,” “hiç olmak.”

Tüm bu tanımlar olmasaydı, sadece buraya yazdıklarım değil yaşam içerisinde üzerime aldığım/aldığınız roller olmasaydı ben/sen ne olurdum/olurdun?

Titrleriniz, rolleriniz olmazsa ne olursunuz?

Bu tanımların dışında şunlar da eklenebilir listeye:

Evlat, arkadaş, iş veren, vatandaş, seçmen, komşu, toplum gönüllüsü, vb.  

Tüm bunların hepsi bana/size bir sürü sosyal rol ve sorumluluk veriyor. Anne olmanın rolü ve sorumluluğu ayrı, eğitmen olmanın rolü ve sorumluluğu ayrı, eş olmanın rolü ve sorumluluğu ayrı, her biri için aynı şey geçerli.

Tüm giysilerimi, tüm etiketlerimi  üzerimden çıkarsaydım, ben ne olurdum? 

Çırılçıplak, saf “Deniz" olsaydım, ben ne olurdum? Tek başıma Deniz olmam bana yetiyor muydu?

Sizler, şimdilik giyinik olanlar, tüm titrlerinizi, tüm sosyal rollerinizi çıkarsaydınız, çırılçıplak kalsaydınız, ne olursunuz?

Bu soruların hepsini tek bir potada karşılamak mümkün, “Tüm bunları olmak bana ne sağlıyor?”“Hayatıma katkısı ne?” Bu soruları yanıtladığınız zaman kendi değerinizi konumlama biçimini fark edeceksiniz, dikkat edin ilk başta bu ağır gelebilir. 

Hani bazı zamanlar gelir, çığlık atmak istersiniz, her şeyden koşarak kaçmak, tüm görevleri bırakmak, uzaklaşmak, hatta hiç bir sorumluluğu taşımamak, mümkünse yeniden hayata başlamak.

Etiketlerin ve titrlerin üzerinizde tepindiği zamanlardır bunlar, yapmanız gereken çok şey vardır, çok sorumluluk, çok iş, az zaman, çok beklenti, az olanak ve yetişememek diye uzar gider liste.

Bu zamanlar benim hayatımda ortaya çıktığında içimden bir ses şunu soruyor; “Deniz nerede?” “Bir ben var benden içeri, ben neredeyim?” 

Kendimi bulmak için kaçmak istiyorum, çook uzaklara, mümkünse başka boyutlara ama, tam da orada durup şunu sorduğumda kendime geliyorum: “Bu kadar çok sıkışıklığı seçmek benim hayatıma ne sağlıyor?” 

Her birimizin seçim nedeni başka, hepsi de iyi niyetle yapılmış tercihler. 

Beş özellik

Değer sorununa dönersek, değerli olmayı tüm bunlardan bağımsızlaştırabiliyor musunuz? Anne olmadan, profesör olmadan, doktor, siyasetçi olmadan değerli olabileceğinize inanıyor musunuz?

Toplumsal değer biçilmiş herhangi bir rolü almadan sadece kendiniz olarak, yani çırılçıplak Ali, Ahmet, Zekiye, Hülya, Canan, Mehmet, Ümmühan, Emine olarak değerli olduğunuzu hissedebiliyor musunuz? 

"Eveeet, ben zaten ben olarak değerliyim" diyorsunuz gibi, o halde başka bir insanın sizinle ilişki kurması için değerli olan beş özelliğinizi söyleyin. Birbirinden bağımsız, titrlerinizden sosyal rollerinizden uzak, karşılığında bir şeye sahip olmadan üzerinizde taşıdığınız beş özelliğinizi söyleyin.  

Mesela, iyilik severim. Kabul edilmeyecek durumlar: iyilik sever olmak kabul görme isteğiyle çok yakından ilişkilidir. Yani karşılığı var. 

Mesela, neşeliyim. Kabul edilmeyecek durumlar; neşeli olursam daha çok sevilirim, dikkat çekerim gibi karşılığı olan haller de kabul edilmiyor. Kabul edilecek durumlar; benim doğal halim, hayatta her zaman gülünecek bir şeyler var.

Bu küçük oyunu kendinizle oynadığınızda ve kendinize dürüst olduğunuzda büyük bir farkındalık yaşayacaksınız. 

Çoğu insan üç özelliğin ilerisine geçemiyor, hatta başlarda ilkinden sonra takılabiliyor, sizin için de böyle olursa endişelenmeyin, sadece öz değeriniz hakkında farkındalığınız az, geliştirmeye odaklanın. 

Yazarın Diğer Yazıları

Yetişkinlikte mutlu ve özgür olmanın yolu nedir?

Yolunda gitmeyen durumlara neden olan yaklaşımları bulup onları daha anlamlı, daha yaşanabilir biçimde yaşamımıza yerleştirdiğimizde var olana katkı sunmuş, üretken bir kimliğin içine girmiş oluyoruz. Buna ise yetişkinlik deniyor

En az üç çocuk ve ekonomik kriz

İktidara duyulan güven ve onun teşvikleri ile üç ve daha fazla çocuk doğurmuş aileler için krizin boyutları çok daha ağır hissediliyor

Düş görenleri uyandırma zamanı geldiyse açılsın perde

Belki de olması gereken bir hikâyenin parçalarını tamamlıyoruz hep beraber, bir şey ya da biri eksik kalsa bozulacak hikâye

"
"