En son ne zaman bir iyilik kabul ettiniz?
Hayatınızın tesadüfen kesiştiği bir anda, birinin size uzattığı iyilik gayretine ne zaman minnettar olup teşekkür ettiniz?
Almak, koşulsuzca almak ve karşılığında sadece “teşekkür ederim” diyerek minnet ile yola devam etmek, garip mi geliyor?
Yaşam öyle sürprizlerle dolu ki, yazıyı yazmaya başladığım şu sırada, cam ile kapattığımız balkonun açık olan kısmından içeriye bir karga yavrusu girdi. Camı algılayamadığı için bir süre boyunca uçmak, özgürlüğüne, arkadaşlarına kavuşmak için camlara çarptı. O içeride bununla mücadele ederken, bir anda bizim balkonun önünde üç dört karga uçuşmaya başladı. Ona yol göstermeye, yardım eli uzatmaya çalıştılar. Bizim ufaklık karga öylesine telaşlı ve ürkekti ki, nasıl gidebileceği ile ilgilenmeden camlara çarpmaya devam etti.
Bir anda balkonun önünde uçan karga sayısı yediye yükseldi. Hepsi birlikte açık olan pencerenin önünde uçmaya başladı ve bizim ufaklık karga açık pencereden pırrr uçuverdi.
O çıkmıştı çıkmasına ama, belli ki kargalardan biri kurtulduğuna ikna olmamış. Geldi dışarıdan balkonun kenarına kondu ve uzun süre içeriye baktı. Kim bilir belki bir suçlu arıyordu. Bir süre sonra o da uçtu gitti.
Tam da buydu anlatmak istediğim. Yardım etme ve kabul etme düzenlerimiz. Kuşlar gibi olamıyoruz. Ne kuşlar gibi özgür olabiliyoruz, ne kuşlar gibi birbirimizden yardım kabul edebiliyoruz, ne kuşlar gibi dayanışma içerisinde olabiliyoruz.
Aslında biraz da kuşlar gibiyiz, ürkek ve kaçak yaşıyoruz. Onlar birbirlerinden yardım alıyor, ne kadar iyi niyetle yaklaşırsak yaklaşalım bizlerden her zaman korkarlar, kaçarlar. Kuşlarla güven ilişkisi kurmak epey zaman ve emek ister. Kediden korkmazlar insandan korktukları kadar.
Bizler, kendi türümüzden bile korkuyoruz. Birisi yardım mı edecek, olamaz, hayır, kaç, saklan, savun. İnsanın insanla olan ilişkisinden korkuyoruz. Bize uzatılan yardım elinden korkuyoruz.
Kendi türünden korkan başka bir canlı var mı?
Bir insanın size yardım ettiğine ve bir çıkarı olmadığına inanmanız için neler gerekli? Böyle bir yardımı kabul etmek için size sunulabilecek en uygun olasılık nedir?
Ahhh, yazının altı üstüne geldi. Oysa nasıl yazacağımı kurgulamıştım. Ufacık bir karga her şeyi dağıttı bir anda, reddetmiyorum, kabul ediyorum evrenin bana sunduğu iyiliği, kaldığım yerden devam ediyorum.
Hırsla yol vermek
Dün akşam, bir alış veriş merkezinin otoparkından çıkmak üzere arabayı hareket ettirdim. Bu arada üç kadın kendi arabalarının yerini arayarak yürürken benim arabamın önüne çıktılar. Yol vermek için frene bastım, zaten hızım on yada on beş kilometredir en fazla, kadınlardan biri ürktü, ben de “geçin, geçin, durdum” anlamına gelene bir şekilde yolu işaret ettim.
O da ne, kadın bir anda, gözlerini gözlerime dikip sert sert bakmaya başladı. Pencereyi araladım, “bir şey mi oldu” diye sordum.
“Öyle hırslı, hırslı geç diyorsun” dedi.
Afalladım bir an, hafiften kızdım da, bir insan gittiği yoldan vazgeçmiş, frene basmış ve size yol veriyorsa, hırs bunun neresinde olabilir? Biri size öncelik tanıyor, geçin rahat rahat diyor, hiç tanımadığınız birisi, korkunuzu görüyor ve size yardım ediyor. Hırs bunun neresinde olabilir kardeşim, diye sormaktan alıkoyamıyor insan kendini. Altı üstü bir teşekkür ifadesidir yüzde görülebilecek, nerde, yedin mi fırçayı, otur aşağıya Deniz.
Nasıl oluyor da algımız bu noktaya gelebiliyor?
Pencerenin önünde uçan kargaları düşünün, içerideki yavru karga “bana nispet yapıyorlar” diye düşünmüş müdür? “Ben burada tutsak kaldım, bak onlar gelmiş burada uçuyor” diye düşünmüş müdür?
Kendi türümüzle olan ilişkimizi bu algı biçimine getiren bizleriz. Sakın demeyin ki, ben öyle değilim. Siz gerçekten koşulsuzca verileni kabul edemiyorsanız, kandırılabileceğinizi, zarara uğrayabileceğinizi düşünüyorsanız, siz de böylesiniz.
Diğerlerinin size vermek istemeyeceğini almak için hak etmeniz gerektiğini düşünüyorsanız, siz de “hırslı hırslı geç, diyorsun” diyensiniz.
Haydi, havaya ilk cemre düşmüşken, bugünden itibaren sadece yardım etmeye değil, yardımı kabul etmeye de odaklanalım. Kendimize bunun için izin verelim.
Bahar gelsin artık, bizde kuşlar gibi kanatlarımızı açıp uçabilelim, gökyüzünün berraklığına kendimizi güven içerisinde bırakalım, birbirimize cıvıldayalım. Birbirimizin cıvıltısını duymaktan mutluluk duyalım.
Bugün başlayalım, daha çok kuş olalım, daha çok yan yana uçalım, kanat mesafesini ihlal etmeden.
Yapmaya başlamak çok basit, her aklınıza geldiğinde içinizden tekrarlayın:
“Bana uzatılan her yardımı güven içerisinde kabul ediyorum."
www.canhayatakademisi.com