20 Eylül 2023

Akkuyu sermayesi dörde katlanıyor; Rusya sermayeyi 36 milyara çıkarıyor

Bu ölçekteki bir şirketin, inşaat sahasında çalışan işçilerin sağlık ve beslenmesini gözetmesi gerekiyor

Fotoğraf: Mezopotamya Ajansı

Akkuyu Nükleer Güç Santrali (NGS), son günlerde inşaat sahasında çıkan yemeklerden kaynaklanan işçi zehirlenme vakalarıyla anılıyor. 13-14 Eylül tarihlerinde yedikleri yemekten zehirlenen yüzlerce (bazı kaynaklara göre binler ile ifade ediliyor) işçi, zehirlenme şikayetiyle Silifke Devlet Hastanesi'nde tedavi altına alındı.

Akkuyu NGS A.Ş'nin iletişim ofisi, yemekten etkilenen işçi sayısını 925, hastaneye sevk edilen işçi sayısını ise 126 olarak açıklamıştı.

Akkuyu NGS açıklamasında, "Tesisteki yemek hizmetleri Türk taşeron firmaları tarafından yapılmaktadır. Akkuyu Nükleer A.Ş.'nin iş güvenliği uzmanları ve sağlık çalışanları, gıda dağıtım noktaları ve gıda numunelerinin denetimini gerçekleştirmektedir. Akkuyu NGS inşaat sahasında sağlık personelinin bu denetim için fazla mesai yapması uygun görülmüştür. Çalışanlara sağlıklı ve güvenli çalışma koşullarının sağlanması, Akkuyu NGS projesinin uygulanmasında önceliktir. Akkuyu Nükleer A.Ş, projede yer alan tüm alt yüklenici kuruluşlardan da bu ilkelere uymalarını talep etmektedir" denilmişti.

İşçilerin mesaj paylaştığı sosyal medya mecralarından yansıyan ve Mezopotamya Ajansı, Artı Gerçek ve Evrensel gazetelerinde yayımlanan haber ve fotoğraflara bakılırsa, işçiler için çıkan yemekler mide kaldırır gibi görünmüyor. Yemeklerde kullanılan gıda ürünlerinin -maliyeti düşük tutmak için olsa gerek- kalitesinin kötü olduğu, pişirme ve saklama işlemlerinin berbat koşullarda yapıldığı hemen anlaşılıyor.

Hız baskısı

Öte yandan, büyük ülkemiz, büyük altyapı projelerinde hız baskısı altında çalıştırılan işçilere insanca bir ortamın reva görülmeyişiyle ilk kez karşılaşmıyor. İstanbul Havalimanı inşaatında da birçok işçi kötü çalışma koşulları dolayısıyla yaşamını yitirmişti. Ne oldu? Hiç. Unutuldu gitti.

Keza, birçok şehir hastanesi inşaatında çalışan işçiler de aynı sağlıksız yemek tercihinin faturasını açlıkla zehirlenmeyle... Ne oldu? Hiç. Onlar da unutuldu gitti.

Bugün iktidarın böbürlenme vesilesi yaptığı/yapacağı birçok proje, hız baskısı altında erken hedefler konularak tamamlanmaya çalışıyor.

Taşeron sistemiyle ezilen insanlık

Büyük ölçekli altyapı projelerinde, ulaştırma, enerji alanındaki yatırımlarda kamuoyu tarafından bilinen bir ya da iki büyük şirket, inşaat işlerini onlarca ile ifade edilebilecek taşeron ve alt taşeron sistemiyle yürütüyor.

Ön planda görünen büyük müteahhitlik şirketleri açısından, işçilerin nasıl beslendiği, çalışma koşullarının insani olup olmadığı pek birinci plandaymış gibi yansımıyor doğrusu. Taşeron sistemindeki yaygın denetimsizliğin, şantiyelerde yol açtığı gayriinsani durumlar; çoğu kez, asıl büyük şirketler için çalışan tanıtım şirketlerinin yaptığı bir iki açıklamayla geçiştiriliyor. Bu gibi durumlarda işçilerin maruz kaldığı ağır koşulları ve sorunları azaltacak net veriler ve yaklaşım yerine, çoğu kez de odak dağıtan yaklaşımlara tanık oluyoruz.

Santral Rusya'nın

Akkuyu A.Ş tamamı Rusya devlet şirketinin kurucusu olduğu ve halen yönetim kurulu üyeleri arasında da Türk bulunmayan bir şirket. Başından itibaren yönetimdeki tek Türk olan Cüneyd Zapsu, şirketi yönetiminden tartışmalı biçimde ayrılmıştı. (Geçtiğimiz aylarda kendisine ulaşmak istedim. Ancak konunun yargıya intikal etmesi dolayısıyla konuşmasının doğru olmayacağı yanıtını verdi.)

Akkuyu Nükleer Güç Santrali (NGS) inşaat sahasındaki zehirlenme haberini aktaran medya kaynaklarına göre yemekleri Taner Yemek adlı bir şirket veriyor. Taner Yemek şirketinin sitesindeki referans listesinde Akkuyu da yer alıyor.

İşçilerin iddiası bu şirketin, taşeron şirketler tarafından "himaye" edildiği. Ve doğru düzgün ve sürekliliği olan bir sağlık denetiminin yapılmadığı yönünde. Konuyu gündeme taşıyan Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca, yemek zehirlenmesi vakaları hakkında ayrıntılı sorular içeren iki önergeyi Sağlık Bakanı ile Çalışma ve Sosyal Bakanı'nın yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı'na sundu.

"Yenmeyecek gıdaları yedirmek"

Karaca'nın önerge metninden bir alıntı:

"Defalarca yemekle ilgili sorun yaşandığını belirten işçiler 'bozuk tavuk, tarihi geçmiş ayran, siyahlaşmış yumurta' gibi yenmeyecek durumda olan pek çok gıda maddesinin kendilerine yedirilmeye çalışıldığını ve daha önce denetim yapan OSGB ekibinin 'yemek firmasının kapatılması için düzenlediği rapor nedeniyle giriş kartlarının iptal edildiği ve Akkuyu NGS inşaat alanına girişlerinin engellendiğini belirtmektedirler. Sağlık çalışanları, Akkuyu'dan yemek zehirlenmesi şikayetinin sadece 13-14 Eylül'den ibaret olmadığını, devam eden günlerde de aynı şikayetle işçilerin sağlık kuruluşlarına başvurduğunu belirtmektedir. Sağlık emekçileri aynı zamanda zehirlenme şikayetiyle gelen işçilerin çoğunun çalıştıkları şirketin yöneticileri tarafından 'tavuk yedik zehirlendik deyin, başka bir şey demeyin' diye uyarıldıklarını söylediklerini ifade etmişlerdir.

Bu bağlamda;

1- Yaşanan zehirlenme olayı sonrası söz konusu işyerinde denetim ve kontroller yapılmış mıdır?

2- Akkuyu NGS inşaat alanında daha önce yemeklerden kaynaklı şikayet sonrası denetim yapan ekibin giriş kartlarının elinden alınarak inşaat alanına girişleri engellenmiş midir?

3- Denetim ekibinin yemek firmasının kapatılmasına ilişkin raporu var mıdır?

4- Akkuyu NGS'deki yüklenici firma temsilcilerinin işçilere "tavuk yedik zehirlendik" demeleri yönündeki baskının gerekçesi tarafınızca araştırılacak mıdır?

5- Akkuyu NGS'de sürekli yaşanan iş kazaları ve iş cinayetlerinin önlenmesi için hangi önlemler alınmaktadır?

6- Akkuyu NGS'de işçilerin kendi arasında demokratik yollarla seçeceği işçi temsilcilerinin, tabip odasının, sağlık sendikalarının, mimar-mühendis odaları ve baronun da aralarında olduğu bağımsız bir işçi sağlığı, iş güvenliği kurulu oluşturularak denetim yapılmasına neden müsaade edilmemektedir."

Bakalım ne cevap gelecek? Daha doğrusu cevap gelecek mi?

Olağanüstü Genel Kurul 25 Eylül'de

Bütün bu güncel gelişmeler olurken, Akkuyu A.Ş. de olağanüstü genel kurula gitmeye hazırlanıyor. Şirketin Ticaret Sicili Gazetesi 6 Eylül tarihli sayısında yayımlanan ilanına göre, olağanüstü genel kurul 25 Eylül'de yapılacak.

Yönetim Kurulu üyesi Alexey Zhukov'un istifa talebinin görüşüleceği olağanüstü genel kurulda, Şirket Ana Sözleşmesi'nin altı maddesinde değişiklikler yapılacak. Bu değişikliklerin nasıl olacağı eski ve yeni haliyle yayımlandı.

Revizyon adıyla yapılacak değişiklikler

"Sermaye" başlıklı 7. madde, "Hisselerin Devri" başlıklı 10. madde, "Yönetim Kurulu Toplantıları" başlıklı 21 ve 22. maddeler, "Yönetim Kurulu'nun Görev ve Yetkileri" başlıklı 23. madde "Baş İcracı Yönetici" (CEO) başlıklı 25. maddesi değiştirilecek.

Sermaye dörde katlanıyor

Şirketin şu andaki kayıtlı sermaye tavanı 9 milyar TL. Olağanüstü Genel Kurul ile bu tutar yani kayıtlı sermaye tavanını 35 milyar 900 milyon 688 bin TL'ye kadar (yaklaşık 36 milyar TL) yükseltme yetkisi alınıyor. Yetki 14 Haziran 2028 tarihine kadar geçerli olacak. Kayıtlı sermaye tavanının yaklaşık 4 kat artması, Akkuyu NGS finansmanı için yeni kaynakların getirileceği anlamına geliyor.

Yapılacak değişiklikler arasında dikkat çeken bir diğeri "hisse devri" başlıklı değişiklikte onaya tabi olan işlem tutarının 8,5 milyon TL'yken bu tutarın 100 milyon ruble olarak değiştirilmesi. 100 milyon ruble bugünkü kurlarla 28,1 milyon TL ediyor. Yaklaşık 1 milyon dolara karşılık geliyor. Bu değişimin Türkiye'deki enflasyon ile bağlantılı olma ihtimali yüksek.

Akkuyu A.Ş.'nin ana sözleşmesinde, diğer şirketlerle kurulacak ilişkilerini düzenleyen farklı konularda sayısız madde bulunuyor.

Sermayesini dörde katlamaya hazırlayan ve Türkiye'de ilk nükleer santrali inşa eden bu ölçekteki bir şirketin, inşaat sahasında çalışan işçilerin sağlık ve beslenmesini gözetmesi gerekiyor.

Çiğdem Toker kimdir?

Çiğdem Toker, Diyarbakır'da doğdu. Denizli Lisesi'nden mezun oldu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Gazeteciliğe üniversite öğrencisiyken Anka Ajansı'nda başladı. Günaydın, Ankara Ulus gazetelerinde, Nokta dergisinde stajlar yaptı.

Anadolu Ajansı'nın sınavlarını (1988) kazanarak, adliye, Devlet Güvenlik mahkemeleri (DGM), yüksek yargı muhabiri olarak çalıştı. 1990-1993 yıllarında haftalık Ekonomik Panorama dergisinde; sonrasında da kesintisiz 15 yıl Hürriyet Gazetesi Ankara Bürosu'nda ekonomi muhabiri olarak görev yaptı. Burada maliye, vergi, özelleştirme, enerji, rekabet politikalarını izledi. 1994 ve 2001 ekonomik krizlerini, IMF ile ilişkileri, kriz kapsamında çıkarılan kanunların TBMM'deki yasama süreçlerini haberleştirdi. Çeşitli ülkelerde Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası toplantıları muhabir olarak takip etti.

Habertürk gazetesinin ilk Ankara temsilcisi olarak gazetenin Ankara bürosunu kurdu. İstifa ederek ayrıldı. İnternet gazetesi T24'ün ilk yayınlarında OECD'nin "Futbolda Kara Para Aklama" raporunu konu alan dizi yazısıyla yer aldı. Köşe yazarı ve Ankara Temsilcisi olarak çalıştığı Akşam gazetesinden, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun (TMSF) el koyma sürecinde kendi isteğiyle ayrıldı.

2013-2018 yılları arasında Cumhuriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Gazetenin sahibi konumundaki Cumhuriyet Vakfı yönetimi değiştikten sonra kendi isteğiyle ayrıldı. 2018'de katıldığı Sözcü gazetesindeki yazılarına 2022 Kasım ayında 'küçülme' gerekçesiyle son verildi. Fox TV kanalında yayımlanan "Orta Sayfa" adlı haber programında yorumcu olarak yer alıyor.

Eleştirel finans haberciliği olarak da tanımlanan yazıları hakkında kimileri astronomik, çok sayıda manevi tazminat davası açıldı. Konusu bir imar haberi olan yazısı hakkında hapis cezası istemiyle yargılandı. Kamu ihaleleri ve şirketleri konu alan çok sayıda yazısı da Sulh Ceza hâkimlikleri kararlarıyla erişime engellendi.

Kitapları

- Adım da Benimle Beraber Büyüdü- Abdüllatif Şener, Doğan Kitap, 2008

- "Türkiye'de Sağlıkta Kamu Özel Ortaklığı - Şehir Hastaneleri" kitabına makale katkısı, İletişim Yayınları, 2018

- Kamu İhalelerinde Olağan İşler - Tekin Yayınevi, 2019

Ödülleri

- İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi "En Başarılı İktisat Muhabiri Ödülü" (1995)

- Sabah Gazetesi "Muammer Yaşar Bostancı Haber Yarışması Büyük Ödülü" (1997)

- Türkiye Ziraat Odaları Birliği "Basında Tarım Ödülü" (2000)

- Milliyet Gazetesi "Abdi İpekçi Barış ve Dostluk Ödülü" – "Taksiyarhis'in Zehra Teyzesi" başlıklı röportaj (2001)

- Türkiye Gazeteciler Cemiyeti-TGC "Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü" |"Evcil'in Dönüşü" dosyası – (2005)

- European Press Prize "The Mystery of the Secret Funds" – "Yorumcu Ödülü"nde kısa liste (2015)

- Halkevleri "Basın Ödülü" (2016)

- Uluslararası Şeffaflık Derneği Ödülü (2016)

- İstanbul Tabip Odası "Basında Sağlık Ödülü" (2016, 2018 ve 2019)

- TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi "Emre Madran Koruma Ödülü" (2017 ve 2019)

- Eskişehir - Bilecik Tabip Odası "Halk Sağlığı Ödülü" (2017)

- ÇGD "Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Ödülü" (2017)

- ÇGD Bursa Şubesi "Meslekte Dayanışma Ödülü" (2018)

- Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü "Uluslararası Cesaret Ödülü - Kısa liste" (2018)

- Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü – "Kamu İhalelerinde 21/b Usulü" dosyası-(2018)

- Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği "Önder Kadınlar Ödülü" (2019)

- Rekabet Derneği "Adil Rekabete Katkı Ödülü" (2019)

- TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası "Hasan Balıkçı Onur Ödülü" (2020)

- Halkevleri Dayanışma Ödülü (2020

- Ankara Tabip Odası – "Şehir hastanelerinin ekonomi politiğini tüm gerçekliğiyle ortaya koyarak kamuya ve sağlık çalışanlarına etkilerini görünür kılan haberleri" nedeniyle (2021)

- TMMOB Şehir Plancıları Odası - Kent Planlama Basın Ödülü (2021)

- İzmir Gazeteciler Cemiyeti "Hasan Tahsin Basın Özgürlüğü Ödülü" (2021)

- SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği "Yılın Kadınları" Ödülü (2021)

- Alanya Gazeteciler Cemiyeti - Ulusal Basında Yılın Gazetecisi Ödülü (2021)

Yazarın Diğer Yazıları

TÜİK kimin tarafında duruyor?

TÜİK; DİSK’in zorunlu olarak Bilgi Edinme Kurulu’nun bağlı olduğu Adalet Bakanlığı’na açtığı davada çıkan karara itiraz etmiş. Madem taraf değilseniz bu itiraz ne? Bitmedi: TÜİK, bir de Adalet Bakanlığı aleyhine dava açıyor. Yetmiyor, Danıştay Başsavcılığı’na TÜİK olarak “Bu kararları bozun” diyor

Yargıya saygılı bir TÜİK aranıyor

Yeni Anayasa konusunda, TÜİK'in bilgi karartmasından, yargı kararına uymamasından zerre rahatsızlık duymayan bir iktidar partisinin ardına düşülür mü?

Kamu tasarrufunda farkı ne yaratacak?

Ne temsil, tören harcamalarında ne kırtasiyede ne araç kiralamalarında tasarruf sağlanmış değil. Peki bundan sonra ne değişecek de kendilerinden tasarruf beklenen bürokrasi bu plana sadık kalacak?