10 Temmuz 2024

Akkuyu A.Ş'nin medya atağı

Gazetecilik adına şu güncel sorular şirket yetkililerine sorulabilmeliydi: Şirketin iki yöneticisinin yolsuzluktan yargılanmasına ne diyorlar? Sakharov halen Akkuyu A.Ş'nin yönetim kurulu üyesi mi? Yoksa mart ayındaki son genel kurulda yerine bir başkası seçildi mi? Seçildiyse, kim? Ticaret Sicili'nde ne zaman yayımlanacak?

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, bundan dört sene önce beş yıllık bir stratejik plan yayımladı. Plan, 2019-2023 dönemini içeriyordu. Süresi bitti. Yenisi de -nedense- henüz yayımlanmış değil.

Süresi biten bu Stratejik Plan'da, Akkuyu Nükleer Güç Santrali (NGS) için yer alan bölümde ilgi çekici bir ifade vardı. Akkuyu NGS hakkında medyadaki "önyargılı" algıyı düzeltmek üzere, iletişim faaliyetleri için 2,8 milyon TL ayrılmıştı. O dönem yazılarımın yayımlandığı gazetede "Akkuyu'ya ikna için milyonlar harcanacak" başlığıyla bir yazı yazdım. Herhangi bir düzeltme, açıklama vs. gelmedi.

Akkuyu NGS'ye olumlu imaj için bütçeden ayrılan bu kaynak, o günkü dolar kuru (8,3 TL) üzerinden yaklaşık 338 bin ABD dolarına karşılık geliyordu. Yani o paranın bugünkü karşılığı 11 milyon TL'dir.

* * *

2020 yılı Mayıs ayında yayımlanan Stratejik Plan'ın süresi doldu. Bahsedilen 2,8 milyon TL nerelere nasıl harcandı bilmiyoruz, Yeni Stratejik Plan da henüz yayımlanmadığı için Akkuyu NGS'nin iletişim faaliyetleri için yine kaynak konuldu mu belli değil.

Ancak belli olan bir şey var ki, o da Akkuyu NGS'nin Türkiye'deki yönetiminin iktidar medyası ile iyi ilişkiler kurduğu.

Geçen hafta bu köşede "Akkuyu yönetiminde yolsuzluk bitmiyor" başlığıyla yayımlanan yazıda Türkiye'de kurulu bir şirket olan Akkuyu A.Ş'nin iki yönetim kurulu üyesinin ülkelerinde (Rusya ve Fransa) yolsuzluk suçlamalarıyla karşı karşıya kaldığını yazdım. Yönetim Kurulu üyesi Henri Proglio, ihale açılmadan milyonlarca Euroluk danışmanlık sözleşmesi imzalayarak kamuyu zarara uğratmaktan dolayı Paris Ceza Mahkemesi'nde yargılanırken, Gennady Sakharov da rüşvet suçlamasıyla Mart ayında tutuklanmıştı.

Aynı zamanda Rusya'nın devlet şirketi Rosatom'un üst düzey yöneticisi olan Sakharov hakkında15 yıla kadar hapis cezası isteniyor.

Sakharov hakkındaki bilgiye yer veren Özgür Gürbüz (Birgün) haklı olarak, Akkuyu A.Ş'de istifasına yer verecek genel kurul çağrısına rağmen, kendisinin şirkette hâlâ yönetim kurulu üyesi göründüğünü yazıyordu.

Ne zaman eleştirel haber çıksa...

Sakharov, yönetiminde yer aldığı Rosatom'da 2010 yılından bu yana Sermaye Yatırımları Direktörü olarak görev yapıyordu. Rusya basınındaki haberlere göre kendisi aynı zamanda Rusya İnşaatçılar Birliği'nin (RUC) mühendislik ve uluslararası uzman topluluğuyla etkileşimden sorumlu başkan yardımcılığı görevini yürütüyordu.

Türkiye için çok katmanlı önem taşıyan ve son revizyon ile yatırım tutarı 25 milyar dolara yaklaşan ölçekte bir projeden söz ediyoruz. 25 milyar dolarlık projeyi yürüten ve Türk yasalarına göre kurulan bir şirketin iki yöneticisinin yolsuzluk suçlamasıyla yargılanması, birinin cezaevinde olması gerçekten bu kadar önemsiz bir konu mu?

Bu konuyu hatırlatma nedenim ise dünkü Hürriyet'in manşetinde yer alan "Buraya 100 yıl kimse giremez" başlıklı haber. Akkuyu'nun kendi deyimleriyle "kalbine" giren Hürriyet gazetesi ekibinin röportajı. Yatırımın içeriğiyle ilgili ayrıntılı teknik bilgilerin fotoğraflar eşliğinde sunulduğu haberde, inşaatta çok sayıda Türk şirketinin ürettiği malzemenin kullanıldığını, yerlileşme oranının yüksek olduğunu, çalışanların yüzde 80'inin Türk işçiler olduğunu, toprağa, atmosfere, denize zararlı emisyonlar olmayacağını öğreniyoruz, evet.

Buna karşılık, güncel haber değeri taşıyan iki yönetim kurulu üyesi hakkındaki yargılama ve yolsuzluk suçlamalarına dair hiçbir bilgi, soru, cevaba rastlayamıyoruz.

Sorulmayan sorular

Nükleer santrale pozitif imaj için ayrılan mali kaynağı hatırlattığım ilk bölümde, Akkuyu A.Ş şirketininTürkiye'de iktidara yakın medya ile ilişkilerinin iyi olduğunu söylerken meramım buydu.

Çünkü emin olabilirsiniz ki Hürriyet'teki bu röportaj, bu tarzın ne ilk ne de son örneği olacak. Tarz derken de kastım şu:

Akkuyu NGS ile ilgili, bağımsız medyada ne zaman eleştirel bir haber çıksa, ne zaman itirazlar ve son örnekte olduğu gibi somut bilgilere dayalı yolsuzluk benzeri konular dile getirilse ve bu yazılar ne zaman etkili olsa; izleyen günlerde, iktidara yakın medya kuruluşlarında projeyi öve öve bitiremeyen haberlere rastlıyoruz, daha da rastlayacağız.

Oysa hepimizin hayatını ilgilendiren bu ölçekteki bir projenin inşaatı sürerken, gazetecilik adına şu güncel sorular şirket yetkililerine sorulabilmeliydi:

- Şirketin iki yöneticisinin yolsuzluktan yargılanmasına ne diyorlar?

- Sakharov halen Akkuyu A.Ş'nin yönetim kurulu üyesi mi? Yoksa mart ayındaki son genel kurulda yerine bir başkası seçildi mi?

- Seçildiyse, kim? Ticaret Sicili'nde ne zaman yayımlanacak?

- Her internet kullanıcısının Akkuyu yazınca rahatlıkla bulabileceği işçi şikayetleri dikkate alınıyor mu?

- Reaktör inşaatında Türk işçilerinin kötü koşullarda yaşadığı, yemeklerinin sağlıklı olmadığı yakınmaları doğru mu?

* * *

Akkuyu NGS inşaatında yüzlerce Türk şirketinin ürettiği malzemelerin kullanıyor olmasının bir ekonomik bağımlılık ilişkisine yol açtığı öngörülebilir.

Öyle görünüyor ki milyarlarca dolarlık bu ticaret hacmi, gazeteciliğin baskı altında olduğu bir ülkede gerçeklerin ortaya çıkmasını daha da zorlaştırıyor. Hatta çarpan etkisi yapıyor. Ama bu tablo, kamusallığı çok yüksek olan bir nükleer projede, toplumu ilgilendiren soruları ısrarla yöneltmeye engel olmayacaktır. Eleştirel her bir habere; yazı, manşet ve haberlerle methiyeler dalgası şeklinde mukabele edilse bile.

Çiğdem Toker kimdir?

Çiğdem Toker, Diyarbakır'da doğdu. Denizli Lisesi'nden mezun oldu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Gazeteciliğe üniversite öğrencisiyken Anka Ajansı'nda başladı. Günaydın, Ankara Ulus gazetelerinde, Nokta dergisinde stajlar yaptı.

Anadolu Ajansı'nın sınavlarını (1988) kazanarak, adliye, Devlet Güvenlik mahkemeleri (DGM), yüksek yargı muhabiri olarak çalıştı. 1990- 1993 yıllarında haftalık Ekonomik Panorama dergisinde; sonrasında da kesintisiz 15 yıl Hürriyet Gazetesi Ankara Bürosu'nda ekonomi muhabiri olarak görev yaptı. Burada maliye, vergi, özelleştirme, enerji, rekabet politikalarını izledi. 1994 ve 2001 ekonomik krizlerini, IMF ile ilişkileri, kriz kapsamında çıkarılan kanunların TBMM'deki yasama süreçlerini haberleştirdi. Çeşitli ülkelerde Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası toplantıları muhabir olarak takip etti.

Habertürk gazetesinin ilk Ankara temsilcisi olarak gazetenin Ankara bürosunu kurdu. İstifa ederek ayrıldı. İnternet gazetesi T24'ün ilk yayınlarında OECD'nin "Futbolda Kara Para Aklama" raporunu konu alan dizi yazısıyla yer aldı. Köşe yazarı ve Ankara Temsilcisi olarak çalıştığı Akşam gazetesinden, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun (TMSF) el koyma sürecinde kendi isteğiyle ayrıldı.

2013- 2018 yılları arasında Cumhuriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Gazetenin sahibi konumundaki Cumhuriyet Vakfı yönetimi değiştikten sonra kendi isteğiyle ayrıldı. 2018'de katıldığı Sözcü gazetesindeki yazılarına 2022 Kasım ayında 'küçülme' gerekçesiyle son verildi. Fox TV kanalında yayımlanan "Orta Sayfa" adlı haber programında yorumcu olarak yer alıyor.

Eleştirel finans haberciliği olarak da tanımlanan yazıları hakkında kimileri astronomik, çok sayıda manevi tazminat davası açıldı. Konusu bir imar haberi olan yazısı hakkında hapis cezası istemiyle yargılandı. Kamu ihaleleri ve şirketleri konu alan çok sayıda yazısı da Sulh Ceza hâkimlikleri kararlarıyla erişime engellendi.

Kitapları

- Adım da Benimle Beraber Büyüdü- Abdüllatif Şener, Doğan Kitap, 2008

- "Türkiye'de Sağlıkta Kamu Özel Ortaklığı - Şehir Hastaneleri" kitabına makale katkısı, İletişim Yayınları, 2018

- Kamu İhalelerinde Olağan İşler - Tekin Yayınevi, 2019

Ödülleri

- İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi "En Başarılı İktisat Muhabiri Ödülü" (1995)

- Sabah Gazetesi "Muammer Yaşar Bostancı Haber Yarışması Büyük Ödülü" (1997)

- Türkiye Ziraat Odaları Birliği "Basında Tarım Ödülü" (2000)

- Milliyet Gazetesi "Abdi İpekçi Barış ve Dostluk Ödülü" – "Taksiyarhis'in Zehra Teyzesi" başlıklı röportaj (2001)

- Türkiye Gazeteciler Cemiyeti- TGC "Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü" |"Evcil'in Dönüşü" dosyası – (2005)

- European Press Prize "The Mystery of the Secret Funds" – "Yorumcu Ödülü"nde kısa liste (2015)

- Halkevleri "Basın Ödülü" (2016)

- Uluslararası Şeffaflık Derneği Ödülü (2016)

- İstanbul Tabip Odası "Basında Sağlık Ödülü" (2016, 2018 ve 2019)

- TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi "Emre Madran Koruma Ödülü" (2017 ve 2019)

- Eskişehir - Bilecik Tabip Odası "Halk Sağlığı Ödülü" (2017)

- ÇGD "Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Ödülü" (2017)

- ÇGD Bursa Şubesi "Meslekte Dayanışma Ödülü" (2018)

- Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü "Uluslararası Cesaret Ödülü - Kısa liste" (2018)

- Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü – "Kamu İhalelerinde 21/b Usulü" dosyası- (2018)

- Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği "Önder Kadınlar Ödülü" (2019)

- Rekabet Derneği "Adil Rekabete Katkı Ödülü" (2019)

- TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası "Hasan Balıkçı Onur Ödülü" (2020)

- Halkevleri Dayanışma Ödülü (2020)

- Ankara Tabip Odası – "Şehir hastanelerinin ekonomi politiğini tüm gerçekliğiyle ortaya koyarak kamuya ve sağlık çalışanlarına etkilerini görünür kılan haberleri" nedeniyle (2021)

- TMMOB Şehir Plancıları Odası - Kent Planlama Basın Ödülü (2021)

- İzmir Gazeteciler Cemiyeti "Hasan Tahsin Basın Özgürlüğü Ödülü" (2021)

- SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği "Yılın Kadınları" Ödülü (2021)

- Alanya Gazeteciler Cemiyeti - Ulusal Basında Yılın Gazetecisi Ödülü (2021)

 

Yazarın Diğer Yazıları

Denetim açığı öldürür

Kamuda 4 bin yatak varken, özel sektörde 8 bin yenidoğan yoğun bakım yatağı var mı? Özel hastanelerdeki yenidoğan yoğun bakım üniteleri etkili denetimden geçiyor mu? SGK, anlaşmaları gözden geçiriyor mu?

Ağaç katliamı ile sponsorluk bir arada

Truva Maden'in hisseleri borsada işlem görseydi, sponsorluğun miktarını öğrenebilirdik. Çünkü ancak o zaman kendisini “halka” sorumlu hissederdi

Gazetecilik dikte edilmemiş soruları sormaktır

Gazetecilik, muhataba, dikte edilmeyen soruları sorabilmektir. İşin bu kısmı, iktidarlardan, unvanlardan ve fani ömürlerden bağımsız bir realite olarak kendini sayısız kez teyit etmiştir

"
"