İslami hassasiyetleri ile tanınan Milat gazetesinin bugünkü (7 Kasım 2012) manşetini "Tarihi Kıyım" olarak atmış ve Sultanahmet Meydanı'nda yer alan Üçler Mescidi'nin kalıntılarının tamamen kaldırılarak yerine otel yapılması için imar izni verildiği "müjdelenmiş". Ferhat Açıl imzalı haberin manşeti yapılan katliamı özetliyor, ancak asıl katliamın boyutlarını anlamak için haberin devamındaki ayrıntıları okumak gerekiyor. haberin devamından öğreniyoruz ki Fatih Belediyesi 2005 yılında 1/5000 ölçekli bir plan 2012 yılında yenileniyor. Ancak 2005 planında yer alan 99'u cami olmak üzere 212 tarihi eser 2012 planında yok oluyor, buharlaşıyor. Buharlaşan yapılar arasında camilerin dışında tekkeler, medreseler, çeşmeler ve hamamların da olduğunu ve bu eserlerin yerleri ticari alan olarak tescil edildiğini haberden öğreniyoruz. Tarihi yarımadada yer alan tarihi eserlerin üçte birine tekabül eden bir rakamdan bahsediyoruz. Bunun anlamı şu: Eğer ciddi bir itiraz gelmez ise tarihi yarımada içinde 212 yeni otelimiz olacak..! Ancak 212 Tarihi eser yokedilecek. Bunun ilk adımı 1516 yılında inşa edilmiş ecdat yadigarı mescidin yok edilerek otele çevrilmesi ile atılmış. İnşaat için çalışmalar son hızla sürüyor. Muhtemelen ben bu satırları yazarken "işin patlaması"ndan dolayı bu gece dozerler çalışmaya başlayacaktır. Sulukule, Taksim Meydanı, Fatih Ormanları derken sıra tarihi yarımadaya gelmiş gözüküyor.
İstanbul'un İkinci ve Üçüncü Fethi
İstanbul'un fethinin 500. yılı aynı zamanda tek başına iktidar olmuş liberal- muhafazakar Demokrat Partinin iktidar yıllarına denk düşer. Menderes için İstanbul hala "yeterince" muassır olamamış bakir bir alandır. İstanbul'la ilgili kafasında ciddi projeleri vardır. "Planlama iyi bir şeydir ama bunun için vakit ve nakit lazımdır" diyerek herhangi bir planlama yapma ihtiyacı duymadan alelacele istimlak hareketlerine girişilerek tarihi yarımadaya dönemin ideolojisi haline gelen otobanlar açılmıştır. Bu otobanlar Vatan ve Millet Caddeleriydi. Yarımadanın kalbine bir hançer gibi saplanan bu otobanlar açılırken kararlar Ankara'da harita üzerinde alınmış, açılan yol, meydan ve kavşaklar için onlarca tarihi eser feda edilmiştir. Bazende bizzat şantiye sahasına gelerek yolların enine kendinin karar verdiğini biliyoruz. Karar verme yöntemi ise hayli bilimsel. Başvekil'in yerden taş alarak fırlattığını ve "düştüğü yere kadar açın" diyerek şehircilik tarihinde bir "tarz" geliştirdiğini İstanbul Ansiklopedisinin "Menderes ve İstanbul" maddesinden öğreniyoruz. (Cilt 5 S. 389-392) 1956-58 istimlaklarında yok olan eserlerden bazıları şunlardır: Murat Paşa Hamamı, Şimkeşhane, Hasan Paşa Hamamı, Fatih Küliiyesi dahilindeki Akdeniz Medreseleri, Beyazıt Hamamı, Koca Ragıp Paşa Kütüphanesi ve Sıbyan Mektebi, Şirment Çavuş Camii ve Türbesi, Çakırağa Cami ve Çeşmesi, Karaköy Merzifonlu Camii, Saliha Sultan sıbyan mektebi...
(Menderes İstimlaklarında Yokolan Karaköy Mescidi)
Dönemin medyası bu kıyıma alkış tutmuş ve "ne güzel oldu, temizlendi" gibisinden manşetler atarak İstanbul'un 2. kez yeniden fethedildiği fikriyatının taşıyıcısı olmuşlardır. Onlara göre Fatih'ten 500 yıl sonra yarım kalan bir "iş" tamamlanmış ve şehir "temizlenmiş"ti.
Bana göre İstanbul'un 3. fetih devri 2003 yılında Fethin 550. sene-i devriyesinde başlamıştır. Belediye başkanlığından Başbakanlığa yükselen ve tek başına iktidara gelen R.T. Erdoğan ve Partisi 1960 darbesiyle yarım kalan 2. Fetih hareketini daha da yaygınlaştırıp derinleştirerek sürdürüyor. Sulukule, Tarlabaşı, Taksim meydanı, Fatih Ormanları derken şimdi artık sıra tarihi yarımadadaki camilere, medreselere, tekkelere gelmiş gözüküyor. Türkiye'nin muhafazakarlarının bu girişime nasıl tepki vereceğini ise merakla bekliyorum. Kaç tanesi o camilerin kapısına kendini zincirleyecek acaba? Yoksa bu iş yine solculara mı kalacak?