18 Aralık 2012

Ruhunu satan gazetecilik

\'Sadece “kozmik belgelere” ulaşabilecek kadar uzun elli değil, otelleri de dikizleyebilecek kadar dürbün gözlü imiş meğer\'

 

Nereden baksan buram buram erkeklik kokan  cinsiyetçi ve mafyatik bir dil...
“Açtırmayın ağzımı” tehdinin arkasındaki özgüvenin kibirli ve istihbaratçı tonu ...
“Misyon gazeciliğine” devam mesajı veren Karakutu ‘ya  kadın gazetecilerin ses çıkarmasının şimdi tam ve doğru zamanı. 
Adının hiçbir önemi olmayan anonim kadın gazeteci üzerinden  yıllarını,  birikimlerini bu mesleğe vermiş  bütün kadın gazetecilere saldırıyor.  
Zira başarı ve yatak odası ilişkisi klişesine cüret ederek, emek ve kariyer arasındaki ilişkiyi kadınlar aleyhine bozmaya yelteniyor. “Çamur at izi kalsın”ı “yazılmayanı yazdık” fetişizmiyle meşrulaştırmaya çalışıyor. 
Binlerce yıllık egemen dilin evladı o.
Bir kadını cinselliği üzerinden vurmanın en kolay en ucuz yol olduğunu öğrenmiş bu dört tarafı erkekler lehine çalışan dünyada, gönüllü de kullanmaya. 
Sadece “kozmik belgelere” ulaşabilecek kadar uzun elli  değil, otelleri de dikizleyebilecek kadar dürbün gözlü imiş meğer. 
 Dönemin ruhu değil mi zaten itibarsızlaştırmak, kriminalize etmek. 
Geldiği gelenek itibari ile de iyi bir mirasçı. 
Ergenekon soruşturma ve dava süreçlerinin parlattığı bu isme bir sıfat daha eklemek gerekiyor tarihe not düşmek için: Kadın gazeteci düşmanı. 
Öyle tepeden bir misyon sahibi  ki, mesleğinden taşarak herkese ayar vermeye çalışıyor. En kolayı da istihbaratçı bir dille ucunu gösterip korku salmak. 
Hırsı büyük ve ulaşmak istediği ne varsa seçtiği yol mübah. 
Gazetesini ve bir anlamda kendisini savunmak için başvurduğu dilden belli değil mi? 
Kimin ahlakını dayattığı  açık olan bu zihniyetin pişkin eda ile  twitter’dan attığı 140 karakter mesajlardaki sinik bakış kem göz olarak hep izliyor. 
Radar alanında ise kadın gazeteciler var. 
“Belge için bedenini satan kadın gazeteci” saldırısına kalkan olmak ruhunu satmaya direnmek gibi erdemli. 
O kalkan gazeteci ya da değil kadınlık bilincidir. 

Yazarın Diğer Yazıları

Suna’nın Kızları: Gitmediğimiz, görmediğimiz o köylerde kız çocukları hem okusun hem güçlensin diye…

Eğitimi bir süreç, bir güçlenme, birey olabilme gibi geniş perspektiften gören Suna’nın Kızları açtığı yeni pencereyle eşitsizlikleri, güçlendirmeyle aşabilmenin yollarını arıyor

Barış Vakfı ‘Türkiye’ masası kurdu: Otoriterlik ve çözüm bir arada olabilir mi?

Mümtazer Türköne: Kürt-Türk ittifakı kuruluyor İran’a karşı, bu reel politiğe dayanıyor

İstanbul'daki Suriyeliler anlatıyor: Dönmek istiyorlar mı, ne zaman?

Konuştuğum Suriyeliler için ÖSO ya da HTŞ ayrımı yok, onlar Esad’a karşı savaşan muhalifler…

"
"