11 Mayıs 2024

Bir yol açtı gazetecilikte; son değil, bu Başlangıç…

"Bugün Türkiye'de iki sipere ayrılmış ve birbirine ateş ederken ortadaki gerçekleri öldüren gazetecilik ya da medya ortamından çıkışın Celal Başlangıç haberciliği olduğunu düşünüyorum"

Kürtçe şarkısına çekeceği klibi yayınlayacak kanal ararken karanlığın manşetlerini atanları, umuduna, sanatına atılan çatalları asla unutmayan, sürgünde kalbi yorulan Ahmet Kaya'nın Yakamoz parçasını dinliyormuş son günlerinde; hak haberciliğinin simge isimlerinden Celal Başlangıç

"Sessiz sessiz, ağlar gibisin vay aman
Zaman geldi, gideceksin vay aman
Bırak ay gitsin sen kal bu gece, vay aman
Umudumsun sen"

Sürgün kardeşliği ya da sürgünlüğün ortak dili… Ahmet Kaya gibi kendi topraklarında gömülme hakkı elinden alınan Celal Başlangıç'ın geride bıraktığı miras devletin kırmızı çizgilerine değil, gazeteciliğin evrensel ilkelerine sadakatiydi.

13 Kasım 2020'de kurucusu olduğu Artı Gerçek'te, kendisinin savunduğu gazetecilikten fersah fersah uzak gazeteciler için ne yazmıştı, hatırlayalım…

"… Mesleğine ihanet etmek, sansüre boyun eğmek, otosansüre teslim olmak, halkın gerçekleri öğrenme hakkına tecavüz etmek, gerçeği olduğundan farklı göstererek halka algı operasyonu çekmek, yalan yazmak, insanlara kara çalmak, iftira etmek, onurunu üç kuruşa satmak aslında çok yıpratıcı çoook."

Gazeteciliğini yıpratmak yerine, kendisini yıpratmayı seçen Celal Başlangıç'ın bıraktığı miras, II. Abdülhamit döneminde sansür binası olarak kullanılan Basın Müzesi'nin tanıklığında anlatıldı.

78'liler Vakfı ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin ortak anma etkinliğinde gazeteciler, hukukçular, siyasetçiler, yazarlar, Cumartesi Anneleri, yayıncılar ve dostları buluştu, Celal Başlangıç'ı anlattı. Salondaki yaş ortalamasının yüksekliği Başlangıç'ın temsil ettiği gazeteciliğin yeni kuşak gazetecilere ulaşıp ulaşmadığını düşündürmedi değil… Başlangıç'ın yakın arkadaşı, gazeteci Nadire Mater "Celal Başlangıç muhabirdi. Genç arkadaşlarımıza köşe yazarı olmayı değil muhabir olmayı, Celal'in kitaplarını okumalarını öneriyorum. Türkiye'nin muhabirliğe çok ihtiyacı var" derken hak odaklı haberciliğin mirasının taşınmasına vurgu yaptı. Ahmet Şık da kendi kuşağından gazetecilerin salonda az olmasına vurgu yaparken "Bu bizim ayıbımız oldu" sözleriyle ahvali anlattı. Şık kendisine mesleki el vermiş Celal Başlangıç için şunları söyledi:

"O iyi bir hakikat anlatıcısıydı. Benim ustamdı. Son iki yılda büyük kayıp yaşadık. Biri Aydın Engin'di, biri de  Celal Başlangıç oldu. Celal Abi, Celal Başlangıç'ın ölüm haberini yazmış olsaydı herhalde Almanya'nın Köln şehrinden neden ölmek zorunda kaldığına dair daha fazla şey anlatırdı. Yapılan haberlerde bu çok eksik kaldı. Yeni dönem gazeteciliğin ne kadar kötü yapıldığına dair bir örnek. "

Celal Başlangıç da 6 yıl önce söylemiş bir söyleşide…

"15 Temmuz darbe girişiminden sonra ilan edilen OHAL'le birlikte Türkiye'de gazetecilik sürgün edildi. Biz sürgün edilen gazeteciliğin peşine takıldık. Şartlar normale döner dönmez Türkiye'ye döneceğiz…"

Ahmet Şık

6 yıl geçti Türkiye hâlâ normalleşemedi, Celal Başlangıç da dönemedi.

Ama ağırlaşıncaya kadar baş ucundaki bilgisayardan Türkiye'den haber dinlemeye devam ettiğini yakın dostu, insan hakları savunucu Nimet Tanrıkulu anlattı.

Nimet Tanrıkulu

Başlangıç'ın bıraktığı mirasın ne olduğuna ilişkin cümlelerin kurulduğu anmada yakın dostu, gazeteci Süleyman Sarılar'ın "Bugün Türkiye'de iki sipere ayrılmış ve birbirine ateş ederken ortadaki gerçekleri öldüren gazetecilik ya da medya ortamından çıkışın Celal Başlangıç haberciliği olduğunu düşünüyorum" sözleri onun gazeteciliğini yaşatacak projelerin mayalanacağın habercisi gibiydi.

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Genel Sekteri Sibel Güneş, TGC Onur Kurulu Üyesi Başlangıç'ın gazeteciliğini tarif ederken evrensel ilkeleri düştüğü yerden kaldıracak ilkeleri hatırlattı:

"Gazeteci haberlerinde barış gazeteciliğini esas almak zorunda. Çatışmacı tarafların anlık etkilerine odaklanmak yerine barışın ön planda tutulması gereken bir mesleğin temsilcileriyiz. İnsanlığın evrensel değerlerini, çok sesliliği savunmak zorundayız. Bu korku ikliminde gazeteci her şeye rağmen millet, ırk, etnik kimlik, cinsel kimlik, inanç inançsızlık, dünya görüşü ayrımı yapmadan tüm halkların ve bireylerin haklarına saygı göstererek mesleğimizi yapmalıyız. Celal Başlangıç, bu değerlerle gazetecilik yaptı. Ağır bedeller ödedi. Başlangıç gibi mesleğini onuruyla yapan hiçbir gazetecinin sürgünde ölmemesini diliyorum."

Ağır hak ihlalleri yaşayan, gözaltına kaybedilen yakınlarını 1995'ten bu yana arayan Cumartesi Anneleri de haberleriyle onları yalnız bırakmayan Celal Başlangıç'ın anmasındaydı.

Eşi zorla kaybedilen Hanım Tosun sesindeki titremeyle şu cümleleri kurdu:

"Erken kaybettik. Celal hep yanımızda oldu. Celal'in uzaklardaki cenazesine katılamadık ama o acıyı hissediyoruz. Çünkü o da bizim acımızı hissetti. Kürtlerin yaşadığı haksızlıkların haberini yaptığı için sürgünde yaşamını yitirdi. O acıları görmezden gelseydi Türkiye'de olacaktı. Gerçekleri yazan insanlar hiçbir zaman ölmeyecek. Onun kalemi yere düşmeyecek."

78'liler Vakfı'nın kurucusu Celallettin Can da 12 Eylül'ün o karanlık tablosunu dile getiren rakamları Celal Başlangıç'la birlikte ortaya çıkardıklarını anlattı:

"Celal'le cezaevinden çıktıktan sonra 2000'lerin başlarında bir röportaj nedeniyle tanıştık. 78 kuşağının ciddi yaralandığını, siyasetten tasfiye olduğunu fark etmiştim. Celal'e bunu anlattım. Ne yapıp edip 12 Eylül'le yüzleşmeliyiz, sorgulamalıyız dedik. 12 Eylül'le ilgili rakamları Celal'in yardımıyla hazırladık. 18 yıl beraber çalıştık. Tükenmez dergisinin ustası ve isim babasıdır."

Tarihçi Erdoğan Aydın'ın sözleri de 78 kuşağı ile yolları bir yerde çakışan Celal Başlangıç'a selam niteliğindeydi:

""Celal Başlangıç, muhaliflerini, gazetecilerini, sanatçılarını, siyasetçilerini siyaset yapamaz, gazetecilik yapamaz, sanat yapamaz hale getirmek için elinden geleni yapan bir siyasi geleneğin sürgüne gönderdiği son temsilci olarak karşımızda duruyor. Ama Celal örneği, nerede olursak olalım hem mesleğimizi hem bizi hayatta tutan ilkelerimizi ayakta tutmak konusunda yeteneklerimizi göstermek açısından özel bir örnek oluşturuyor. Anlattıklarını bir yerlerde konum elde edeyim, bir yerlerden iyi paralar elde edeyim, televizyonlara çıkayım, yöneticiliğim sürsün, Türkiye'de kalayım diye kalemini asla eğip bükmeyen en erdemli örneklerinden biriydi Celal Başlangıç… 78 kuşağı onunla onur duyacaktır."

Yolları Evrensel gazetesinin ilk kuruluşunda kesişen gazeteci Faruk Eren de Başlangıç'ın sürgünde ölmesine vurgu yaparken Türkiye'nin sürgünde kaybettiği aydınlarına vurgu yaptı.

Nebil Özgentürk

Yakın arkadaşı Nebil Özgentürk'ün Başlangıç'ın babası Kemal Başlangıç'ın gençlik yıllarında İstanbul'a gelen bir sirkten kaçan timsahı yakalamasıyla değişen hayatını anlattığı belgeselindeki Celal Başlangıç'ın cümlesiyle bitirelim yazıyı…

"Gazetecilik ile, timsah ve yılanların arasında olmak arasında bir fark yok ve ben bunu babamdan öğrendim."

Candan Yıldız kimdir?

Candan Yıldız, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunu.

Gazeteciliğe HBB'de On'da On Haber program editörlüğü ile başladı.

Kanal D, TV 8, Birgün Gazetesi, CNNTürk, İMC TV, Halk TV'de muhabirlik, editörlük, ana haber editörlüğü ve haber program koordinatörlüğü yaptı.

Haber kanallarında çeşitli program formatları yarattı. Radyo ve Gazetecilik Ödülleri En İyi Program Ödülü/(1997), Çağdaş Gazeteciler Derneği En İyi Haber Program Ödülü/ (2002) ödülünü aldı.

Avustralya'da SBS Türkçe Radyo Haberler servisine haber yaptı.

"Öteki Sesler" isimli belgesel yaptı. "Dicle'nin Göz Yaşları" ile "Şiddete Karşı Anlatılar-Ayakta Kalma ve Dayanışma Deneyimleri" ortak çalışmalarda yazarlık yaptı.

T24'le birlikte internet gazeteciliğine adım attı.

Yazarın Diğer Yazıları

Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer, cezaevinden T24’ün sorularını yanıtladı: Necmi Kadıoğlu sağda solda kayyım atanacağını söylüyormuş! Sonuç alırlarsa İmamoğlu’nu oyun dışı bırakmak isteyecekler

“Eğer buradan sonuç alırlarsa İBB’ye yönelip Sayın İmamoğlu’nu oyun dışı bırakmak isteyecekler… Mehmet Kaya, annesi ölmüş, Van’dan biri arayıp söylüyor. Taziye bizde önemli, baş sağlığı dile diyor. Vay sen misin bunu diyen! Üstelik Mehmet Kaya herhangi bir suç işlemiş biri değil. Mehmet Kaya’nın kardeşinin örgüt ile bağı varmış. Ya bana ne? Ben birisine baş sağlığı ileteceğimde akrabaları ya da kendisinin GBT’sini mi isteyeceğim!”

İmamoğlu, Esenyurt’ta parti liderliğine değil ama siyasi liderliğe oynayacağını netleştirdi: Sizinle uğraşacağım!

CHP’li iki kritik isim iktidarı cepheden karşısına alırken, kendi içindeki ‘iç cephesini’ tahkim edebilecek mi göreceğiz, zira başka bir eşiğin aşılamaması biraz da buna bağlı

"
"