22 Nisan 2022

‘Demans’ siyasetin neresine düşer; 54 ülkeden binlerce kadın Aysel Tuğluk için yan yana

Aysel Tuğluk şimdi unutmanın pençesinde… Unutmak sonuç mu neden mi?

Siyasetçi Aysel Tuğluk, ağabeyi Aytekin Tuğluk’u 1977'de Elazığ Cezaevi'nde işkencede kaybettiğinde belki de karar verdi insan hakları savunucusu bir avukat olmaya. 90’larda birçok Kürt gencinin hukuk fakültesini tercih etmesi gibi…İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdikten sonraki yaşamı bu tahmini güçlendiriyor.

Aysel Tuğluk şimdi unutmanın pençesinde… Unutmak sonuç mu neden mi? Demans siyasetin neresine düşüyor?

Cezaevinde birinci yılıydı, Aysel Tuğluk annesi Hatun Tuğluk’u kaybetti. Hatun Tuğluk'un vasiyeti Ankara’da gömülmekti ama engel oldu ırkçı bir grup. Cenazeyi mezardan çıkarıp parçalamakla tehdit ettiler. Kocaeli 1. No’lu F Tipi Cezaevi’nden izinle cenazeye katılan Aysel Tuğluk bütün bunlara şahit kılındı.

Evet, biz Ermenilerin bu topraklarda gözümüz var. Var, çünkü kökümüz burada. Alıp gitmek için değil, gelip dibine gömülmek için" diyen Hrant Dink gibi Hatun Tuğluk da Ankara’nın bir karış toprağının bağrına gömülmek istemişti. Çok gördüler. Gömülemedi.

Aysel Tuğluk bir kez daha cezalandırılmıştı devletin yüksek izniyle. Belki bu nefreti unutmak, belki de Kürdün payına hep unutturulmak düştüğü için, tarihin bir ironisi olarak insan hakları mücadelesinde hafızayı, hatırlamayı önemseyen Aysel Tuğluk şimdi unutmanın pençesinde…

Aysel Tuğluk İçin 1000 Kadın kampanyasını sürdüren kadınlar ise unutturmamakta kararlı. İstanbul-Beyoğlu’nda organize edilen basın toplantısında Tuğluk’un hem hukuki hem sağlık süreciyle ilgili olarak güncel ve kapsamlı bilgilendirilme yapıldı.


(Aysel Tuğluk İçin 1000 Kadın kampanya metnini Deniz Türkali okudu)

"Delirtmek mi amaçları?"

Tuğluk’u cezaevinde sık sık ziyaret eden, yalnızlaşmanın yoğun yaşandığı pandemi sürecinde sürekli telefonla görüşen Gülsel Yüksel’in kuzeni Aysel Tuğluk için söyledikleri en yakın gözlemlerden biriydi:

Aysel annesinin ölümünün ardından uzun bir sessizlik süreci yaşadı. Biz yasa bağladık, hep bir gerekçe bulduk. 2021’de demans teşhisi konuldu. Eski Aysel değil, cümle kuramıyor, hep ‘şey’ diyor, cümleleri bizim tamamlamamızı bekliyor, ürkek ve çocuksu. Benden iki yaş küçük kendisi ama artık eşit iki insan gibi davranmadığımı fark ettim. Ses tonum değişti, sanki karşımdaki küçük bir çocukmuş gibi. Demans nedeniyle verilen ilaç ilk başlarda işe yaradı ama sonra yine başa dönüldü. Hastaneye gidiş gelişi hep bir eziyet. Delirtmek mi amaçları… Merdiveni desteksiz kullanamıyor. Düşüp ölebilir, kendisine zarar verebilir. Yarım saat bile cezaevinde kalmaması gerekiyor.”

"Adli Tıp Kurumu etik olarak kararını gerekçelendirmeliydi"

Aysel Tuğluk’un kuzeni Gülsel Yüksel’in anlatımlarıyla ilgili yorum yapan ve aynı zamanda Tuğluk’un bütün sağlık raporlarını incelediğini belirten demans uzmanı nörolog Emel Gökmen, demansın sadece bir unutma hastalığı olmadığını, bilişsel bir yıkımı içerdiğini söyledi. Adli Tıp Kurumu ile Kocaeli Tıp Fakültesi’nin raporlarının aynı değerlendirmeyi yaptığını ama ayrı yorumladığını ifade eden hekim Emel Gökmen’in, şu yorumları da dikkat çekiciydi:

Biz hekim olarak bir hastayı ele aldığımızda daha önceki süreçleri, beraberindeki tedavileri, takipleri, hepsini birlikte değerlendiririz. Bunun böyle olması gerekiyor. Adli Tıp Kurumu raporunda daha önceki hastane süreçlerinin değerlendirmeleri var ama üniversite raporuna tam zıt karar vermesini gerekçelendirmiyor. Bu etik bir sorun hekimlikte.

Adli Tıp Kurumu'ndan tartışmalı "kısmi savunma yapabilir" görüşü

Aysel Tuğluk’la sık sık kapalı görüş yapan avukat Elif Taşdöğen de infazın ertelenmesi talebiyle ilgili hukuki süreçte karşılaştıkları zorluk ve çelişkileri anlattı.

6 ay süren tetkikler sonucu karar veren Kocaeli Tıp Fakültesi’nden 9 uzman hekimin hazırladığı rapor dikkate alınmıyor. Savcılık Adli Tıp Kurumu’nun 3 günde verdiği raporu dikkate alıyor. Aysel Tuğluk 6 yıldır cezaevinde. Üniversitenin raporu ‘cezaevinde kalamaz’, ATK’nın raporu ise ‘cezaevinde kalabilir’ yönünde. Raporlardaki bu çelişkinin giderilmesi için İstanbul Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Başkanlığı tarafından bilimsel bir mütalaa talebimiz var. Üst kurul şimdi bu talebi görüşecek. Aysel Tuğluk’un dediği gibi, bir umut.

Aysel Tuğluk Kobani davasında da yargılanıyor. Avukat Taşdöğen’in aktarımına göre bugüne kadar hiç savunması alınmamış. Taşdöğen’in, mahkeme heyetinin Tuğluk’un savunma yapıp yapamayacağına ilişkin olarak ATK’dan istediği raporla ilgili verdiği bilgi de, ATK raporlarına güvensizliğin nedenine yanıt niteliğinde.

Tuğluk Adli Tıp Kurumu’na sevk edildi. 3 haftalık bir gözlem sonucu bir rapor yazılması gerekirken 1 Şubat’ta ATK’ye sevk edilen Aysel Tuğluk 3 Şubat’ta geri getiriliyor cezaevine. Sonra yaptığımız görüşmelerde kendisini güvende hissetmediğini, kendisine kötü muamele edildiğini anlıyoruz. Akabinde ATK, mahkemeye ‘Suç tarihini kapsayan dönemdeki süreç değerlendirildiğinde kişinin cezai sorumluluğu tamdır’ diyor.  Ancak raporda bir nöroloğun imzası yok. Oysa mahkeme bunu sormamıştı. Mahkeme Tuğluk’un mevcut durumda savunma yapıp yapamayacağını sormuştu. Avukat Reyhan Yalçındağ itiraz edince ek bir rapor sunuldu mahkemeye ve bu kez bir nörolog imzası olan ek raporda Tuğluk’un ‘kısmi savunma’ yapabileceği belirtiliyor. Hukukta kısmi savunma olamaz.

Cezaevlerinde şu anda 1600’den fazla siyasi hasta tutuklu var. Son aylarda ölüm haberleri sıklaştı. Bugüne kadar başkalarının insan hakları için mücadele eden Aysel Tuğluk da diğer hasta tutuklular gibi onurlu ve insanca tedavi hakkını kullanmak istiyor.

Aralarında Angela Davis, Silvia Federici gibi feministlerin de olduğu 54 ülkeden binlerce kadın Aysel Tuğluk’a ses olmaya çabalıyor.

Ses duyulur mu, belki…

Aysel Tuğluk unutsa da yaşatılanların hafızası baki…

Yazarın Diğer Yazıları

Gökhan Zan: TİP’in raporu hukuken geçersiz; yedi sülaleme yetecek param var

Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş’ın danışmanı Mehmet Güzel’in de adı geçiyordu kayıtlarda. Savcılık bakalım Güzel’in de ifadesine başvuracak mı?

“Ölmek, yaşamaktan daha merhametli Gazze’de"

Filistinli çocuklar ellerine isimlerini yazıyormuş ölürse kim olduğu bilinsin diye. Uzuv kaybı yaşayan çok çocuk varmış. Şu ana kadar hayatını kaybeden çocuk sayısı 15 bine yakın…

Ahmet Aras: Muğla çevre örgütlerinin hazırlayacağı manifestoyu imzalayacağım

"Büyük sermaye grupları kıyıları kapatmış durumda. Merkezi karar vericiler kıyıları boşaltın demeli. Bu konuda toplumu örgütlemeyi hedefliyoruz. TMMOB yerel yönetim manifestosu hazırladı, bize sundu. 'Ekoloji manifestosu hazırlayalım imzalayalım' dedim.”