11 Haziran 2023

Değişen işkence biçimleri ve güncellenen İstanbul Protokolü; Mazlum-Der nerede?

Gergerlioğlu: Muhafazakar gibi görünen bir iktidarın varlığında maalesef iktidarı koruma güdüsüyle işkenceye karşı reaksiyon dibe vurdu.

"Mevzuat falan yok artık, biz varız"

"Biz de seçilmiş polisleriz"

Cumartesi Anneleri'nin eylemlerinde, milletvekili seçildiği halde cezaevinden tahliye edilmeyen Can Atalay için yapılan eylemlerde polislerin kullandığı cümleler bunlar... 

Anayasa Mahkemesi'nin 'toplantı ve gösteri hakkının ihlal edildiği' yönündeki kararına rağmen Cumartesi Anneleri 10 haftadır gözaltına alınıyor, gözaltına alınırken de ters kelepçeye maruz bırakılıyor. 

Bağlayıcılığı kesin olan AYM kararlarının bile uygulanmadığı yerde mevzuat değil polis oluyor gerçekten. 

İnsanlığın kazanımı olan hukuk metinlerinin, uluslararası anlaşmaların, protokollerin ihanete uğradığı bir dönemden geçiyoruz. 

Güçsüzü, güçlü karşısında korumaya çalışan, kötü muamele ve işkenceyi tespit eden, belgeleyen, faillerin etkin soruşturulması ve yargılanması için bir rehber niteliği taşıyan İstanbul Protokolü, imzacı ülkeler için bağlayıcılığı olan metinlerden biri... 

Zira Birleşmiş Milletler metni olarak kabul edilen bu protokole Türkiye de taraf... 

BM İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı, Aşağılayıcı Muamele veya Cezaların Etkili Biçimde Soruşturulması ve Belgelendirilmesi için El Kılavuzu (İstanbul Protokolü) 51 ülkeden 180’den fazla uzmanın çalışmasıyla geçen yıl güncellendi. 

Güncellenen son hali Türkiye İnsan Hakları Vakfı tarafından Türkçe'ye çevrildi ve 9 Haziran'da kamuoyuna tanıtıldı. 

İstanbul Protokolü 2022 Türkçe baskısının tanıtım toplantısı

BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği tarafından 1999'da onaylanan protokol yıllar içinde geliştirildi.

Çünkü işkencenin biçimleri değişti, işkence daha da yaygınlaştı, işkence ve kötü muamele gören kesimler -çocuklar gibi- genişledi. 

Protokol'ün hazırlanmasında emeği olan Prof. Şebnem Korur Fincancı, değişen işkence biçimlerine  çıplak aramayı örnek verdi. 

Kendisi de bir hekim olan, İstanbul Protokolü Editöryal Komitesi Üyesi ve eski BM İşkence Görenler İçin Gönüllüler Fonu Başkanı Vivienne H. Nathanson da barışçıl gösteri yapanları bir yerde tutmanın, ablukaya almanın, korkutmanın (içinde çocuklar, hastalar olabilir) da yeni işkence biçimlerinden biri olduğunu söyledi. 

İstanbul Protokolü işkencenin önlenmesi ya da işkenceyi uygulayan devlet görevlilerin soruşturulması, yargılanması için devletlere bir yol haritası sunuyor. 

Uygulanmasında hekimlere, avukatlara, hakim ve savcılara, insan hakları örgütlerine çok iş düşüyor. Çünkü işkencenin belgelenmesine uluslararası ölçü getiren bir metinden, kılavuz bir belgeden söz ediyoruz. Bu nedenle Protokol'ün güncellenmiş, genişletilmiş hali için eğitimlerin verilmesi planlanıyor.

İstanbul Protokolü’nün 2022 baskısının tanıtım toplantısı da bu amaçla yapıldı.

Toplantıya katılan bir gazeteci olarak muhafazakâr/İslami değerlere odaklı insan hakları örgütü Mazlum-Der gibi yapıların İstanbul Protokolü'ne yaklaşımını sordum. 

Konuyla ilgili Şebnem Korur Fincancı "Daha önce Mazlum-Der'le çalışırdık. Eğitim çalışmalarında yer almaya gayret ederlerdi. Ama biliyorsunuz yapısı hayli değişti. Şimdi çok çalışma olanağımızın olmadığını söyleyebiliriz" dedi. 

Mazlum-Der'in kurucularından, Yeşil Sol Parti milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu da soruma "Ağır, insanlığa karşı bu suçla ilgili muhafazakar toplumda öncesinde daha fazla bir itiraz vardı. Muhafazakar gibi görünen bir iktidarın varlığında maalesef iktidarı koruma güdüsüyle işkenceye karşı reaksiyon dibe vurdu. İşkencenin dinle, mezheple, etnisiteyle alakalı olmadığına daha fazla vurgu yapmak gerektiğini düşünüyorum" yanıtını verdi. 

Gergerlioğlu, milletvekili seçildiği halde cezaevinden tahliye edilmeyen Can Atalay için Ankara'da yapılan bir protesto gösterisine müdahale eden polislerin "biz seçilmiş milletvekilleriyiz" diyen milletvekillerine "biz de seçilmiş polisleriz" dediğini söyledi. 

İstanbul Protokolü'ne göre tutuklu ya da hükümlüler, doktor muayenesi sırasında kelepçeli tutulamazlar ve kolluk muayene sırasında odada olamaz.

Fincancı bu durumunla ilgili de son dönemlerde hekimlere dönük kelepçeli muayene dayatmasının olduğunu, kolluğun da muayene ortamlarında ısrarla bulunmak istediğini söyledi.

Kent hakkı savunucularından, Gezi tutuklusu mimar Mücella Yapıcı'nın hastaneye giderken yaşadığı ihlal de benzer. Yapıcı, muayene götürülürken bileklerine kelepçe takılmasına protesto etmek için hastaneye gitmeme kararı almış.

Muayene ortamında kolluğun bulunması kötü muamele ya da işkence gören kişinin doğru bilgi vermesini, doktorun da doğru rapor yazmasını engelleyebilir.

İşkencenin bireysel bir suç olmadığı açık. Yoksa işkencecilerin yargılanması bu kadar zor olmazdı. 

2016'dan 2022'ye kadar Birleşmiş Milletler İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı veya Aşağılayıcı Muamele veya Ceza Özel Raportörü olan Nils Melzer'e göre de "İşkence ve diğer kötü muameleler, hemen hemen daima sistemik bir problemdir. Ama bireyleri günah keçisi yapmak, devletlerin yapısal veya sistemik örüntüsünün varlığını inkar etmelerine ve etkin önleyici ve düzeltici tedbirleri alma görevlerinden kaçınmalarına yardımcı olur."

İstanbul Protokolü, işte bu sistematikle de mücadele etmek demek. 

İstanbul Protokolü, hekim etiği, yargı bağımsızlığı demek. 

İstanbul Protokolü, insanın onurunun, hakkının korunması demek. 

“İşkence görenlerin bunu bir daha yaşamaması, işkence uygulayanların sorumlu tutulabilmesi için"  23 yıl önce yola çıkanlar iyi ki o yola çıkmışlar!

Mazlumder'den yanıt

11 Haziran tarihlim yazımdan sonra Mazlumder'in hem Twitter hesabından hem de Mazlumder Genel Başkan Yardımcısı Ali Dalaz tarafından Mazlumder'in toplantıya davet edilmediği belirtildi.

Açıklama şöyle: 

"Öncelikle belirtmek isteriz ki; Mazlumder olarak İstanbul Protokolünün 2022 baskısının hazırlanması sürecine ya da tanıtım toplantısına davet edilmedik.

Mazlumder kurulduğu günden bu yana işkenceye karşı hak ihlallerini takip, basın açıklaması, raporlama, şikayet, dava takibi vb. süreçleri aynı şekilde icra etmektedir.

Türkiye'de kolluk şiddeti, cezaevlerindeki şüpheli ölümler, Cumartesi Anneleri'nin eylemine müdahale, deprem bölgesinde yaşanan kötü muamele ve işkence iddialarına ilişkin açıklama ve raporlar bu konuda yaptığımız çalışmalardan bazılarıdır.

Mazlumder kim olursa olsun zalimin karşısında, kim olursa olsun mazlumun yanında yer almaktadır. Amacımız insan hakları mücadelesinde adil şahitlik yapmaktır. Bu şahitlik için ilgili ve ciddi gördüğümüz, hukukumuza saygı duyan bütün kişi ve kurumlarla iş yapmaktan kaçınmayız."


İstanbul Protokolü’nün 2022 Türkçe Baskısı 

Yazarın Diğer Yazıları

Bir yol açtı gazetecilikte; son değil, bu Başlangıç…

"Bugün Türkiye'de iki sipere ayrılmış ve birbirine ateş ederken ortadaki gerçekleri öldüren gazetecilik ya da medya ortamından çıkışın Celal Başlangıç haberciliği olduğunu düşünüyorum"

9 yaşındaki Gina’ya yönelik bütün ağır suçlar işlendi: Cinsel istismar, cinayet ve eziyet…

Gina Mercimek, Suriye iç savaşından kaçıp Kilis’e yerleşen bir göçmen çocuk...