25 Mayıs 2024

Araştırma: Kürt kanaat önderleri, DEM'in Türk solunun toplumsal karşılığı az olan gruplarıyla beraberliğini eleştiriyor

"CHP de aktörleşme potasına girmiş gibi görünüyor. 2023 sonrasında CHP bu imkânı kaybetmiş, Cumhurbaşkanı adayı seçimden yenik çıkmış olduğu için aktör tartışması ortadan kalkmış gibiydi Kürt meselesinde"

Kürt siyasetinde ana akım siyasetin temsilcisi DEM Parti'nin ikinci yüzyılında Cumhuriyetin demokrasi ile taçlandırılması politikası, Kürtlerin Cumhuriyetin ilk yüz yılına bakışını da özetler.

Kürt Çalışmaları Merkezi'nin Cumhuriyetin 100 Yılı ve Kürtler; Geçmiş Yüzyılın Değerlendirilmesi ve Yeni Yüzyıla Dair Beklentiler araştırması bunu doğrular nitelikte.

14 Mayıs 2023 genel seçimleriyle 31 Mart 2024 yerel seçimleri arasında yapılan araştırma, farklı şehirlerden farklı dünya görüşlerine mensup sivil toplum, iş dünyası, medya, akademi gibi farklı alanlarda çalışan 40 kanaat önderiyle derinlemesine yapılan görüşmelerden çıkan sonuçları içeriyor.

Araştırmaya göre Kürtler için yüzyıllık Cumhuriyet'in özeti; baskı, inkâr ve çatışma…

Kürt Çalışmaları Merkezi Direktörü Reha Ruhavioğlu'na kanaat önderleriyle yapılan görüşmelerden çıkan sonuçları sordum.

"Kürtler Cumhuriyet'in yüzyılı hakkında ne düşünüyor" soruma Ruhavioğlu şu yanıtı verdi:

"Yüzyıllık Cumhuriyet tarihinde Kürtler açısından çok şeyin radikal olarak değişmediğine dair bir kabul var. Kürt meselesinin mahiyetiyle ilgili çok büyük bir dönüşüm olduğu inancı yok. Tabii ki Kürtler yüzyıl önceki durum kadar kötü durumda değiller. Kürtlerin genel statülerinin, yapısal durumlarının değişmediğiyle ilgili ortak bir görüş var."

"Yüzyıl öncesine göre Kürtlerdeki ulusal bilinç toplumsallaştı"

Kürtler yüzyıl öncesiyle kıyaslandığında nasıl bir değişim dönüşüm geçirdi?

Araştırma sonucuna göre "Kürtlerin tarihsel olarak yaşadığı baskı ve inkâr politikalarına rağmen, kimliklerini koruma ve feda etme konusunda önemli ilerlemeler kaydettiği belirtiliyor."

Ruhavioğlu bu sonucu da yorumladı:

"Geçen yüzyılda devlet Kürtleri tanımamakta diretti. Kürtler de varlıklarını gösterme ve ispat etme konusunda bir inat ve mücadele yürüttüler. Bugün inkâr meselesi büyük oranda aşıldı. Kürtler kimliğini, varlığını kabul ettirdi. Bugün parlamentoda temsil ediliyor olmaları, Kürt dili ve kimliğine ilişkin bazı yasal kazanımlar olmakla birlikte genel meşruiyetinin artık tartışılmıyor olması, Kürt siyasal hareketinin Türkiye sivil toplum hareketinde önemli bir dinamiğe dönüşmesi, meselenin uluslararasılaşması, Kürtlerin Ortadoğu'da bir denge gücü haline gelmiş olması; bunlar somut kazanımlar… Yüzyıl önceki vaziyetten ileride bir durum bu. Aktörler bunu bir mücadelenin sonucu olarak görüyorlar. Kürtlerde, yüzyıl öncesinde de bir ulusal bilinç vardı, Kürt aktörler de güçlüydü. Ama bu bilincin yüzyıl sonra daha yaygınlaşmış olduğunu görüyoruz. Türkiye'de yaşayan her üç Kürt'ten ikisi Kürt kimliğini güçlü bir şekilde sahipleniyor. Kimlik bilincinin aktörlerden topluma doğru yaygın bir şekilde genişlediğini görüyoruz. Yani yüz yıl önceki aktörler bu kadar geniş bir toplumsal desteğe sahip olamıyorlardı. Bu önemli bir değişim."

"Kürt aktörler nezdinde CHP'nin aktörleşme potansiyeli daha güçlü hissedilebilir"

Kanaat önderleriyle yapılan görüşmelerden çıkan bir diğer sonuç da iktidar ya da muhalefet partilerinden çok DEM Parti'ye biçilen misyon… Taşıyıcı siyasal parti olarak DEM'e daha fazla görev biçiliyor.

Ruhavioğlu bu sonucu da yorumladı:

"Kürt toplumunun hak arayışı ve taleplerinin taşıyıcısı olarak, Kürtlük içinden bir aktör olarak konumlandırdıkları için, Kürt siyasi hareketi oluyor. Bunun da Türkiye'de siyaset yapan ayağı DEM Parti… Dolayısıyla yetki ve sorumluluğun tekeli DEM Parti'nin elinde olduğu için doğal olarak onu merkeze konumlandırmak gibi bir vaziyet var ama diğer taraftan bu araştırma 2023 seçimlerinden sonra yapıldı, Erdoğan tekrar seçimi kazandı. Türkiye tarafında aktörün kim olduğu ile ilgili Kürt toplumunda anlamlı bir tartışma yoktu. O nedenle 'diğer aktör' vurgusu zayıf olabilir. Ama önümüzdeki dönemde muhtemelen Kürt aktörler nezdinde CHP'nin aktörleşme potansiyelinin daha güçlü hissedileceği bir araştırma sonucu ortaya çıkabilir. Çünkü yerel seçimin sonucu bazı şeyleri değiştirdi. Ama Kürt tarafında hâlâ ana akım hareket, ana akım parti, en güçlü aktör olarak, (elbette ki başka alternatifler başka girişimler var ama onlar merkezi domine etmiş güçler olarak görülmüyorlar) Öcalan, Demirtaş ve DEM Parti görülüyor, bu konuda genel bir kanaat ve ortaklaşma var.

Ama bugünkü manzarada Erdoğan ve AK Parti vurgusu zayıf olsa bile güçlü aktörler. Ama CHP de aktörleşme potasına girmiş gibi görünüyor. 2023 sonrasında CHP bu imkânı kaybetmiş, Cumhurbaşkanı adayı seçimden yenik çıkmış olduğu için aktör tartışması ortadan kalkmış gibiydi Kürt meselesinde… Bir tarafta Kürtler diğer tarafta devlet var kabulü vardı. Devleti de tekrardan Erdoğan yöneteceğine göre o tarafta bir tartışma yoktu. Ancak önümüzdeki dönemde bir kanaat değişikliği yaşayabiliriz."

"Türk solunun toplumsal karşılığı az olan gruplarıyla beraberlik eleştiriliyor"

Araştırmadan çıkan bir diğer sonuç da HDP/DEM Parti'nin daha kapsayıcı ve geniş tabanlı siyaset üretmesi gerektiği… Bu sonuç DEM'in Türkiyelileşme siyasetine dair ne söylüyor, Türkiyelileşme siyaseti zaten daha kapsayıcı ve geniş tabanlı bir siyaset anlamına gelmiyor mu?

Bu soruya da Ruhavioğlu şu yanıtı verdi:

"Kürt toplumu sosyolojik bir dönüşüm geçiriyor. Ama aktörler, DEM Parti'nin parti elitleri ve kendi kemik seçmeni üzerinden bir siyaset yürüttüğünü düşünüyorlar. DEM'in öncelikle Kürt toplumunun tamamına hitap edebilen bir pozisyona doğru genişlemesi gerektiğini düşünüyorlar.

Burada DEM'e örtük bir eleştiri var. Hele 2023 seçim sonuçlarını önlerine koyup düşündüklerinde bu eleştiriyi daha cesaretli, daha açıklıkla yapabiliyorlar. İkincisi, DEM'in sadece Kürtler arasında değil Türkiye sathında da genişleyebilen, daha ana akım aktörlerle iş yapabilen bir siyaset üretmesi konusunda genel bir kanaat var. Türk solunun toplumsal karşılığı az olan gruplarıyla beraberlik yürüttüğüyle ilgili bir eleştiri var DEM'e… Daha geniş gruplarla, işte CHP gibi, Türkiye muhafazakârlarının daha fazlasını kapsayan hareketlerle oturup siyaset, müzakere, diyalog geliştirmesi gerektiğiyle ilgili ortak bir kanaat var ama bu meselenin esas Türkiye satında ve sivil bir yolla olması gerektiğiyle ilgili bir vurgu var. DEM'e yüklenen sorumluluk aslında silahlı örgüte de bir şey söylüyor. Sorumluluk daha çok DEM'de olsun gibi bir beklenti var orada.

DEM'in Türkiyelileşme kavramından kastı şu: Haklarımızı alalım, zorla değil rızayla Türkiye'nin bir parçası olalım. Araştırmaya katılan aktörlerin genel eğilimine baktığınızda onlar da benzer bir şey söylüyorlar. Daha fazla haklarına kavuşmuş, kimliğinin dilinin tanındığı, belki bir statüye sahip olduğu ama bununla beraber bunun getirdiği gelişmelerin bir sonucu olarak da artık Türkiye'ye aidiyetlikle ilgili bir kriz halinin yaşanmadığı bir sonuca çıkıyor bütün bu değerlendirmeler. Burada yani Türkiyelileşme dinamiğiyle çok çelişmeyen paralel bir okuma olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.

Aktörler genel olarak şöyle bir beklenti içindeler. Kürtler Türkiye'de demografik bir güç, siyasi ağırlığı da olan bir güç. Neden bu gücü, temsil ettiği kitlenin sosyo ekonomik statüsünü, hayattan memnuniyetini, ayrımcılığı ortadan kaldırabilecek bir siyasete dönüştüremiyor?

HDP-DEM'den genel olarak beklenti Türkiye'nin refahında, kendini güvende hissetme meselesinde taşıyıcı olması… Kürt bir aile Konya'da katliama maruz kalmışsa, burada dikkat ederseniz katil korunabiliyor devletin bazı kademelerinde, Kürt siyaseti oradaki emniyet müdürünü hemen görevden aldırabilecek bir güce dönüşemiyor?

Kürtler bir yandan demografik bir güç olurken bir yandan da dayak yiyorsa burada siyasetin oturup düşünmesi gerekiyor diye düşünüyorlar. AK Parti'yle de görüşebilirsiniz, CHP'yi de destekleyebilirsiniz ama buradaki gündemin önemli başlıklarından bir tanesi Kürtlerin kazanımın ne olacağı olmalı diyorlar."

Candan Yıldız kimdir?

Candan Yıldız, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunu.

Gazeteciliğe HBB'de On'da On Haber program editörlüğü ile başladı.

Kanal D, TV 8, Birgün Gazetesi, CNNTürk, İMC TV, Halk TV'de muhabirlik, editörlük, ana haber editörlüğü ve haber program koordinatörlüğü yaptı.

Haber kanallarında çeşitli program formatları yarattı. Radyo ve Gazetecilik Ödülleri En İyi Program Ödülü/(1997), Çağdaş Gazeteciler Derneği En İyi Haber Program Ödülü/ (2002) ödülünü aldı.

Avustralya'da SBS Türkçe Radyo Haberler servisine haber yaptı.

"Öteki Sesler" isimli belgesel yaptı. "Dicle'nin Göz Yaşları" ile "Şiddete Karşı Anlatılar-Ayakta Kalma ve Dayanışma Deneyimleri" ortak çalışmalarda yazarlık yaptı.

T24'le birlikte internet gazeteciliğine adım attı.

Yazarın Diğer Yazıları

"Etki ajanlığı" düzenlemesi gerçekten rafa kalktı mı; Gürcistan deneyimi bize neler söylüyor?

15 Temmuz'dan bu yana sivil toplumun yerle yeksan edildiği Türkiye'de eğer "etki ajanlığ" yasası söz verilmesine rağmen yasalaşırsa bir Alman vakfının Türkiye'ye, topluma dair bir raporu ceza konusu olabilir. Söz konusu raporu yapan gazeteci ya da medya kuruluşu da "etki ajanlığı" propagandasıyla yaftalanabilir ya da ceza alabilir

Sinan Ateş cinayeti davasında MHP nasıl temsil edilecek?

MHP sıradan bir parti değil, devlet içinde varlığı daim olan, Türkçülük ideolojisinin taşıyıcısı bir parti. Yani AKP’nin sırtından kolayca atabileceği bir “yük” değil…

Betonbük'e yüklü ceza; inşaat yasağına uymayan Sinpaş'a belediye ceza kesti

Danıştay yerel mahkemenin kararına dayanak olan bilirkişiyi ve raporu "yüzeysel" buldu