15 Mart 2013

Muhammed Cangören: Oscar’lı 'Argo’da bir Türk

Onu birçok dizi ve sinema filminden tanıyorsunuz. Son Oscar töreninde ‘En İyi Film’ Oscar’ını alan ‘Argo’da doruk noktalarındaki bir sahnede rol alan Muhammed Cangören ile Türkiye\'ye...

Onu birçok dizi ve sinema filminden tanıyorsunuz. Son Oscar töreninde ‘En İyi Film’ Oscar’ını alan ‘Argo’da doruk noktalarındaki bir sahnede rol alan Muhammed Cangören ile Türkiye’ye geliş macerasından filmde rol alışına kadar pek çok konuda sohbet ettik.

‘Argo’yu izleyenler o sahneyi çok iyi hatırlar... Dükkanının fotoğrafının çekilmesine sinirlenen esnaf rolünde çok başarılı buldum Muhammed Cangören’i. Yabancı filmlerin jeneriklerine hep bakarım “Acaba tanıdık birilerini görür müyüm?” diye, kamera arkasında dahi olsa... Ama bu kez Oscarlı bir filmde tanıdık bir isim gördük! Cangören oyunculuğa gönül vermiş, her rolün hakkını veren bir isim... 

Afganistan doğumlusunuz. Türkiye’ye ilk gelişiniz nasıl oldu?
1982’de geldim, çünkü 1979’da Afganistan’da işgal vardı. İsteğim üzerine çıkmadım, savaş insanları yerinden ediyor, mecbur kaldım çıktım. Hayati tehlikemiz vardı. Orada da sinema yapıyorduk, daha yeni yeni Afgan sineması bir kimliğe kavuşsun diye çabalıyorduk. 82’nin ağustos ayında Türkiye’ye geldim; ilk Adana’ya geldim, oradan Antep’e gittim, nüfus cüzdanımda da Antep yazar.

Türkiye’de sektöre nasıl girdiniz?
Yeni geldiğimde Türkçe bilmiyordum, küçük çocuklarımla birlikte geldim. Antep’te çocuk tiyatrosu yapmaya başladım, böylece Türkçe öğrenmeye başladım. Türkiye’yi tanıdım; kasaba kasaba, köy köy gezdik, tiyatro yaptık. Sonra ‘İkinci Bahar’ın ekibi Antep’e geldi, oyuncu seçeceklerdi. Şener Abi (Şen), dizide babasını Urfa’dan getirecekti. Bir arkadaşım haber verdi bana da, Türkçem iyi değildi, korka korka konuşuyordum, orada 34 kişi arasından beni seçtiler. En büyük referansım oldu üç bölüm Şener Şen’le oynamak. Sonra TRT’de ‘Vasiyet’ adlı bir dizide oynadım, Zuhal Olcay’la ‘Hiçbir Yerde’de rol aldım. İlk sinema filmimdi. ‘Berivan’da birçok insan kendiyle özdeşleştirdi. ‘Sıla’da, Cemal Hünal’ın da olduğu ‘Kış Masalı’ dizisinde rol aldım. ‘Haziran Gecesi’nde Naz Elmas’ın babasını canlandırdım, ‘Kurtlar Vadisi’nde Abuzer Kömürcü karakterini... Fransız ve Danimarkalılar ile kısa film çalışmalarımız oldu. Bahman Ghobadi ile ‘Gergedan Mevsimi’nde çalıştım. En son da Ben Affleck ile çalıştığım ‘Argo’ birçok ödül aldı. Törende de benim olduğum sahne gösterilmiş...

\

 

'Affleck sahneyi gerçek zannetti'

 

‘Argo’ya seçilme süreci nasıl gelişti?
Yabancılarla genelde Harika Uygur’un vasıtasıyla buluştum, çalıştım. Yardımcılarından birini görevlendirdi. “Ben Affleck seni görmek istiyor” dedi. Sonra gittim görüştük, havalı biri değil Ben Affleck, mütevazı biri. Doğaçlama olarak Farsça oynadım. Bir gün sürdü, çok güzel geçti. 

Yani bir metin, senaryo yoktu, öyle mi?
Yoktu. Sadece söyledi; “Karakter bu, bir protesto sahnesi” dedi. Ben de havaya girdim. 

Nasıldı Ben Affleck ile çalışmak? Haberler çıkmıştı seti terk etti sizin oyununuzdan sonra gibi?

Ben bir gün çalıştım, teknik daha ön plandaydı tabii, biz daha çok duyguya önem veriyoruz.

Panik  oldu, seti terk etmedi ama sahneyi durdurdu. Gerçek zannetti.  Doğaçlama çok güzel, bir metine bağlı kalmak insanı belli bir çerveye hapsediyor. Mesela Kurtlar Vadisi’nde oynadığım karakter de çerçevesizdi.

Argo’da kadın oyuncu fotoğraf çekiyordu dükkanda, ben de dedim “Neden çekiyorsun, kimsin benden izin aldın mı?” diye bağırdım çağırdım. Sonra fotoğrafı vurdum yüzüne; epey telaşlandılar, bütün set... Deşarj oldum rol yaparken.

Sahneden sonra elini öptüm ve “Execuse me!” dedim.

\

Bahman Ghobadi’nin çalışma tarzından bahseder misiniz?

O da çok ilginç, Ghobadi’nin hiç senaryosu yok. Doğaçlama çekiyor. Sadece bir kağıt parçası var arada bir not alıyor. Yakında onunla da çok güzel bir projemiz olacak.

Bu kadar farklı ve çok karakter oynamak ne hissettiriyor?

Oynadığım karakterleri hep sevdim benimsedim, ondan sonra oynadım; oynamadım yaşadım. Her karakter oyuncunun evladı gibidir, onu ne kadar iyi yetiştirirsen o kadar sağlıklı büyür. Mesela “Kurtlar Vadisi”ndeki karakteri ben öyle yorumladım ki bizim aramızda var. Ama Sakarya Fırat dizisinde felsefi, mistik yönü olan Sıtkı Dede’den etkilendim en çok, duruşuyla, ağzıyla, konuşmasıyla beni çok etkiledi. Ben yaşadıkça Sıtkı Dede olacak kafamda. Ben oyuncuyum; bir gün papazım bir gün imam, bir gün şair, bir gün derviş, bir gün psikopatım.

Hollywood’a gideyim daha başka da projelerde yer alsam diyor musunuz?

Tabii her oyuncunun arzusudur. Ama Türk Hollywwod’u olsun istiyorum daha çok. Keşke Zeki Demirkubuz’lar, Yeşim Ustaoğlu’lar, Nuri Bilge Ceylan’lar çoğalsın inşallah. Neyimiz eksik bizim Batı’dan.

Gençler geliyor şimdi sinema okuyan, eminim çok güzel şeyler yapacaklar, kısa filmlerinde de rol alarak destekliyorum  hep onları.

Yakında bir dizi, sinema  projesi var mı?

Dizi şu an yok, görüşmeler devam ediyor.

Çok güzel bir sinema projesi var, muhteşem bir film, uluslararası bir castı var. Al Pacino ile görüşmüşlerdi hatta. ‘Çağrı’ gibi bir film. Peygamber zamanında bir komutan vardı: Halid bin Velid. Onun hayatını anlatacaklar. Büyük bir prodüksiyon olacak.  Fas’ta çekilecek. Yapımcısı Fida Film. Beş-altı ay sonra çekilecek. Bu kadar söyleyeyim.

(Hafta Sonu Dergisi- 13 Mart 2013)

 

Yazarın Diğer Yazıları

Ali Kemal Çınar: Zayıf yönlerini görüp bunun üzerine gitmek, ancak güçlü gördüğün yönlerinin varlığından cesaret alarak yapılabilir

Ali Kemal Çınar ile son filminden Kürt sinemasında birey olma sorunsalına, Diyarbakır'dan Türkiye Sineması'nın geleceğine uzanan bir söyleşi gerçekleştirdik

Ulaş Tosun: Merhaba Canım'ın yarattığı etki, belki tasarlanmış estetiğin bir kere daha çöküşü olarak yorumlanabilir

Merhaba Canım benim için sansürün ve otosansürün tüm gücünü hissettiğim bir çalışma oldu

"
"