16 Şubat 2020

Kırkbinsinek: Elli yıl öncesinden gelen sesler

Kırkbinsinek, gerek dünyada gerek de Türkiye'de elli yıl önce yapılan müziği ayaklarımızın önüne getiriyor ve bunu yaparken de şimdinin zamanının ruhunu göz ardı etmiyor

'Kırkbinsinek', Charles Bukowski'nin bir şiirinin adı. Ancak konumuz bu değil. Şiire ismini veren 'Kırkbinsinek', 2008 yılında temelleri atılan bir saykodelik müzik grubu. Zira grup, Kırkbinsinek ismini, kırk bin sineğin aynı yerde bulunmasıyla çıkaracağı sese istinaden koymuş. Grubun isminin de şiirle bir alakası yok.

Gitar ve vokalde Alper Antmen, elektrik gitarda Volkan İncüvez, bas gitarda Tolga Öztürk, davul ve geri vokalde Özgür Devrim Akçay ve synthesizerda Douglas Vegas'dan oluşan Kırkbinsinek, 2015 yılında yayınladıkları 'Sis Sus Pus' albümleriyle bir hayli dikkat çekmişti. Albüm Almanya'da progresif, stoner ve saykodelik albümler basan 'World in Sound' etiketiyle yayınlanmıştı. 'Kırkbinsinek' şimdi de 'Toprak Ana' adlı albümüyle dinleyicinin karşısına çıktı.

Sekiz şarkının yer aldığı 'Toprak Ana'da Kırkbinsinek, saykodelik müziğin dünyada yükselişe geçtiği 60'ların ikinci yarısına sadık kalan bir sound yakalarken Anadolu topraklarından gelen sesleri de içlerine katarak başarılı bir sentez yakalamış. Emprovize gibi görünen sololar, enstrümanların ve vokalin uyumu şarkıları bambaşka boyutlara taşımış. Alper Antmen'in vokallerine ayrı bir parantez açmak gerekiyor.   Adeta 'haykırarak' söylediği şarkıların yarattığı coşku dinleyiciyi direkt etkisini altına alıyor.

Kırkbinsinek, gerek dünyada gerek de Türkiye'de elli yıl önce yapılan müziği ayaklarımızın önüne getiriyor ve bunu yaparken de şimdinin zamanının ruhunu göz ardı etmiyor.

Kırkbibsinek'le 3'te 3

  • Grubun ismi Bukowski'nin bir şiirinin isminden geliyor. Edebiyattan nasıl besleniyorsunuz?

Etkilendiğimiz müzikal tarz 60'lı yılların ikinci yarısında yeniden savaş çığlıklarının atıldığı bir ortamda İkinci Dünya Savaşı sonrası neslin muhafazakâr toplumdan sıyrılmak istemesi ve özgürlük arayışıyla birlikte ortaya çıktı. Onlara öncülük edenler ise bu özgürlüğü yollarda, insan ilişkilerinde, doğada, Uzakdoğu felsefesinde ve müzikte arayan Beat Kuşağı yazarlarıydı. Ülkemizdeyse dönemin müzisyenleri kendi köklerine dönüp Anadolu sözlü edebiyatına, yani deyişlere, Anadolu efsanelerine ve hikayelerine yöneldiler ve böylece bu müzikal tarz bu topraklarda buraya özgü bir şekilde icra edildi. Grubumuzun ismi, Beat Kuşağı'ndan sayılmasa da aynı dönem yazarlarından olan Charles Bukowski'den geliyor. Kırkbinsinek de bu ülke de müzik yapan bir grup olarak, sözlerinde hem bu toprakların hem de o dönemin edebi zenginliğini, muhalif duruşunu ve insanın doğaya dönüşünü barındırma çabasındadır.

  • Şarkılarınızda Anadolu'ya ait tınılar da duyuyoruz. Bu, müziğinizi nasıl zenginleştiriyor?

Batı ülkelerinde Rock müziğin çıkışına baktığımızda, ağırlıklı olarak blues'dan beslendiğini biliyoruz. Ayrıca, Rock müzik, kölelerin tarlalarda çalışırken söylediği ezgilerden ve bu müzikal yapıdan etkilense de, Blues aslında Afrikalı bir müzik tarzı. Yakın geçmişe baktığımız zaman, Ali Farka vb. gibi müzisyenlerle Afrikalı köklerini kanıtlamakta olduğunu görüyoruz.

Anadolu müziğiyle olan ilişkimizi, rock müzikteki blues etkilenmesi ile benzer bir durum olduğunu söyleyebiliriz. Baktığımız zaman her gelenin bir tohum bıraktığı kadim bir coğrafyadır Anadolu. İnsanın kıtalar arası yolculuğundan kalan kültürel bir zenginliği barındırmakta. Bundan etkilenmemek pek mümkün değil. Tabi, bunu bizden önce 60 ve 70'li yıllarda yapan öncüllerimiz var. Onların da bize yol gösterdiğini ifade etmemiz gerekir. Cem Karaca, Moğollar, Barış Manço ve Fikret Kızılok'un yaptıkları sanki zaman makinesine binmemizi sağladı. O zaman yapılanlar Fikret Kızılok'tan Aşık Veysel'e, Barış Manço'dan Pir Sultan Abdal'a, Cem Karaca'dan Karacaoğlan vb gibi halk ozanlarına varmamızı sağladı. Moğollar'ın saz'ı Rock müzik içinde kullanması halk müziğiyle daha ciddi bağlar kurmamıza neden oldu. Hatta yeni yapacağımız şarkılarda halk müziğinde kullanılan makamsal yapıyı müziğimize katacağımızı söylersek, müziğimizin bundan sonra ilerleyeceği çizgiye dair ip ucu da vermiş oluruz.

  • Yaptığınız müziğe Türkiye'de ilgi nasıl?

Açıkçası saykodelik ve progresif rock günümüzde "moda" akımların dışında kalıyor. Daha kolay dinlenilebilir ya da dans edilebilir müzik stilleri daha çok dinleyici toplamakta. Bunun böyle olmasını politik ve sosyolojik hatta ekonomik sebeplere bağlıyoruz. Yaptığımız müziğin zaten az olan dinleyicisi özellikle son on yılda daha da azaldı. Bu azalmanın sebebinin de insanların değişen müzik dinleme biçimi, plak şirketlerinin, konser mekanlarının ve müzik festivallerinin ticari kaygısı olduğunu düşünüyoruz. Sayılı bir kitle dışında müzik dinleyicisinin çoğu yeni ve farklı bir şeyler keşfetme ve basılı albüm alma zahmetinde bulunmayıp dijital platformlardan önüne gelen hazır listelerden kolay tüketilebilir içi boş müzikler dinliyor. Dolayısıyla şirketler, mekanlar ve festivaller de talep doğrultusunda sadece bu tarz müzikleri insanların önüne sunuyor. Ama yine de biz doğru bildiğimiz şeyi, akıntıya karşı kürek çekerek de olsa yapmaya devam edeceğiz.

Türkiye dışında ise daha umutlu olduğumuzu söyleyebiliriz. İlk albümümüz "Sis Pus Sus" 2015 yılında Almanya'da "World in Sound" isimli bir firma tarafından yayımlandı. İlki 2016, ikincisi de 2019'da olmak üzere iki defa Almanya turnesine çıktık. Müziğimize olan ilginin buradakinden fazla olduğunu ve insanların coşkulu bir şekilde müziğimize katılım sağladığını gördük. Onların verdiği coşku ve sahnedeki hissiyatımız hepimize güzel anlar yaşattı. Türkiye'deki konserlerin de böyle geçmesini umut ediyoruz.

Yazarın Diğer Yazıları

Kronik Leila’nın ikinci albümlerinden çıkan ilk tekli “Zordu” yayında

“Zordu” için Başak Tuncer şunları söylüyor: Kabulü öğrenmek kendimize verdiğimiz en büyük hediyelerden biri bence. Bu parça da kendimle sohbetlerimden biri oldu

Yalçın Konuk: 'Baroquian' yalnızca bir albüm değil; dinleyicide yeni görseller yaratan bir sanatsal deneyim

Yalçın Konuk, yeni albümü “Baroquian”ı, "Her albümde olduğu gibi, dinlemeyi arzuladığım bir albüm olsun istedim; müziğimin arasında kaybolup gideceğim, HBO Max’ta yayınlanan Baroquian adında bir mini dizinin sahnelerinde çalınan bir müzik olsun istedim" ifadeleriyle anlattı

Marla: Müziğimizin kendisi konuşulsun isteriz, kim olduğumuz ya da cinsiyetimiz değil

Marla müzik grubunun bas gitaristi Esra Hasandayıoğlu, grubun yeni şarkısıyla ilgili şu ipuçlarını verdi: Bir yandan yeni kimliğimizin uyum süreciyle meşgulken, ikinci şarkımızın da son hazırlıklarını tamamlamak üzereyiz. “Doğdum”a göre çok daha sert soundlu ve İngilizce bir şarkı olacak

"
"