24 Haziran 2010

Yeniden başlamak

İster kutuplaşma üzerinden bakalım, ister terör meselesi üzerinden bakalım...

İster kutuplaşma üzerinden bakalım, ister terör meselesi üzerinden bakalım, temel soru şu: Böyle bir ülke hayatı (giderek de bireysel hayatları esir almaya başlayan) sürdürülebilir mi?
Sürdürmeli miyiz?
Her gün, her yeni olay ve ölümler ve çatışmaya yaklaşmış gerilimler biraz daha ortak yaşama irademizi eksiltirken, daha huzurlu bir yarın tahayyül edilebilir mi?
Bizden dili, kökeni, inancı, siyasi fikri farklı olanları ihraç edemeyeceğimize, toptan yok edemeyeceğimize, hapishane-getto-site duvarları içinde bloke edemeyeceğimize göre ortak yaşam irademizi nasıl dirilteceğiz? Yeni bir siyasi ve toplumsal mutabakatı nasıl, hangi yaşam kalitesinde, hangi kurallar içinde, hangi değerler üzerinde üreteceğiz?
Sorularım, bu ülkede, beraber yaşamak isteyenlere. Az ya da çok kişi. “Ne olursa olsun ben geleceğimi burada diğerleriyle beraber kurmak istemiyorum” diyenleri, diyecekleri kapsamıyor, doğal olarak.
Bu soruların tek bir cevabı var: siyaset. Özgürce konuşabilerek, örgütlenebilerek, fikirlerimizi ve taleplerimizi hayata geçirebilmek için özgürce çabalayarak, temsilcilerimizi seçebilerek, hayata siyaset yoluyla katılabilerek. Yani siyaseti doğal yollarından, meşru yöntemleriyle yapabilmenin önündeki tüm engelleri kaldırarak başlayabiliriz. Hemen.
İktidar, açıyormuş gibi yapıp, hiçbir şey yapmayarak, muhalefet uzlaşma arıyormuş gibi yapıp hiçbir uzlaşmaya yanaşmayarak devam eder ise, siperlerinden, dağlarından, köşelerinden, ekranlarından göğüs göğüse çarpışanlar bu ülkeyi bir felakete sürükleyecekler. Buna dur diyebilmemiz lazım!
İki yol var, siyasete sivil toplum örgütlerinin müdahalesini artırmak yani sivil muhalefeti yükseltmek. İkincisi de var olan siyasi aktörleri uzlaşmaya, en azından siyasi ezberleri dışında davranmaya zorlamak.
Önümüzde yakın zamanda genel seçimler var. İktidarı da, muhalefeti de en azından bari siyaset tarzlarını değiştirmeye zorlayabiliriz. Ayrıca bu siyaset tarzı değişikliğini mümkün kılacak iki yeni durum var. Birincisi muhalefet lider değiştirdi. Kılıçdaroğlu ve CHP eski pozisyonlarının, söylemlerinin, taktiklerinin tümünü veya bazılarını değiştirebilir. İktidar, muhalefete karşı tutum ve taktiklerinden bu “yeni” lider durumundan dolayı değişiklik yapabilir. Her ikisinin de pozisyonlarına saplanıp kalmaktan kurtulmalarının gerekçesi ve meşruiyeti bu “yeni” unsurdur.
İkinci yeni durum, Kürt meselesi başka bir aşamadadır artık. Yalnızca PKK terörü artışı meselesi değil, meselenin kendi dinamikleri ve aktörlerinde, strateji ve taktiklerinde de iki ay önceye göre yeni bir durum var.
Bu meseleyi gerçekten, içtenlikle konuşabilmek zorundayız. Devletin aynı yöntemler, aktörler, taktiklerle bu çözümsüzlüğü yarına taşıyabilmesi mümkün değil artık. Bu yeni durumu yalnızca ölümler, saldırı rakamlarındaki artışla sınırlı sanmak hatasına düşmememiz gerekir.
Siyaseti doğallaştırmak
Bu iki yeni durum tüm siyasi aktörlere şu fırsatı sunuyor: Yeniden düşünmek, yeni yöntemler, politikalar, uzlaşmalar üretebilmek. Bunları başarabilmenin yolu öncelikle siyaset tarzlarında değişiklik yapabilmelerine bağlı.
Şunu talep edebiliriz artık: Yalnızca siyaseti demokratikleştirecek, siyaseti doğallaştırabilecek sınırlı bir değişiklik paketi yapılsın. Seçim barajı düşürülsün, toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanunundan, dernekler vakıflar kanunlarına kadar, örgütlenmenin ve siyasetin önündeki engeller kaldırılsın. Bu yeni ortamda iktidar da muhalefette, herkes de seçimlere kadarki sürede, en azından ilkeler bazında gerçekten nasıl bir Türkiye istiyorlar açıklasınlar. Yeni Anayasanın yalnızca 10 temel ilkesini bile açıklasalar ve tartışma bu ilkeler etrafında yürüse bu kaotik ortam başka bir yöne dönüşebilir. Seçimler bu tartışma etrafında yapılır, seçmen kimin ne istediğini bilerek oy verir.
Böylesi bir hamleyle ancak, var olan gerilimler, çatışmalar ve PKK da, darbe heveslileri de, sivil diktatörlük ya da irtica heveslileri de zemin kaybedecektir. Tek bir zihniyet değişimi yeter. Muhalefetin lideri “yeni”, partisinin tüm söylem ve tutumları “yeni” olabilir, iktidarın muhalefete bakışı ve ilişkileri ”yeni” olabilir. Yalnızca bu kabul bile inanın bana tansiyonu düşürecektir. Tabi eğer tansiyonun düşmesi isteniyorsa.
Kısaca iki liderin yeni bir başlangıcına ihtiyacımız var. Beraber bir yemek yemeleri, kahve içebilmelerinin bile nelere kadir olduğunu anlayabilecekler mi göreceğiz.

Yazarın Diğer Yazıları

Gülmeyi unutmuş toplumun asıl merak ettiği konu: CHP yükselişi kalıcı olacak mı?

Kamuoyunun merak ettiği asıl soru CHP yükselişinin kalıcı olup olmayacağı ya da yükselmeye devam edip etmeyeceği. Çünkü henüz yayınlanan araştırmalar bu eğilimi belirleyecek toplumsal dip dalgalar ve dinamikler konusunda yeterince veri sunmuyor

CHP için kritik eşik: Yeni örgüt, yeni üyelerle parti nasıl bir Türkiye hayal ediyor?

Eylülde yapılacak tüzük kurultayı, CHP’nin ‘değişim’ sürecinin yeni bir aşaması olacak. Bu aşamada partinin önünde iki fırsat alanı var. Ancak kurultay yine gruplar arası çekişmelere hapsolursa, CHP’den değişim beklemek hayalden öteye geçmeyecektir

Türkiye ile Botsvana arasında ironik bir kıyas: Ekonomide on beş yılda ne değişti?

Tüm tarihsel ve ekonomik süreç, sektörel ve yapısal farklılıklar, demografik ve kültürel yapıdan ekonomik ve sosyal dinamik farklılıklarına karşın iki ülkenin 42 yıllık süreç sonunda kişi başı gayrisafi hasılası arasındaki değişim ya da farklılık yok denecek kadar küçük. Bizim ekonomimiz ve kişi başı gelirimiz dalgalanırken Botsvana istikrarlı bir biçimde artış eğilimini sürdürmüş görünüyor

"
"