02 Nisan 2009

Seçmen kibri cezalandırdı

AKP ve Başbakan’daki kibirli siyaset tarzı sorunların da önüne geçerek tepki üretti

Aylarca yerel seçimlerin sonuçlarını tartışacağız. Tartışmalıyız da. Doğal olarak ilk tartışmalar, gözlemler, yorumlar partiler üzerinden ve seçmen ne demek istedi sorusu üzerinden yapılacak. Fakat meselenin sıcağı geçtikten sonra gerçekten toplumda ne olduğunu ve ne olmakta olduğunu çalışmalı, tartışmalıyız.
Dikkatli okur anımsayacak, ülkede olan biteni siyasi aktörler üzerinden açıklamaya çalışmanın yetmediği kanısındaydım ben, hala da o kanıdayım. Siyasi aktörler üzerinden tartışmak gerekli, fakat yeterli değil. Sonuçları doğuran nedenler ve süreçler de oldukça karmaşık. Tek bir cümlelik ve tek açıklamalık yaklaşımlar yerine birçok boyuta tek tek bakmalıyız.
Bu yüzden ilk günler partileri ve oy dağılımlarını konuşacağız, sonra da asıl meselelerimizi konuşmaya başlayacağız.
Yerel seçim sorunlarımızı çözmedi
29 Mart sabahı var olan reel sorunlarımızın tümü aynen duruyor. Ekonomik kriz, Kürt sorunu, yeni Anayasa sorunu, eğitim-işsizlik-yolsuzluk-çeteleşme-kentleşme-kentleşememe-göç sorunları tüm ağırlıklarıyla aynen devam ediyor. Bu sorunlar etrafındaki tartışmalar üzerinden yürütülmüş bir süreç ve seçim yaşamadığımız konusunda hepimizin aynı kanıda olduğumuz açık.
Ama ülkenin asıl sorunu olan kutuplaşma bu seçimlerle teyit edilmiş oldu. Belki de seçim sonuçlarına kutuplaşmanın teyit edilmiş olması kadar kutuplaşmaya seçmenin en azından bir kısmının tepkisi ve hatta müdahalesi olarak da yorumlamak mümkün.
Bu sonuçlar da gösteriyor ki, toplumun önemli bir kısmı üç taraflı kutuplaşmanın pençesinde. Reel sorunlar üzerinden değil kimlikler ve hayat tarzları üzerinden oy kullanıldı. Yine de toplumun sağduyusu ve serinkanlılığı kutuplaşmayı artırma yönünde değil, herkesin ve her siyasi aktörün sorun üzerine düşünmesini zorlayacak yönde oluştu. Çünkü kutuplaşmayı tetikleyen aktörlerden birisini cezalandırırken, diğerlerini öne çıkarmayarak herkese mesajını vermiş oldu.
“Başbakan ve AKP, yerel seçimlere yönelik hamleleri sanılan bazı açılımları daha derin bir strateji içinde yapıyor belki de. AKP, 22 Temmuz sonrası seçmeniyle ilişkisini yeniden yapılandırmayı, seçmenini blok tabanı haline dönüştürmeyi hedefleyerek, her gün biraz daha söyleminde bir adım öteye gidiyor. Bu bloklaşma da din üzerinden yapılıyor. Gündelik tartışmalarda bilerek ya da bilmeyerek, din üzerinden yani meşruiyeti tartışılmaz referanslar dizisinden beslenerek gelişiyor. (Radikal/17.03.2009)” Seçmen bu hamleye, AKP’yi cezalandırarak cevap vermiş oldu.
Siyaset tarzı cezalandırıldı

AKP siyasi kutuplaşmanın giderek kültürel bir eksene dönüşmesini körükledi. 22 Temmuz’daki oy desteğini hem yanlış okudu hem de siyaset tarzı olarak kibirli bir yol tutturdu.
Özellikle Başbakan hemen her konuda “biz” değil “bizimkiler” diyen bir dil geliştirdi. Hiçbir sorun üzerine, toplumun diğer kesimlerinin taleplerini tümüyle dikkate almayan, yalnızca kendi seçmenlerinin talebi üzerine bir üslup kullanılarak diğerleriyle sürekli kavga eder duruma düştü.
AKP, Kürt sorununu Kürtleri muhatap alarak çözmeyi aramak yerine DTP’lilerin elini bile sıkmama havalarına girdi. Şimdi görüldü ki, sorunun muhatabını beğenip beğenmemek hakkınız yoktur ve sorunu ancak sorunun gerçek taraflarıyla konuşarak, tartışarak yani Kürt yurttaşlar ve onların siyasi temsilcileriyle beraber çözebiliriz.
Ülkenin insan sermayesinin en önemli gücü olan kesimin, kişilerin hayat tarzları üzerindeki tehdit algısını hiçbir zaman ciddiye almadı, anlamaya çalışmadı. Dolayısıyla da bu tehdit algısını bertaraf etmeyi hedeflemediği gibi aksine çoğu zaman kullanmaya da çalıştı. Hayat tarzının tehdit altında olduğunu hisseden insanların bu seçimdeki başkaldırışını hesaba katamadı.
Seçmen kütükleri tartışmalarına hükümet ne taraf oldu ne de kamuoyunu tatmin edecek, hataları düzeltecek biçimde müdahil oldu. Sorunun tek resmi muhatabı olarak ortada bir bürokrat kaldı yalnızca. 22 Temmuz sonrası tüm söylemler orayı istiyoruz şurayı alacağız havasında gelişti. Daha birçok örnek sıralayabiliriz. Ama AKP ve Başbakan’daki bu kibirli siyaset tarzı sorunların da önüne geçerek tepki üretti. Bütün bu kibirli tavır şimdi seçim sandığında cezalandırıldı.
(Okura not: KONDA olarak açıkladığımız seçim araştırmasında diğer bulgular araştırma hata payları içinde gerçekleşmiş olsa da AKP oy oranında önemli biçimde yanıldık. Hatamızın yöntemsel nedenleri üzerine çalıştıktan sonra bu hatanın kaynağını ve ne gibi önlemler aldığımızı da kamuoyu ile paylaşacağız.)

Yazarın Diğer Yazıları

"Türkiye’nin Değişen Yüzü": Değerler, toplumda eskisi kadar açıklayıcı değil

Veri Enstitüsü’nün geçen hafta yayımladığımız “Türkiye’nin Değişen Yüzü 2024” araştırması, bu zaman aralığında ve bu ulusal, bölgesel ve küresel dinamikler içinde “değerlerin” eskisi kadar açıklayıcı olmadığını gösteriyor

Kendi de korkuyor ötekini de korkutuyor: Kaygıda ortaklaşmış durumdayız, peki nasıl aşarız?

Her birimiz adeta arkası olmayan sandalyelerde oturuyoruz. Tanış olmadan ilişki ve selam mesafemizdeki kalabalıklarda kimseye değmeden, yaslanmadan, selamlaşmadan yaşamaya çalışıyoruz. Sırtımızı dayayacağımız akrabalar, hemşehriler, sosyal ağlar da dağılmış, herhangi bir sıkıntı anında başvurabileceğimiz kurumlar da…

Açılıma tepkisizliğin nedeni ne? İlgisizlik mi, toplumsal barış beklentisi mi?

Gündelik hayat yalnızca bireysel varlığımızı ve hayatımızı sürdürebilme gayretine dönüşmüş. Ortak hayatın meseleleri öncelikli ilgi alanımızda değil. Ancak toplumsal psikolojinin depresyon seviyesine kadar gerilemiş olması, Kürt meselesi gibi kadim meselelerde çözüme yakın olduğumuza işaret ediyor

"
"