09 Nisan 2019

İktidar bloku seçmeni İstanbul'u kaybettiğini kabullendi

Moral üstünlük ilk kez muhalif bloka geçti

31 Mart yerel seçimlerinin sayısal analizlerine başlarken öncelikle üç tespiti yapmak gerekli. Birincisi ortaya çıkan sayısal sonuçlar ile 24 Haziran 2018 genel seçimlerinin sayısal sonuçları arasında oldukça küçük farklar olmakla birlikte, o küçük sayısal farkların üreteceği siyasal sonuçlar çok daha büyük oldu ve olacak da. Gelecek günlerde bu etkileri göreceğiz ve tartışacağız.

İkincisi ve daha da önemlisi son beş yıldaki 7 seçimlik seçim rallisinin sonuna gelindiğinde Ak Parti ilk kez moral üstünlüğünü muhalif bloka kaptırdı. İlk kez muhalif blok seçmeni seçimde kazanabileceğini, AK Parti’yi oyları ile geriletebileceğini ve kazanabileceğini gördü, hissetti.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimini oyları etrafında koparılan fırtına da tam bu nedenden kaynaklanıyor. AK Parti ve Erdoğan muhalif blokun sinir uçlarıyla oynayarak örgütüne, taraftarlarına ve seçmenlerine “yenilmedik” demeye çalışıyor. Hiç kuşkunuz olmasın oyların sayımı etrafında konuşan iktidarın tüm siyasi sözcüleri ne olduğunu ve bu tartışmadan ne çıkıp, çıkmayacağını bilecek kadar siyasi tecrübeye sahipler. Seçim gecesi ilk itirazları Erdoğan’ın hışmından kurtulmak için başlattılarsa da ilerleyen günlerde strateji biraz daha derinleştirilerek bir sinir savaşına çevrildiği anlaşılıyor.

Aşağıdaki tabloda 1980 sonrası yapılan yerel seçimlerin katılım ve geçersiz oy oranları var. Görüldüğü gibi 31 Mart’a özgü özel bir durum yok. Hem katılım oranı hem de geçersiz oy oranları genel olarak yerel seçim ortalamaları etrafında gerçekleşmiş.

İstatistiki olarak geçersiz oylar kaç kez sayılırsa sayılsın hepsinin birden bir parti ya da aday lehine olabileceğini varsaymak olanaksız. O nedenle geçersiz oyların tekrar, tekrar sayımıyla sonucun değişmesini beklemek doğru değil. Fakat bu arada tüm örtük aktör ve dinamiklerin de harekete geçtiğini, muhalif bloku ajite ve hatta provoke etmeye çalıştığı da gözleniyor. Özellikle sosyal medyada yayılan dedikoduların, “seçimi kaybetseler de vermeyecekler” algısının tam da AK Parti’nin psikolojik üstünlüğü ele alma çabasına katkıda bulunduğunu not etmek gerekiyor.

Halbuki ne iktidar bloku örgütlerin de ne de seçmenlerin de “kazansalar da vermeyiz” izlenimi verecek söylem ve hava yok. İktidar bloku seçmeninin durumu kabullendiği gözleniyor.

Bizim akvaryumun umutlanma ihtiyacı vardı

Üçüncü büyük etki ise özellikle endişeli modernlerde oldu. Gelecek korkusu ve çaresizlik duygusu yoğun, her şeyi komplo teorilerine bağlamaya yatkın, ülkenin geleceğinden tereddüte düşmüş kesimlerin şimdi yeniden umutlanmaları oldu ki bu durumun da etkilerini gelecekte çokça görecek ve tartışacağız.

Gerilimin odağında olan İstanbul seçimlerinin sayısal sonuçlarına ise yukarıdaki gözlem ve tespitlerin duygusallığı dışında daha serinkanlı bir yerden bakmak gerekiyor.

Önce şu üç ön kabulü not etmeliyim: Birincisi analizlerde kullanılan veriler 1 Nisan akşamı itibariyle Anadolu Ajansının medyaya servis ettiği geçici verilere dayanmaktadır. İkincisi de tüm sayısal analizler yalnızca geçerli oyları değil toplam seçmeni 100 kabul ederek yapılmıştır. Yani sandığa katılmayarak oy kullanmayan seçmen kümesi ve geçersiz oy kümesi de bir parti gibi analizlere dahil edilmiştir. Üçüncüsü de yine tüm analizlerde ittifak yapılmamış olsa da AK Parti ile MHP, CHP ile İyi Parti oyları toplanarak analizler yapılmıştır.

Aşağıdaki tabloda İstanbul’da ilçe meclis oyları, ilçe Belediye Başkanlığı toplam oyları ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı için oyların dağılımı görülüyor. 

Seçime katılmayanlar, geçersiz oylar ve Cumhur İttifakı oylarında farklılaşmaların 1 puan altında olduğu görülmektedir. Fakat farklılaşma Millet İttifakı’nın başkanlık oylarında görülüyor. İlçe Meclis oylarına göre İlçe Belediye Başkanlıkları oylarında 1,7 puan, İmamoğlu oylarında 5,6 puan artış var. Bu artışın kaynağı ise 3,2 puan HDP Meclis oyları ve 2,9 puan diğer partilerin Meclis oylarından geldiği görülüyor.

Muhalif blok İstanbul Belediye Başkanlığı seçiminde konsolide oldu

Tablo gösteriyor ki Cumhur İttifakı’nın iki partisinin seçmeni dışındaki HDP başta olmak üzere diğer partilerin seçmenleri stratejik seçmen davranışı göstererek ve bu yönelimde de iktidar blokunun adayının değil muhalif blokun adayı olan İmamoğlu’nun arkasında dizilmiş.

Öte yandan ilçe meclis oylarında ve ilçe belediye başkanlığı oylarında Cumhur İttifakı’nın çoğunluğun oyunu kazandığını, Millet İttifakı’na göre 4,6 puan fazla oy aldığını da not etmek gerekiyor.

31 Mart günü sandıklardan çıkan oyların neye işaret ettiğini anlamak için bu oylarla 24 Haziran 2018 Genel Seçim veya Cumhurbaşkanlığı oylarını karşılaştırmalıyız. 

İlk dikkati çeken seçime katılmayan ve geçersiz oyların oranlarında oluyor. 24 Haziran 2018 seçimlerinde oy kullanmayanların oranı yüzde 11,6 ve 11,9 iken 31 Mart Yerel Seçimlerinde yüzde 16,3 ve 16,1 olmuş. Cumhurbaşkanlığı için oy veren 4,2 puanlık İstanbul seçmeni bu yerel seçimlerde sandığa gitmemiş. Benzer biçimde 4,7 puanlık İstanbul seçmeni 24 Haziran’dan farklı olarak bu kez sandığa gitmemiş. Geçersiz oylarda da bu kez 1,6 ve 1,7 puanlık artışlar var. Kısaca söylemek gerekirse 5,9 puanlık İstanbul seçmeni belediye başkanlığı için, 6,4 puanlık İstanbul seçmeni meclis oyları için bu kez hesaplamalara dahil değil. Bu kez sandığa gitmeyen seçmenlerin “gidememek” değil “bilinçli olarak gitmeyerek” bir siyasi tavır geliştirdiklerini söylemek gerek.     

Kim bu seçmen kümesi sorusunun cevabı ise yine tablodan anlaşılıyor. Cumhur İttifakı’nın İlçe Meclis oyları 24 Haziran Milletvekilliği Seçimi oylarına göre 5,9 puan, Cumhurbaşkanlığı oylarına göre Belediye Başkanlığı oylarında 4,1 puan azalmış durumda. Bir bakıma sandığa gitmeyen seçmenlerin çok büyük bir kısmının Cumhur İttifakı seçmenleri olduğunu söylemek mümkün. Elbette bu nokta da şunu da not etmek gerekiyor: 190 bin sandığın kesin sonuçlarını alarak, sandık sandık bu analizi ve hesaplamayı yapmadan bir önceki cümledeki kadar kesin kanaat söylemenin hata oranını unutmamalıyız.

Millet İttifakı’nın oyları ise 24 Haziran milletvekilliği seçimine göre 3,9 puan, Cumhurbaşkanlığı seçimine göre 3,3 puan artmış durumda. Bu artışın kaynağı ise yine tabloda, HDP’nin 24 Haziran milletvekilliği seçimlerine göre oyları 7,8 puan, Cumhurbaşkanlığı seçimine göre 6,3 puan azalmış durumda. Yine hata riski barındırsa da şunu söylemek mümkün, HDP’li İstanbul seçmenlerinin yarısı sandığa giderek Millet İttifakı’na ve Ekrem İmamoğlu’na oy vermiş ama bir o kadarı da sandığa gitmemiş veya diğer partilere kaymış. Nitekim diğer partilerin oylarında da 24 Haziran’a kıyasla 1,2 ve 3,4 puanlık artış var.

İstanbul yerel seçimlerinin sayısal analizleri şu iki noktayı öne çıkarıyor: Birincisi İmamoğlu’nun oylarındaki HDP desteği yadsınamaz. İkincisi de iktidar bloku seçime katılmada ciddi fire verdi ki bu da bir bilinçli siyasi tavır.

Seçim sonrası gündemin en yoğun başlığı İstanbul seçimleri olduğu için İstanbul’dan başladık. Yarın genel ülke sonuçlarından devam edeceğiz.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Yolu kapatan büyük kaya: Muhafazakâr ve seküler mahalleden yeni bir demokrat siyaset çıkar mı?

Kısa vadede iki soru var önümüzde, birisi muhafazakarlara diğeri sekülerlere yönelik. Birinci soru; var olan muhafazakar siyaset ve entelektüel mahalleden bir demokrat filiz ortaya çıkar mı? İkinci soru; seküler siyaset ve mahallede gerçek bir yeni demokrat siyaset çıkar mı? Başta CHP olmak üzere muhalefet aktörleri bir yandan iktidarın çizdiği zihni ve siyasi çerçevenin dışına çıkamıyorlar, öte yandan yolu kapatan büyük bir kaya gibi yeni siyasetin önünde de ağır bir zihni ve duygusal engel oluşturuyorlar

İstanbul’a odaklanmış yerel seçimin seyri: Avantaj nasıl İmamoğlu'nda?

31 Ocak’ta “Muhalefetteki dağılmaya bakılınca İmamoğlu’nun iki ay önceki avantajının kaybolduğunu, yarışın başa baş başladığını söyleyebiliriz” demiştik. Geçen altı haftadan sonra araştırmalara yansıdığı kadarıyla İmamoğlu’nun 2.5 puan farkla önde olduğunu ama bu farkın henüz kesin bir kazanma ima etmediğini not etmeliyiz

Mehteran yürüyüşünün bu toprakların icadı olmasının bir sebebi var

Siyaset yalnızca partilerin ve meclisin içine sıkıştırılıyor, toplum siyasetsizleşmeye itiliyor. Millilik gerekçesiyle merkezileşmiş, güvenlik gerekçesiyle tartışma dışına çıkarılmış karar süreçleriyle, devletin ve iktidarın otoritesine bağımlı hale gelmiş bir toplum hayal ediliyor. Bu yeni milliyetçilik hikayesi, büyük sağ koalisyonun ve konsolidasyonun da gerekçesi ve tutkalı yapılmaya çalışılıyor