Önümüzdeki Kasım’da 5 yaşını dolduracak bir Büyükşehir Belediyesi Kanunu (BBK) var. “Marifet”lerini yeni öğrenmeye başladık. İki tanesinden bahsedeyim. Büyüğünden başlayalım.
***
Tarihsel derinliğiyle birlikte bütün ülkeyi ilgilendiren marifet, Mardin’deki Süryanilerimizin sırtından gerçekleşti. Agos başta olmak üzere medya yazdı, Gazete Duvar’ın sorularında ben de anlattım:
Dünyanın bu en sessiz, munis ve barışçı insanlarının kilise, manastır ve mezarlıklarına Hazinemiz mis gibi el koydu, Mardin Valiliğimizin kurduğu “Devir, Tasfiye ve Paylaştırma Komisyonu” da bu Hıristiyan dinsel ve tarihsel mallarını (Müslümanlığı bile değil, sadece Hanefi Sünni Müslümanlığı temsil eden) Diyanet İşleri Başkanlığına tahsis ediverdi.
Hangi el çabukluğuyla? Basit: Bu malların mülkiyeti, bunca toplumsal mücadeleye rağmen Süryanilerin değil, yaşadıkları köylerin üzerinde gösteriliyordu. BBK çıkıp da köylerin tüzel kişiliği sona erince, hooop, herhalde azıcık yanaklarına kan gelsin diye Diyanet’e transfer edildi.
Belki de Suriyeli Sünni Arapları bu köylere yerleştirmek için, diyor Hollanda’da yaşayan Platform Turabdin Sözcüsü Adnan Challma Kulhan. Hiç mantıksız gelmiyor çünkü AKP Güneydoğu’da nüfus kompozisyonunu değiştirmeye kendini iyice kaptırmış vaziyette.
Ben asıl, Diyanet Başkanı Prof. Mehmet Görmez’i merak ediyorum, çünkü efendiden bir insandır. Böyle bir şeyi nasıl hazmetti de itiraz etmedi? Herhalde Haziran 2016’daki S-600 zırhlı Mercedes olayından ağzı fena yanmıştı. Fazla efendi olmak da böyle bişey.
***
Bu olay bir kez daha kanıtladı ki, AKP kimin sesi çıkmazsa ona geçiriyor. Bu nedenle, CHP’nin ölü toprağını silkinerek Adalet Yürüyüşü’ne girişmesi ve Erdoğan’ı ciddi biçimde korkutması bi de bu açıdan büyük anlam kazanmış vaziyette.
Üzücü olan şu: Bunları AKP yapıyor ama uluslararası planda Türkiye ödüyor. Kurucu antlaşmamız Lozan Md. 42/3 şöyle demekte: “Türk hükümeti, azınlıklara ait vakıflara, kiliselere, havralara, mezarlıklara ve öteki din kurumlarına tam bir koruma sağlamayı yükümlenir.” Al sana koruma. Şimdi elin Batılısı demez mi, biz sizin gayrimüslim mezarlıklarına bile el atabileceğinizi taa o zamandan düşünmüşüz de bu maddeyi koymuşuz, diye?
Netice-i kelam; Suriye’de IŞİD’in kanlı darbesini yiyen Süryaniler, Türkiye’de de T.C.’nin kanunî darbesini yediler. Hangisi bu munis insanlara daha derinden koydu bilemem; kendilerine sormak lazım.
Şu anda gelen habere göre, Komisyon bu kararını geri almış. Tabii ki, bu kadar “kör kör parmağım gözüne”ye gelen tepkilerden ürküp. Ama mallar bir kere Hazine’ye devredildikten sonra münasip bir zamanda yine harekete geçilir, hiç merak etmeyin. Buraları gavurlara kaptırmıycaz herhalde!)
***
Gelelim ikinciye. Feyhan’ın memleketi Bodrum’dayız. BBK uygulamasının Bodrum’u ve buraya tatile gelenleri ilgilendiren bir “küçük marifet”i daha mevcut.
Bizim Z. Müren Caddesi’ndeki evin tam karşısında, Bodrum’un 200 araçlık en büyük otoparkı var. Yani, vardı. “BBK’yı uygulayan” Muğla Büyükşehir Belediyesi 12 Haziran 2017 Pazartesi günü, yani turizm sezonu başladıktan sonra, Bodrum yarımadasındaki kamuya açık otoparklar gibi onu da “ruhsatsız” gerekçesiyle geçen gün kapattı.
Bodrum’un yeme-içme ve eğlence merkezi Kumbahçe Mahallesi’nin aortu olan ve halk arasında “Barlar Sokağı” diye anılan Cumhuriyet Caddesi’ne gelenlerin araçları buraya park eder. Yani, ederdi. Artık cehenneme döndü. Hiçbir cezaî ve inzibatî tedbir kaldırımlara parkı önlemeye yeterli olamıyor. O da yetmiyor.
Esnafı sormayın. Z. Müren Caddesi nispeten kısadır ama üst üste 5 otel barındırır. Bunların müşterileri nasıl gelip kalacak arabalarına park yeri yoksa?
Dahası: Caddenin otoparka göre öbür yakasında (Diamond Otel tarafında) oturan insanlar dolmuşa, semt (pazartesi) pazarına vb, gidebilmek için eskiden otoparktan yürürlerdi. Şimdi çok dik bir yokuştan denize inmek, ondan sonra Z. Müren Caddesi yokuşunu çıkmak, dönerken de ellerindeki pazar torbalarıyla at nalı biçiminde aynı yolu yapmak zorundalar. Çünkü Muğla Büyükşehir’in getirdiği bu yasağa nedense MEB’ye bağlı Öğretmen Evi de kafiye tutturmuş vaziyette: İşlettiği otoparkı teller çekerek yayalara kapattı. Şimdi tepkiler ayyuka çıkınca tek kişinin geçebileceği bir menfez açılmış durumda.
***
Muğla Büyükşehir diyor ki; ihbar aldık, otopark ruhsatsızmış, Büyükşehir Kanunu’nu uyguluyoruz, ayrıca, o telleri de biz çekmedik Öğretmen Evi çekmiş, diyor.
Bonjur. Sütten çıkmış ak kaşık. Neredeyse mazlum. Ne ihbarı be kardeşim? Bu kanun, şimdiki haliyle 6360 sayılı olarak 12.11.2012’de çıktı. Muğla bunun ardından büyükşehir olarak 01.04.2014’te örgütlendiğine göre, otoparklara ruhsat verme/vermeme yetkisine kavuşalı 3 yıldan fazla oldu. Yani, Muğla Büyükşehir’in aklına “kanunu uygulamak” 3 küsur yıl sonra gelmiş vaziyette. Üstelik, kaç kere söylesem azdır, Bodrum’da sezon başladıktan sonra. Türkiye ve Bodrum “turist!” diye inlerken.
Muğla Büyükşehir, Bodrumlunun gözünde epey sabıkalı zaten. Su ana boruları son yıllarda tam 580 yerden (beş yüz seksen; doğrulatılmış sayıdır) patlayıp anayol asfaltını göçertti. Geçen sene, şahsen biliyorum, Gümüşlük-Yalıkavak yolunu 1 Ağustos’ta asfaltlamaya başlayarak insanları ve özellikle de çocukları koku ve tozdan perişan etti. Şimdi de kapattığı otoparklara ruhsat çıkarmanın en az 2 ay süreceği hesaplanıyor yani Bodrum en azından 2017 turizm mevsimini böyle geçirecek.
***
Anlamak çok zor bu işleri. Hadi, Milli Eğitim AKP’li, Muğla Büyükşehir’i ve Bodrum Belediyesini zor durumda bırakmak için telle çevirdi çünkü bunların ikisi de CHP’li. Peki Muğla Büyükşehir’in amacı ne?
Şimdi, Bodrum Belediyesinin bu otopark rezaletinde bir dahli olmamasına rağmen (zira bütün yetki Büyükşehir’de), buraya yıllardır gelip de bu sefer park yeri bulamayınca ana-avrat dümdüz gidecek insanlar faturayı kaçınılmaz biçimde Bodrum Belediyesine ve CHP’ye çıkaracaklar. CHP şu anda son derece önemli bir iş yani Adalet Yürüyüşü yapmakla meşgulken, kendi elindeki Muğla Büyükşehir tarafından resmen sabote edilmiyor mu?
Gel de anla, bu CHP bi muamma! Bir yandan Tek Adam rejiminden şikayet ediyor, bir yandan da merkeziyetçiliği en saçma biçimiyle uyguluyor. Biraz dolaştım, halkın ağzındaki laflar benim yukarıda yazdıklarımdan farklı değil:
- İki belediye de CHP’li. Aralarında ne var? Genel Merkez buna ne diyor, niye müdahale etmiyor? Hem yürüyüş hem eşgüdüm, ikisini birden yapamıyor mu?
- CHP’ye bağlı Muğla Büyükşehir bizim otoparkı tam turizm mevsiminde arabalara kapattı, AKP’ye bağlı MEB’nin Öğretmen Evi de yayalara. Öğretmen Evi bunu kendi kararıyla yapamayacağına göre, MEB’nin buradaki amacı nedir? Belediyeleri kızıştırmak mı? Bodrumluları cezalandırmak mı? İkisi birden mi?