Isparta doğumlu, Bursa İmam-Hatip mezunu, göğüs hastalıkları ve tüberküloz uzmanı bir doktor. Çocukluğundan beri namazını orucunu hiç aksatmamış, haccına gitmiş, umresini yapmış, koyu Müslüman.
Başörtüsü yasağına karşı imza kampanyaları ve yürüyüşler düzenledi. Filistinli Müslümanlara yapılan zulmü ve Srebrenica Boşnak katliamını protesto sergileri açtı, Lahey’deki Uluslararası Ceza Mahkemesine yönelik imza kampanyaları başlattı.
Leyla Şahin olayı gündeme geldiğinde dünyadaki benzer durumları inceletiyor, Londra’daki polislerin kendi inançlarına göre giyinebildiklerini tespit ediyordu. AİHM olumsuz sonucu 2005’te açıklayınca kararın haksızlığını ve çifte standardını şiddetle protesto etti. Üstelik BM İnsan Hakları Komitesi, AİHM’nin bu yöndeki kararlarının ancak güvenliğin ve kamu düzeninin tehlikeye girmesi durumlarında geçerli olabileceğini söylemekteydi.
MazlumDer’in genel başkanı olarak 2009’da Gazze’ye heyet gönderdi. İsrail’in bir savaş suçu olan fosfor bombası kullanımını kanıtlayarak TCK'deki “evrensel suç” ilkesi gereğince İsrailli yetkililer hakkında suç duyurusu yaptı. Dava açılmasına Adalet Bakanlığı izin vermedi.
***
Ama doktor, dindar ve vicdanlı bir Müslüman olarak başka şeylerle de uğraşıyordu. TCK 301’in kaldırılması için imza kampanyaları, kadına yönelik şiddete karşı fotoğraf sergileri, Dilovası’ndaki çevre felaketini TBMM araştırma komisyonuna yansıtmalar…
2000’lerin başında misyonerlere karşı yaygın bir nefret söylemi, ardından da saldırılar ve cinayetler başlamıştı. Binlerce gizli kilise olduğu, dış güçlerin Türkiye’yi ele geçirmek istediği dinci ve ayrıca ulusalcı medyada yoğun biçimde işlenmekteydi. Doktor din özgürlüğünün herkes için olması gerektiğini ve bunun İslami açıdan da doğru olduğunu savundu. İzmit Protestan Kilisesi saldırıya uğradığında pastörle görüştü ve hukuksal destek verdi. Bir başörtüsü açıklamasını, başkanı Alevi olan İHD Kocaeli şubesiyle birlikte yaptı.
MazlumDer’e gelene kimliği sorulmuyor, ortak paydalarda buluşunca faaliyetlerde yer alabilecekleri söyleniyordu. Ardından “Kocaeli İnanç Özgürlüğü Platformu” kuruldu.
***
Fakat işi zordu. Nitekim ilk itiraz Platform’un ismine geldi. Sanki tek baskı gören Müslümanlarmış gibi, başka inancın özgürlüğü ifadesi onları rahatsız ediyordu. “Mahalle” dışından insanlar çağrılsın istemiyorlardı. Kim gibi, ulusalcılar ve bir kısım ortodoks sol gibi. Nitekim ateist Şanar Yurdatapan gösterilere katılınca bu iki kesim tepki göstermekte İslamcılarla birleşmişti.
Aldırmadı. 2008’de her kesimden düşünce ve bilim insanlarıyla bir “Dinsel ve Etnik Ayrımcılık Sempozyumu” yaptı. Ardından, MazlumDer’in İHD ve Af Örgütü gibi kuruluşlarla ortak payda çalışması “İnsan Hakları Ortak Platformu” (İHOP) geldi.
***
Ama işinin zor olduğu, asıl, Türkiye'de devlet kafasının başta Kürt meselesi olmak üzere etnik sorun ürettiğini bir dindar Türk olarak Kürt olmayan Müslümanlara anlatmaya başlayınca anlaşıldı. Adı “Kürtçü”ye çıktı. Kasım 2005’teki meşhur Şemdinli olayında Org. Büyükanıt’ın orada yakalanan Astsubay Ali Kaya için, “Tanırım, iyi çocuktur” demesini sert biçimde eleştirince bir daha gösterilere gelmeyen İslamcılar oldu. Onlara göre “iş” rayından çıkmış, içine Kürtçülük karıştırılmıştı.
Ama “MazlumDer bir Müslüman Hakları derneği değildir. İnsan Hakları derneğidir” yaklaşımı, işin içine başka bir şey daha karıştıracaktı: Hrant Dink cinayeti. 2012’de “Adalet talebimiz var!” kampanyası açtı. Aralık 2008’de açılan “Özür Diliyorum”a da imza vermişti.
Kürt çözüm sürecini hararetle destekledi. Gezi olaylarında bir grup dindar ve vicdanlı Müslümanla açıklama yaparak hükümeti olayı raydan çıkarmakla eleştirdi. 1 Mayıslarda işçinin yanında durmanın dindarlar için de vazife olduğunu söyledi. Suriye politikasına karşı çıkınca da “İrancı, Esedci” diye yaftalanacaktı.
***
Ve İslamcı kanat saldırıya geçti.
Akit gazetesinin yayınlarını kınayan İslamcıların kampanya listesine Kandil’den Kürtçe isimler eklenmiş ve hemen ardından doktor da PKK’lı ilan edilmişti. Bu imzaların Akit gazetesinin Habervaktim sitesi bilgisayarından girildiğini IP göstererek ispatladı. Bunun üzerine, köşe yazarı olduğu Milat gazetesi yazılarını kesti. Akit’in yayınlara devam etmesi üzerine doktor davalar açacak ve gazeteyi her biri 3.000’ler liralık 3 ayrı tazminata mahkûm ettirecektir.
Sonunda, İzmit Seka Devlet Hastanesinden valilik emriyle açığa aldılar doktoru: Facebook’una Cumartesi Anneleri’nin “Çocuklar Ölmesin, Anneler Ağlamasın” adıyla yaptığı gösterinin fotosunu koymuştu. Hakkında ayrıca idari ve adli soruşturma başlatıldı, yurt dışına çıkışı yasaklandı.
***
Bitmedi. Evine yakın caminin yönetim kurulu üyeliği Dernekler Masasınca reddedildi çünkü “açığa alınmış” biriydi. İtiraz edince, “Yasada yok ama inisiyatifimi kullandım” dedi yetkili. Cami zarar görmesin diye istifa etti doktor.
Bitmedi. Oğlunun okul-aile birliğine seçilince okul müdürü “Açığa alınanlar kamu kurumlarına alınmaz” yazısına dayanarak kendisini toplantılara sokmadı. Ama “Veli olduğunuz için okul sınırlarında dolaşabilirsiniz” diyerek “büyüklük” gösterdi!
Bitmedi. “Börteçine Tim” adlı ırkçı grup doktorun Facebook sayfasına bayrak ve kurt resimleri ve “Tanrı Türk’ü Korusun” yazıları koydu. Veb sitesini ele geçirip, Özel Harekat’ın Sur ilçesi duvarlarına yazdığı “Kurdun dişine kan deydi, korkun” fotosunu kopyaladı.
***
Bu hukuk katliamlarına itiraz ettiğinde yerel düzeyde aldığı en iyi sonuç, “Ortalıkta hukuk kalmadığını biliyorum ama ben de bir memurum, ortalık karışık" oldu. Başbakanlığa (BİMER), Cumhurbaşkanlığına (CİMER), MEB’ye dilekçeler verdi. Cevap geç de olsa geldi: “Başvurunuz incelenmiş olup, yapılan işlemin Dernekler Kanununa uygun olduğu…”
İslamcı iktidarımız, Dr. Ömer Faruk Gergerlioğlu gibileri imam-hatip mezunu, çocukluğundan beri namazını orucunu hiç aksatmamış, haccını ve umresini yapmış koyu bir Müslüman olduğu için sevmiyor. Çünkü çok tehlikeli görüyor. O ise, “Neyse, yorulmak yok, mücadeleye devam” diyor.
NOT: Masum insanları öldürdüğü ve geliyorum diyen Tek Adam rejiminin ekmeğine reçel sürdüğü için TAK’a bravo! Susarak destek verdiği için PKK’ye iki kere bravo!