Bu yazıyı yazdığım sırada 2017 büyüme oranı henüz açıklanmamıştı. Ama eğer T24 yazılarını gece okuyanlardan değilseniz, bu yazıyı okurken siz oranı biliyor olacaksınız. Zira TÜİK 2017 ekonomik büyüme oranını perşembe sabahı 10:00’da açıklayacak.
Yüzde 8,5 mi büyüdük? Yüzde 7 küsur mu yoksa? Hangi rakam olursa olsun, Türkiye’nin 2017’nin en hızlı büyüyen ülkelerinden biri olduğunun açıklanacağını, şimdiden söyleyebilirim. Bir gün sonrasının gazete manşetlerini şimdiden hayal edebiliyorum: “Türkiye dünyanın zirvesinde!” türünden başlıklar süsleyecek gazetelerin birinci sayfalarını.
Ama bu haberler size inanılmaz gelecek. Bir cebinize bakacaksınız, bir de gazetedeki - internet sitesindeki rekor haberlerine: Türkiye eğer dünyanın en hızlı büyüyen ülkelerinden biriyse, sizin maddi durumunuz neden bir yıl önceye göre daha kötü durumda? Sorun sizde değil açıklanan rakamda olmasın?
Ekonomik büyümenin (Yani gayri safi yurtiçi hasıla artışının) hesaplama yöntemi 2016’da değiştirildi. Yeni yöntemde GSYH büyümesi, eski yöntemden daha yüksek çıkıyor. Ne kadar daha yüksek? Bazen iki kat kadar daha yüksek! İnanmıyorsanız, TÜİK’in açıkladığı eski seri ve yeni seri büyüme oranlarına bakın:
Yukarıda görüleceği gibi 2010’dan sonra eski ve yeni seri çok farklılaşıyor. 2013’te yüzde 8,5 olarak açıklanan ekonomik büyüme, eski yöntemle yüzde 4,2 çıkmış. (TÜİK, önceleri GSYİH büyümesini yeni yöntemin yanı sıra eski yöntemle de hesaplayarak açıklıyordu. Daha sonra bunu bıraktı.)
Sezar’ın hakkı Sezar'a: Buraya kadar söylediklerimiz, açıklanan veriden şüpheye düşmek için yeterli değil. Beni asıl şüpheye düşüren, İsveçli bir iktisatçının TÜİK’in yeni hesap yöntemine ilişkin incelemeleri oldu.
İsveçli iktisatçıların “faiz lobisinin” veya “İngiliz derin devletinin” adamları olduğunu veya Viking’lerin Osmanlı’nın torunlarına karşı tarihten gelen bir nefretle hareket ettiğini düşünenlerden değilseniz, Erik Meyersson’un ne dediğine kulak vermenizde fayda var...
Meyersson, Stockholm School of Business’da doçent. TÜİK'in ekonomik büyümeyi hesaplama yöntemiyle ilgili üç makalesi var: Sırasıyla, "Yeni Türkiye'de İnşaat Büyemesi" (Constructing Growth in New Turkey), "Yeni Türkiye'nin Büyüme Modeli Uzaydan mı Geldi?" (Is New Turkey’s Growth Model From Outer Space?) ve "Türkiye'nin Gerçek Gerçek GSYH'si Lütfen Ayağa Kalkar mı?" (Will the Real Real GDP in Turkey please stand up?)
Meyersson'un yeni yöntemle açıklanan verilere ilişkin ciddi şüpheleri var. Bunun nedenlerinden biri, büyüme oranı ile enerji tüketimi arasındaki paralelliğin, yeni yöntemde kaybolması. Aşağıda görüleceği gibi eski yöntemle hesaplanan GSYH büyümesi ile Türkiye'nin enerji tüketimi, elektrik üretimi ve karbon salınımındaki artış oranları birbirine yakındı. Yeni yöntemde bu yakınlık kayboldu. Özellikle 2010'dan sonra GSYH büyümesi, enerji üretimi ve tüketimindeki artışın çok üzerine çıkmaya başladı…
Bir başka ilginç nokta, Meyersson'a göre eski ve yeni seri arasındaki farklılığın sadece mutlak olarak değil, başka ülkelerde Avrupa standartlarına ve Birleşmiş Milletler standartlarına göre yapılan yöntem değişikliklerine göre de çok farklı sonuçlar vermesi. Başka ülkelerde de ekonomik büyümenin hesaplanmasına dair yöntem değişiklikleri yapıldı. Ama değişiklikler o ülkelerde GSYH seviyesi üzerinde Türkiye'deki kadar radikal etki yapmadı. Öyle ki, Meyersson’a göre yöntem değişikliğinin GSYH'ye etkisi bu ülkelerde sıfıra yakın.
İlginç olan noktalardan bir başkası, eski yöntemle Türkiye dünyanın en düşük yatırım oranlarından birine sahipken yeni yöntemle en yüksek yatırım oranına sahip ülkeler arasına yükselmesi. Meyersson'a göre bunun nedenlerinden biri, yeni yöntemde inşaat yatırımlarının çok yüksek çıkması. TÜİK'in eski yöntemle yaptığı hesaplamada makine ve ekipmanları yatırımlarının GSYH'deki payı, inşaata oranla çok daha yüksekti. Yeni yöntemle bu değişti ve inşaat yatırımlarının GSYH içindeki payı 2009'da yüzde 11,5'ken 2016'da yüzde 16,5'e kadar çıktı.
Kısacası, hayır paranoyak değilsiniz. Bugün açıklanan rakamdan şüphelenmek için yeterince neren var. Bu konudaki tartışmaları, başta Meyersson’un yeni incelemeleri olmak üzere, yakından izlemekte fayda var.