"İnsanlar niçin vergiye değil de doğalgaz faturasına daha fazla tepki gösteriyor?"
Son yazılarından birinde bu soruyu soran Mahfi Eğilmez yanıtı şöyle veriyor:
"Bunun temel nedeni insanların çoğunun ödediği vergilerden haberinin olmamasında yatıyor. Gelir vergisi, çalışanlardan stopaj yoluyla alınıyor ve net ücret ödeniyor. Birçok insan bu verginin tutarını bile bilmiyor. Harcamalarda KDV ve ÖTV fiyatın içinde gizleniyor. Dolayısıyla çoğu insan ödediği vergiyi bilmiyor ama doğalgaza ödediği miktarı biliyor. O nedenle de vergiye değil bu tür ödemelere çok daha fazla tepki gösteriliyor. Mesela bir kişiye kesintili olarak 3500 TL maaş ödemek yerine 4200 TL maaş ödeyip 700 TL’sini gelir vergisi olarak vergi dairesine yatırmasını isteseniz ya da satın aldığı bir tüketim malının fiyatını 118 TL yerine 100 TL koysanız ve o kişiden ayrıca 18 TL KDV ödemesini isteseniz tepkiler çok farklı olurdu."
Gerçekten de bundan 30-40 yıl önce olduğu gibi ödediğimiz vergilerde ağırlık doğrudan vergilerde olsa, yani vergiyi götürüp bizzat devlete versek, Eğilmez’in dediği gibi çok koyardı. Muhtemelen o zaman ödediğimiz vergilerin nereye harcandığının hesabını daha yüksek sesle sorardık: "Alınterimi neden benim kullanmayacağım köprülere, otoyollara, Kanal İstanbul gibi milyarlarca dolarlık projelere harcıyorsun!"
Bunu yapmıyoruz çünkü vergilerin yüzde 70’ini dolaylı yoldan, sigara, benzin vb. alırken ödüyoruz. Sanıyoruz ki, verdiğimiz paranın tamamı sigara, akaryakıt vb. şirketlerine gidiyor, Kanal İstanbul’un maliyetini iktidar kendi kasasından karşılıyor...
Oysa bundan 40 yıl önce dolaysız ile dolaylı vergilerin oranı bugünkünün tam tersiydi. 1980 yılında Türkiye’de dolaylı vergilerin oranı yüzde 37, dolaysız vergilerinki yüzde 62’ydi.
Ahmet İnneci ile Şahin Karabulut’un 2018 yılında yayımladıkları akademik makaleden aldığım yukarıdaki tablo, insanların devlete ödediği verginin hesabını neden sormadığını net biçimde ortaya koyuyor: Çünkü dolaylı vergilerin payı yüzde 37’den yüzde 66’ya çıktı. Artık nereye vergi ödediğimizin farkında değiliz.
Ömür boyu kazandığımız paranın yaklaşık dörtte birini devlete verdiğimizi bilsek bu kadar vurdumduymaz olur muyduk acaba?
Evet, dörtte bir! Karı-kocanın asgari ücretli olarak çalıştığı ortalama bir çekirdek aile ömür boyu kazancının (Yani çalışırken aldıkları ücretlerin ve emekli maaşlarının) dörtte birini vergi olarak devlete veriyor.
Bu hesabı Prof. Dr. Ersan Öz ile araştırma görevlisi Ersin Yavuz yapmış. Prof. Öz ve Yavuz, "Türkiye’de çekirdek bir ailenin ömür boyu ödediği verginin hesaplanması" başlıklı makalelerinde, araştırmalarının sonucunu şöyle özetliyor:
"Çekirdek bir aile ömür boyu elde ettiği gelirinin yüzde 12.6’sını (vergi yükü) vergi olarak ödemektedir. Bunun yüzde 2.6’sını dolaysız vergiler oluşturmakta iken, yüzde 10’unu dolaylı vergiler oluşturmaktadır. Yani ödedikleri dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payı yaklaşık yüzde 80’dir. SGK ödemeleri dahil edildiğinde ise toplam vergi yükü yüzde 25.5 seviyesine yükselmektedir."
Özet: Balığın suyun farkında olmaması gibi asgari ücretliler de (ki çalışanların çok büyük bir kısmını oluşturuyor) aslında devlete çalışıyorlar ve bunu bilmiyorlar.
Prof. Dr. Ersan Öz ile Ersin Yavuz’un araştırması, dolaylı vergilerin payının sanılandan çok daha yüksek olduğunu da ortaya koyuyor:
"SGK ödemeleri hariç vergi yükünün yüzde 10’u dolaylı vergiler, yüzde 2.6’sı dolaysız vergilerden oluşuyor. Bu da ödenen toplam verginin yaklaşık yüzde 80’inin dolaylı vergi olduğunu gösteriyor. Yani dolaylı vergi oranı aslında daha yüksek seviyededir."
Prof. Dr. Öz ile Yavuz’un 2017 yılı sayılarıyla yaptıkları hesaba göre ortalama bir çekirdek ailenin ömür boyu ödediği vergilerin toplamı ve bunun ömür boyunca elde ettikleri toplam gelire oranları şöyle:
Ömür boyu akıttığımız terin dörtte birini devlete verip karşılığında ne alıyoruz?
- Belki de hayat boyu geçmeyeceğimiz köprüler.
- Belki de hayat boyu geçmeyeceğimiz, astronomik ölçüde pahalı otoyollar.
- Şehir dışında şehir hastaneleri.
- Hiçbir zaman binmeyeceğimiz yerli oto.
ve hepsinin üstüne tüy diken 12.5 milyar dolarlık Kanal İstanbul. (Birçok uzman proje başlayınca tutarın iki katına çıkacağını söylüyor.)
"Kimin parasını kime harcıyorsun?" diye sormadıkça alın terimiz çöpe gitmeye devam edecek.