07 Şubat 2019

Krizi, konkordatoyu umursamayan millet, plastik poşete çok kızdı

Orta sınıf seçmen için anlaşılması güç olabilir ama 25 kuruşluk maliyet yoksul halka ağır gelmiş durumda

Birkaç gündür yerel seçimlerle ilgili YouTube'daki sokak röportajlarını izliyorum. Açıkçası bu kadarını düşünemezdim: Krizlerin, konkordatoların vız geldiği seçmen, plastik poşetlerin 25 kuruş olmasına çok kızmış... İktidar partisinin kaleleri sayılabilecek yoksul semtlerde mikrofon uzatılan vatandaşlar, poşetin paralı hale gelmesinden dert yandıktan sonra AKP’ye bu kez oy vermeyeceklerini söyleyiveriyorlar. Bunun ilginç örneklerinden biri, Yol TV’nin Bağcılar’da yaptığı röportajlar.  Eski bir AKP seçmeni, kime oy vereceğini soran muhabire şöyle cevap veriyor:

-Ben vermeyeceğim, kullanmayacağım bu sefer.

-Neden?

-Çünkü her şey ateş pahası, her şey uçmuş gidiyor.

-Daha önce kime oy veriyordunuz?

-Tayyip Erdoğan’a oy veriyordum, artık vermeyeceğim, eşim de vermeyecek. Geçinemiyoruz, her şey ateş. Hele bu poşetin paralı olması zaten mahvetti ortalığı. Hani bunu bakkallara yapmış olsaydı, gerçekten hiç dokunmazdı. Çünkü küçük esnaf. En azından derdim ki, bakkallar kazanıyor. Bakkala verirdim. Ama 8 bin - 9 bin şubesi olan bir markete poşeti paralı yapıp da onları kalkındırması hepten bitirdi.

Bu röportajın devamında ve Youtube’daki başka sokak röportajlarında plastik poşetin paralı hale gelmesinden dert yanan çok sayıda iktidar partisi seçmeniyle karşılaşmak mümkün.

Kırk-elli röportajın 55 milyonluk seçmen kitlesi için yeterli örneklem oluşturmayacağının farkındayım. Ama yine de ateş olmayan yerden duman çıkmaz, diyerek devam edelim.

Bu röportajlardan çıkarılacak birkaç çarpıcı sonuç var:

  1. Orta sınıf seçmen için anlaşılması güç olabilir ama 25 kuruşluk maliyet yoksul halka ağır gelmiş durumda.
  2. Halk, plastik poşetin maliyetinin market zincirlerinin sırtından alınıp kendi sırtına yüklendiğini düşünüyor. (Ki, bu gözlemde doğruluk payı var. Birazdan değineceğim.)
  3. Partisine kızan AKP seçmeninin bir kısmı tepkisini, sandığa gitmeyerek gösterecek.

Krize, konkordatolara kızmayan halk, plastik poşetin paralı olmasına neden bu kadar kızdı? Ya da şöyle soralım: Poşete bu kadar kızdı da krize, konkordatoya neden yeterince kızmadı?

Geçtiğimiz hafta bir konferansta dinlediğim eski siyasetçi Nesrin Nas, bunun sebebini Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu’nun bir araştırmasına referansla açıklıyordu: Seçmenin yüzde 40’ı hiçbir gelir getirici işte çalışmıyor. Kadınların işgücüne katılım oranı, yani çalışan ya da çalışmak isteyen kadınların oranı yüzde 30’larda geziniyor. (Avrupa’nın yarısı.) Bunun üzerine yüzde 22'lik genç işsizliği, 24 yaş altı çalışma çağındaki nüfusun dörtte birinin ne bir işte çalıştığı ne de bir üniversitede eğitim gördüğü gerçeğini ekleyin… Doğru, çalışma hayatının dışında milyonlarca insan var. Çalışmayan biri konkordatolardan ya da cari açıktan etkilenmeyebilir. Ama poşetin paralı olmasından doğrudan etkilenir.

Yine de ihtiyatlı olalım: Ekonomik gelişmelerle seçim sonuçları arasındaki ilişkiyle ilgili çalışmalarına daha önce değindiğim Prof. Ali Akarca, enflasyonun seçmen üzerindeki etkisinin, ekonomik büyümenin etkisinden daha az olduğunu söylüyor. Prof. Akarca’nın geliştirdiği ekonometrik modele göre enflasyondaki 1 puanlık artış, iktidar partisinin oylarını 0.12 puan düşürüyor. Buna karşılık kişi başına gelirdeki her 1 puanlık artış ya da düşüş, iktidar partisinin oy oranını 0.8 puan artırıyor ya da düşürüyor.

Prof. Akarca’nın modelini temel alırsak, yüzde 20’lik enflasyonun iktidar partisinin oy oranı üzerinde çok dramatik bir etki yaratmayacağını söyleyebiliriz. Fakat acaba TÜİK’in açıkladığı enflasyon ne oranda gerçeği yansıtıyor?

Birleşik Kamu-İş sendikasının hazırladığı “Halkın Enflasyonu” araştırmasına göre sebze fiyatlarındaki yıllık artış yüzde 84.3'ü bulmuş durumda. Parasının büyük kısmını gıdaya harcayan yoksullar için sebze fiyatındaki artış, ayakkabı, bilgisayar gibi ürünlerdeki fiyat artışından çok daha önemli. Birleşik Kamu-İş'in açıkladığı rakamı ve Youtube'daki röportajları baz alırsak, iktidar partisini yerel seçimlerde bir sürprizin beklediğini söylemek mümkün.

Poşetin paralı hale gelmesiyle zincir marketlere avantaj sağlandığı geçildiği iddiasına gelince… Gerçekten de bu kararla BİM ve Şok’un önemli bir maliyetten kurtulduğunu söylemek mümkün. Bunu, bu şirketlerin 7-8 Ocak tarihlerinde Londra'da gerçekleşen yatırımcı toplantısında verdikleri bilgilerden yola çıkarak söylüyorum.

BİM geçen yıl plastik poşetlere 170 milyon TL harcamış. Yasak çıkmasa bu yıl 230 milyon TL harcayacakmış. Yasak sonrasında bu rakam 50 milyon TL’ye düşecek. Yani BİM, poşet yasağından bir yılda yaklaşık 180-190 milyon TL kazanç elde edecek...

“Plastik poşete o kadar para harcanır mı?” diyebilecek olanlar için söz konusu toplantıyı düzenleyen Citibank'ın raporundaki cümleleri alıntılayarak bitireyim...

“Plastik poşetlerin ücretli olmasının sonucu olarak, marketlerin poşet harcamaları 50 milyon liraya düşebilir. Bu da 180-190 milyon Türk lirası ya da 30-40bps’nin tasarruf edilmesine olanak sağlıyor.”

Yazarın Diğer Yazıları

Helalleşme yazısı

Helalleşelim. Ama ayrılmayalım

Cumhurbaşkanı Erdoğan faiz indirimi konusunda neden ısrarcı? Kafasındaki plan ne?  

Muhtemelen (İki aydır olduğu gibi) kur akışa bırakılacak, faiz indirimleri sürecek, seçim öncesi olası atakları karşı rezerv açığı kapatılmaya çalışılacak, inançla yola devam edilecek.

Anadolu burjuvazisi şimdi ne düşünüyor?

2018’e kadar amasız, fakatsız destekledikleri AKP’nin arkasında dimdik duruyorlar mı hâlâ? Yoksa ekonomideki, dış politikadaki maceracılıktan, beceriksizlikten bezdiler mi?