Dolar son dört yılda TL karşısında yüzde 124 değer kazandı. Döviz borcu olanların sırtındaki yük, durduk yerde iki kattan fazla arttı. Kim buna dayanabilir? Sadece döviz geliri olanlar. Yani ihracat yapanlar. TL gelir elde edenler, yani yurtiçinde satış yapanlar ise hesapta olmayan bir yükün altında ezildi, eziliyor.
Ama birisi de çıkıp, "Ekonominin içine ettiniz, lanet olsun!" diye isyan etmiyor. TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu'ndan, sanayi ve ticaret odası başkanlarından bir "ah" işittik mi mesela? Yok canım, ekonomi günlük güneşlikmiş gibi iktidara övgü düzme peşindeler.
Oysa gün geçmiyor ki, borcunu ödeyemeyen, kredisini yapılandıran ya da yapılandırmak isteyen şirketlerle ilgili bir haber gündeme düşmesin. İkitelli'deki 212 AVM'nin sahibi Edip GYO, döviz cinsinden kira sözleşmesi yasaklanınca nakit akışının zora girdiğini açıkladı. Halkbank'la masaya oturdu ve 2020 ve 2021'de ödemesi gereken 6 milyon Euro'luk kredi taksidini tam 10 yıl sonraya, 2030'a erteletti... Bir başka borsa şirketi, Diriteks Diriliş Tekstil, kredi taksitlerini ödeyemediğini bildirdi. Diriteks kredilerini daha önce yapılandırmıştı, bankalardan bir yapılandırma daha alması zor. Nitekim Halkbank Aralık'ta kanuni takibe geçecek… Bu hafta Samsunlu tavukçuluk şirketi Köytür'den de konkordato haberi geldi…
Desen: Selçuk Demirel
Son birkaç günün haberleri böyle. Bir de binlerce kişinin çalıştığı devler var. Geçen yıl kredilerini yeniden yapılandıran Ferit Şahenk'in Doğuş Holding'i, yapılandırılan kredilerin yeniden yapılandırılması için bankalarla masada. Doğuş'un 2018 sonunda 27.8 milyar lira borcu bulunuyordu, kredilerin yüzde 86'sı dolar ve Euro cinsindendi. Toplam borçları bu yılın ilk altı ayında 29.5 milyar TL'den 35.3 milyar TL'ye yükseldi. Dolar yazın patlayıp önce 7.50 TL'ye, sonra 8 TL'ye dayanınca borçtaki artış sürdü. Utku Gökmen'in hesabına göre Doğuş'un sırtına Temmuz'dan bu yana yaklaşık 600 milyon TL daha kur yükü bindi...
Borsaya açık şirketler, buzdağının sadece görünen yüzü. Bir de kapalı kapılar arkasında süren görüşmeler var. Mesela Konya merkezli Torku (Anadolu Birlik Holding), Kangal Termik Santrali'ni 2013 yılında özelleştirmeden 985 milyon dolara satın almıştı. 2015 yılında bu kez 685 milyon dolara Soma Termik Santrali'ni aldı. Torku, bu alımlar için bankalardan dile kolay, 2 milyar dolara yakın kredi kullandı. TL dört yılda yüzde 124 değer kaybedince bu borç çok ağır bir yüke dönüştü...
Edip GYO, Doğuş Holding ve Torku istisnai örnekler değil. Reel sektörün borçlarının tam yarısı döviz cinsinden. İrili ufaklı binlerce, on binlerce firma... Ne yapacaklar, bu kışı nasıl atlatacaklar?
Bankalarla iyi ilişkisi olanlar, Edip GYO örneğinde olduğu gibi borcunu uzun vadeli olarak erteletecek. Bunu yapamayanlar korkarım konkordato için mahkeme kapısına dayanacak.
Dolardaki artışla reel sektörün sırtındaki yük katlandı da devletin sırtındaki yük katlanmadı mı? O da katlandı. Dr. Orhan Karaca'nın hesabına göre devletin borcu son iki buçuk yılda iki katına çıktı. Bunun yüzde 40'a yakını, kurdaki yükselişle dış borcun TL karşılığının artmasından kaynaklandı.
Neyse canım, devletin işi kolay! Rakıya, sigaraya, otomobile birkaç puan daha vergi bindirir, borcunu öder...
Bütün bu yaşananların son bir faturası olmayacak mı peki? 2023 yılı vadeli, sandıkta ödenecek bir fatura?