06 Nisan 2020

Koronavirüs’le batan şirketler kurtarılmalı mı?

"Eğer büyük şirketleri kurtaracaksak bunun bazı koşulları olmalı", diyor İngiliz gazetesi The Guardian’ın yazarı Zoe Williams

Koronavirüs tüketici harcamalarını bıçak gibi kesti. HSBC, Türkiye’nin de aralarında bulunduğu OECD ülkelerinde salgının tüketici harcamaları üzerindeki etkisini şöyle tahmin ediyor:

Eğlence-kültür: % -80

Restoran ve oteller: % -90

Ulaştırma: % -60

Giyim-ayakkabı: % -50

Mobilya: % -50

Alkol-tütün: % -5

İletişim: % -5

Eğitim: % 0

Sağlık: % +10

Elektrik, su, doğalgaz: % + 15

Gıda-içecek: % + 50

Aslında rapora, analize gerek de yok, her şey ortada; turizm, perakende, havayolu taşımacılığı ve ulaştırma çökmüş durumda. Kepenkler kapandı, uçak seferleri durdu... Sorulması gereken kritik soru: Bu sektörlerdeki şirketler ne kadar ayakta kalabilir?

Bu sorunun yanıtı, ayakta durmak için ihtiyaç duyulan paranın büyüklüğüne ve şirketin sermaye yapısına bağlı. "Cephanesi" sağlam olanlar, yani yeterli ihtiyat akçesi bulunanlar cepten yiyerek bir süre dayanabilir. Bunlar çoğunlukla büyük, uluslararası şirketler... Sermayesi zayıf aile şirketlerinin işi ise çok zor.

Perakende sektörünü iyi tanıyan bir dostum, salgın Mayıs sonunda hafiflemez ve karantina bugünkü gibi devam ederse yerli markaların havlu atmaya başlayacağını düşünüyor. Yüzlerce mağazanın kirası, binlerce çalışanın maaşını aylarca ödeyebilecek sermaye derinliği pek azında var çünkü...

Koronavirüs’ün derinden etkilediği bir başka sektör, havacılık. Bu sektörde oyuncular perakendeden çok daha büyük. Ama onların üzerindeki baskı da perakendeden çok daha fazla: Uluslararası Havacılık Birliği (IATA), havayolu şirketlerinin Koronovirüs kayıpların boyutunu 2020 için 113 milyar dolar olarak hesaplıyor. Havayolu şirketlerinin perakende gibi kepenk kapatıp maliyetleri azaltması da zor, zira yerdeki uçakların bakımı milyarlarca dolar tutuyor. Bu şartlar altında pek çok havayolu şirketinin yılın ikinci çeyreğini çıkaramayacağı tahmin ediliyor. Özetle iflaslar kapıda.

Avrupa’nın en büyük özel havayolu şirketlerinden Virgin Atlantic, mali zorlukları kendi imkanlarıyla aşamayacağını belirterek devlet tarafından kurtarılmayı talep etti bile. Ünlü işadamı Richard Branson’ın büyük hissedarı olduğu Virgin, İngiltere’nin küresel ölçekteki en güçlü markalarından biri. İyi de "güçlü marka" olmak kurtarılmak için yeterli neden mi? İngiltere şu anda bunu tartışıyor. Muhalefet, Branson’ın cebinin derin olduğunu, devletin şirketi kurtarmakta acele etmeyip patronu elini cebe atmaya zorlaması gerektiğini söylüyor. Buna karşılık Virgin’in en büyük tedarikçileri arasında yer alan uçak motoru üreticisi Rolls-Royce ile Airbus, şirketin kurtarılması için lobi yapıyor. İngiltere’de muhafazakârlar iktidarda. Söylemde piyasa ve özelleştirme yanlısı olsalar da, Rolls-Royce ve Airbus’ın ricasını kırmayacaklarını tahmin etmek zor değil.

Virgin sadece başlangıç. Önümüzdeki günlerde hem dünyada hem de korkarım Türkiye’de pek çok şirketin devlet tarafından kurtarılmayı talep ettiğini göreceğiz. Aynı soru bizim önümüze de gelecek: Koronavirüs nedeniyle iflasın eşiğine gelen ve devletten yardım talep eden şirketler kurtarılmalı mı? Kurtarılacaksa hangileri? "Stratejik" konumda olanlar mı, binlerce çalışanı olanlar mı? Ve kurtarma operasyonu nasıl yapılmalı? Devlet tarafından şeffaf şekilde mi? Örtülü bir şekilde, kamu bankaları eliyle mi?

Zor sorular. Ama şimdiden üzerinde düşünmeye başlamakta yarar var.

Yıllarca "Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler" felsefesini savunanların zora düşünce devletten yardım istemesinde çelişkili bir yan olduğu açık. İnsanın "Bırakınız batsınlar" diyesi geliyor. Ama batmaya bırakılırlarsa, binlerce çalışan ve tedarikçiyi de peşlerinden sürükleyip ekonomide sistemik risk yaratabilirler. Hem unutmayalım ki, bunların birçoğu işler normale döndüğünde kendi yağlarında kavrulabilecek şirketler. Biraz ittirmeyle Koronavirüs salgınını atlatıp kamuya yük olmadan yola devam edebilirler.

Bununla birlikte kamu kaynaklarını bu şirketlere karşılıksız aktarmak, halkın cebinden para alıp büyük patronların cebine para koymak anlamına gelir. Bu kabul edilemez. Öyleyse ne yapmalı?

"Eğer büyük şirketleri kurtaracaksak bunun bazı koşulları olmalı", diyor İngiliz gazetesi The Guardian’ın yazarı Zoe Williams: Bu şirketler kimseyi işten çıkarmamalı, hisse senedi fiyatını yükseltmek için hisse geri alımı işlemi yapmamalı, temettü (kâr payı) dağıtımı uzun bir süre (3 yıl) boyunca yasaklanmalı ve yönetim kurulunda çalşanların (ya da sendikanın) temsilcilerine yer verilmeli

Demokrat Parti’den başkan adaylığı için mücadele eden (ama çekilen) Senatör Elizabeth Warren aynı talepleri Amerika için dile getiriyor.

Haklılar, kamu parası özel şirketleri kurtarmak için harcanacaksa bunun bir karşılığı olmalı. Bence, kurtarma karşılığında devlet bu şirketlerden hisse de almalı.

Neyse, belki salgın hafifler de, karantina önlemleri Haziran’a kalmadan kalkar ve kurtarma operasyonlarına gerek kalmaz.

Ama şu anki manzara hiç iç açıcı değil.

Yazarın Diğer Yazıları

Helalleşme yazısı

Helalleşelim. Ama ayrılmayalım

Cumhurbaşkanı Erdoğan faiz indirimi konusunda neden ısrarcı? Kafasındaki plan ne?  

Muhtemelen (İki aydır olduğu gibi) kur akışa bırakılacak, faiz indirimleri sürecek, seçim öncesi olası atakları karşı rezerv açığı kapatılmaya çalışılacak, inançla yola devam edilecek.

Anadolu burjuvazisi şimdi ne düşünüyor?

2018’e kadar amasız, fakatsız destekledikleri AKP’nin arkasında dimdik duruyorlar mı hâlâ? Yoksa ekonomideki, dış politikadaki maceracılıktan, beceriksizlikten bezdiler mi?