"Üç çeşit yalan vardır, yalan, kuyruklu yalan ve istatistik." Türkiye İstatistik Kurumu’nun Mart ayında (Koronavirüs’ün Türkiye’yi vurduğu ay) işsizliğin azaldığını açıklaması insanın aklına ister istemez eski İngiliz Başbakanı Benjamin Disraeli’nin ünlü sözünü getiriyor. "Türkiye İstatistik Kurumu yalan söylüyor" demiyorum (o konuda kuşkularımız var ama henüz kanıtımız yok), doğru verilerden hareketle yanlış bir şey söylüyor, diyorum.
Başka bir deyim: Eğer elinizdeki veriye yeterince işkence ederseniz, duymak istediğiniz şeyi söyletirsiniz. TÜİK’in Mart’ta işsizliğin 0,9 puanlık azalarak ile yüzde 13,2’ye indiğini açıklamasına cuk oturuyor.
Koronavirüs’ün dünyayı vurduğu, Amerika’da, Avrupa’da milyonlarca insanın işsiz kaldığı, 1929 Buhranı’ndan beri görülmemiş işsiz oranlarının görüldüğü bir dönemde Türkiye’de işsizlik nasıl azaldı?
Hatırlayalım, Koronavirüs’ün Türkiye’de ilk kez görüldüğü tarih olan 11 Mart’tan hemen sonra yüz binlerce işyeri kepenk kapatmıştı. Buralarda çalışan milyonlar işsiz kalıyordu ki, Hükûmet bir kararla işten çıkarmayı yasakladı.
Fakat ortada bir sorun vardı: Kepenk indiren işyerlerinin büyük kısmının çalışanlarına maaş verecek durumu yoktu. Hükûmet bunu da kısa çalışma ödeneğinin şartlarını gevşetip, buralarda çalışanların maaşının bir kısmını kendi cebinden ödemekle çözdü.
Kısa çalışma ödeneği kapsamında devletten para alanlar (Günlük 39 lira) işsiz mi, değil mi? TÜİK’e göre değil. İyi de bu insanların bir kısmının eski işlerine dönemeyeceği (acı ama) gerçek. Koronavirüs’ün Türkiye’deki işsizliğe gerçek etkisini öğrenmek için işten çıkarma yasağının kalkacağı günü beklemek zorundayız. Yani (Yasak üç ay daha uzatılacağı için) sonbaharı.
Mart ayı verisiyle ilgili daha önemli konu, sadece işsizliğin değil işgücünün da azalması. İstihdam edilenlerin sayısı Mart’ta bir önceki yılın aynı ayına göre 1 milyon 662 bin kişi azalarak 26 milyon 133 bin kişi, istihdam oranı ise 3,4 puanlık azalış ile yüzde 42 oldu. İşgücü de 2020 yılı Mart döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre 2 milyon 235 bin kişi azaldı ve 30 milyon 104 bin kişiye indi. İşgücüne katılma oranı ise 4,5 puanlık azalış ile yüzde 48,4 olarak gerçekleşti.
İşgücüne katılım oranı, çalışma çağında olup da çalışan veya iş arayanların aktif nüfusa oranını gösteriyor. Bir ülkede aynı anda hem işsizlik hem işgücüne katılım oranı nasıl azalır? Çalışma çağında olanların bir kısmının iş aramaktan vazgeçmesiyle. Eli ayağı tutan bir insan iş aramaktan neden vazgeçer? İki nedenle: İş bulma umudunu yitirmiştir veya "Bu maaşa çalışmaya değmez" diyordur. Türkiye’de ikisi de söz konusu.
İşsizlerin iş arama süresi son dönemde iyice uzamıştı; aylarca hatta yıllarca iş arayıp da bulamayan insanlar sonunda küsüp iş aramayı bıraktı. Şimdi bu insanlar işsiz mi değil mi? TÜİK’e göre işsiz değil çünkü bir kişiyi işsiz saymak için son 4 haftada iş arayıp da bulamamasını zorunlu koşul sayıyor. (2018’e kadar son 3 ayda iş aramış olmayı işsizliğin koşulu olarak değerlendiriyordu.) İyi de bir de akıl diye bir şey var: İş olsa koşa koşa çalışacak ama umudunu yitirdiği için iş aramayan insana hangi mantıkla, "Sen işsiz değilsin" diyebiliriz?
İnsanların iş aramaktan vazgeçmesinin bir sebebi daha var: Maaşlardaki artışın hayat pahalılığının (namı diğer enflasyon) gerisinde kalması. İnsanlar bir marketteki fiyatlara, bir de çalışsa alacağı ücrete bakıyor (Asgari ücret 2 bin 300 lira ama birçok yerde bunun altında ücretler verildiği sır değil) ve “Değmez” diye düşünüyor. (Özellikle de aile bütçesine katkı yapmak için zaman zaman işgücüne katılan ev kadınları.) TÜİK, onları da işsizden saymıyor.
Çalışma ekonomisi uzmanı akademisyen Aziz Çelik’in Mart ayı işsizlik verisine ilişkin değerlendirmesiyle bitirelim: "TÜİK harikalar diyarında! Ama kazın ayağı öyle değil. Gerçek iş ve istihdam kaybı, genişletilmiş işsizlik tarihi rekorunu kırdı. Covid-19 etkisiyle yaşanan iş ve istihdam kaybı deprem yarattı.
İşgücü son bir yılda 32 milyon 339 binden 30 milyon 104 bine geriledi. İstihdam 27 milyon 795 binden 26 milyon 133 bine geriledi. İş başında olanlar 27 milyondan 22 milyon 505 bine düştü. Haftalık fiili çalışma süresi 44,5 saatten 42,3 saate düştü!"
Türkiye’de hiçbir şey göründüğü gibi değil...