Seçimde Erdoğan ve AKP’nin başarısız olmasını bekleyenlerin en önemli dayanağı, dolardaki son yükselişti. Az buz değil, Türk Lirası son 6 ayda yüzde 20, son bir yılda yüzde 35, son 5 yılda yüzde 60 değer kaybetti. Bunun sonucunda seçimden hemen önce dolar borcu olanlar burnundan soluyordu… Esnaf söyleniyordu… Dolardaki çıkışın seçime bir etkisinin olacağı açıktı. Bilinmeyen, bu etkinin hangi seviyede olacağıydı.
Birçok kişi bunun yüksek bir etki olmasını bekliyordu. Oysa bu konuda daha önce yapılmış araştırmalara göz atsalar, beklentilerini fazla yüksek tutmamaları gerektiğini göreceklerdi.
Bilimsel araştırmadan önce hayatın gerçeklerine bakalım: Dolar değer kaybetti diye AKP’ye oy vermekten vazgeçen kaç kişi vardır sizce? Döviz borcu olan birkaç yüz bin kişi, belki.
Doların çıkışının ekonomiye ve seçime etkisi dolaylı yoldan, hayat pahalılığı (mazotun, ekmeğin, soğanın fiyatındaki artış), ticaret hayatında yavaşlama, borcu bir anda katlanan şirketlerin iflası ve işsizlik yoluyla oluyor.
AKP seçim tarihini erkene çekerek bu etkiyi minimize etmeyi başardı. Uluslararası yatırım bankaları ve araştırma kuruluşları, dolardaki son yükseliş nedeniyle Türkiye’in kaçınılmaz biçimde yavaşlayacağını yazıp duruyor ne zamandır. İçlerinde ekonominin bu yıl arka arkaya iki çeyrek boyunca küçülmesini, yani ekonominin resmen resesyona girmesini bekleyenler bile var. AKP eğer biraz daha oyalansa, mesela Bahçeli’nin önerdiği gibi seçimi Ağustos’ta yapsa muhtemelen ekonomide sert yavaşlamaya denk gelecekti. Seçimi 24 Haziran’a almak onlar açısından çok akıllıca bir hamle oldu.
Dolardaki çıkışın etkisi şimdilik sokağa sadece soğanın, patatesin fiyatındaki artış biçiminde yansımış durumda. Onun da seçmen davranışı üzerindeki etkisi çok sınırlı.
Ekonomi ile seçim sonuçları arasındaki ilişkiye dair çalışmalarından T24’te daha önceki yazılarımda söz ettiğim Prof. Ali Akarca’nın geliştirdiği ekonometrik modele göre kişi başına milli gelirdeki yüzde 1’lik artış iktidar partisine yüzde 1 oy getirirken enflasyondaki her yüzde 1’lik artış, oyların sadece yüzde 0,12 - 0,15’ini götürüyor. Yani seçmen için ekonomik büyüme, enflasyondan çok daha önemli.
Prof. Akarca’ya, 24 Haziran seçiminden tam on gün önce AKP’nin alacağı oya ilişkin tahminini sormuştum. Seçim yasakları nedeniyle T24’e yazamadığım öngörüsü, AKP’nin yüzde 42.81 alacağı yönündeydi. AKP yüzde 42.5 aldı. Tam isabet.
En azından bu doğru tahminin hatırına, Akarca’nın modelinde ekonominin AKP’nin oylarını nasıl etkilediğine yakından bakalım:
• Hükümet ettikleri süre içinde iktidar partilerinin politik sermayelerinde bir erime oluyor, zira aldıkları popüler olmayan kararlarla, yaptıkları uzlaşılarla, hatalarla vb. taraftarlarının bir kısmını küstürüyorlar. Bu yıpranma, tipik olarak iktidarda geçen her yıl için taraftarlarının yüzde 4.8'i. Yani AKP için iktidar maliyetini 6.53 puan (0.048 x 49.5 x 2.75) olarak hesaplayabiliriz.
• Seçimden önceki bir yıl içinde kişi başına düşen reel GSYH'da (Gayri safi yurtiçi hasıla) görülen her yüzde birlik artış iktidar partisine (tek başına iktidarda olduğunda) yüzde 1.03 puan oy getiriyor. 2017 ikinci çeyreğinden 2018 ikinci çeyreğine kadar olan büyüme rakamı elimizde yok. Onun yerine 2017 ilk çeyrek - 2018 ikinci çeyrek büyüme oranını kullanabiliriz. Bu dönem için yeni GSYH dizisi ile elde edilen GSYH büyümesi yüzde 7.85. Benim denklem eski diziyle hesaplandığı için (yeni dizi 1998 öncesine gitmiyor), bu oranı eskisi ile tutarlı hale getirmek gerekiyor. 2011-2015 yılları için eski dizi yeni dizinin yüzde 59.2'sı kadar. Yeni diziyle 7.85'lik bir büyümenin eski diziyle yüzde 4.65 olduğunu düşünebiliriz. Yüzde 1.3'lük nüfus artış hızını kullanarak son bir yıllık kişi başına reel GSYH artışını 3.3 olarak alabiliriz. Bunun oy katkısının ise 3.40 puan (1.03 X 3.3) olması beklenir.
• Yüzde birlik bir enflasyon iktidar partisine 0.15 puan oy kaybettiriyor. Yeni ve eski dizilerin verdiği enflasyon oranı ise çok farklı değil. 2017 birinci çeyrek - 2018 birinci çeyrek arası dönemde enflasyon yüzde 11.7. Onun da 1.76 puan (0.15 x 11.7) oy götürmesi beklenir.
• Bunlara 8.19 puan olan iktidar olma avantajını eklemek lazım.
• Diğer faktörler sabit tutulduğunda, iktidar partisi, iki milletvekili seçimi arasında, taraftarlarının yüzde 16.3'unu kaybediyor. Bunun iki ana sebebi var. Birincisi bazı taraftarların denge ve denetleme yaratma arzusu. Bunun tersi de mümkün. Darbe veya kapatılma tehlikesi veya kıl payıyla meclis dışında kalma tehlikesi olan partiler stratejik olarak diğer partilerin taraftarlarınca desteklenebiliyorlar. Yerel seçimlerde iktidar partisinin stratejik oy kaybı yüzde 20 kadar oluyor. İki sebepten yüzde 10 barajını geçemeyecek partilerin taraftarlarının bir kısmı TBMM seçiminde büyük partilerden birine (iktidar partisi de bunlardan biri), yani ikinci tercihlerine kayıyorlar ama yerel seçimde kendi partilerine dönüyorlar. Bir de yerel seçimde hükümeti düşürmeden ona uyarı sinyali verme imkanı doğuyor seçmene. … Kısacası AKP'nin stratejik oy kaybını 9.94 puan (0.20 X 49.5) olarak alabiliriz. (Akarca, 24 Haziran seçimini stratejik oy verme davranışı bakımından yerel seçime benzetiyor.)
Tüm bunları bir araya getirdiğimizde (Son seçimdeki oy oranı 49.50 - 6.53 + 3.40 - 1.76 +8.19 - 9.90) AKP oyu yüzde 42.81 çıkıyor. (Yüzde 95 güven aralığı: 40.76 ile 44.86 arası).
Prof. Akarca’nın modeli hayli karmaşık. Ama bir şey net: Dolardaki çıkış seçimi enflasyon üzerinden ve çok sınırlı biçimde etkiledi.