25 Ağustos 2021

Covid acil servisinde gördüğüm ve hayatımın sonuna kadar unutmayacağım 15 şey  

Önündeki hasta kuyruğu eksilmek bilmeyen küçük ve havasız odasında her şikâyeti büyük bir ciddiyetle dinleyen, her test sonucunun üzerine büyük bir dikkatle eğilen acil servis hekimleri. Günümüzde aşkın, uhrevi niteliği olan bir iş varsa, hiç şüphem yok o, Diyanet İşleri Başkanı’nın işi değil, kalabalık hastanelerin Covid-19  acil servislerinde hastaları  karşılayıp ilk tanıyı koyan ve bunu bant başındaki fabrika işçileri gibi saatte yirmi-otuz hasta için yapan hekimlerin işi.

1 - Dibinde diz çöktüğü duvara alnını yaslamış, tanımadığım bir dilde ağlar gibi dua eden otuzlu yaşlarındaki Afrikalı kadın.

2 - Biraz ilerideki 1 no’lu muayene odasında oksijen maskesi takılı Afrikalı erkeğin çevresinde toplanan hemşirelerin gözlerindeki derin kaygı ifadesi.

3 - Önündeki hasta kuyruğu eksilmek bilmeyen küçük ve havasız odasında her şikâyeti büyük bir ciddiyetle dinleyen, her test sonucunun üzerine büyük bir dikkatle eğilen acil servis hekimleri. Günümüzde aşkın, uhrevi niteliği olan bir iş varsa, hiç şüphem yok o, Diyanet İşleri Başkanı’nın işi değil, kalabalık hastanelerin Covid-19  acil servislerinde hastaları  karşılayıp ilk tanıyı koyan ve bunu bant başındaki fabrika işçileri gibi saatte yirmi-otuz hasta için yapan hekimlerin işi.

4 - Acil servis çıkışında hastalara nereye gideceğini sorup kısa mesafeye yolcu almayan taksiciler.

5 - Bitmek bilmeyen öksürük sesleri... Sanki biri dağın tepesinden öksürüyor ve aşağıdaki sarp kayalara çarpan ses defalarca yankılanıyormuş gibi.

6 - Nereye gideceğini sormadan hasta alan birkaç taksici. (Varlar.)

7 - Acil servis hekimlerinin cephe arkadaşı: Hemşireler. Doktorun istek kâğıdındaki her talimatı, “Kan alınacak, oksijen seviyesine bakılacak, oksijen verilecek…”, yüzlerinde bir bıkkınlık ifadesi belirmeden yerine getirip, iki hasta arasındaki kısa sürede birbirleriyle iki çift laf etmeye çalışan genç kadınlar, genç erkekler...

8 - Gece üçte Covid-19 acil servisinin sekreterlerinin arkasında çiğ köfte hazırlayan kadın. Kızacak bir şey yok, hasta geldiğinde işlerini büyük bir ciddiyetle yapıyorlar mı, yapıyorlar, önemli olan bu.

9 - Sabah beşte floresan ışığının aydınlattığı odasında, çift maskesiyle yüzü bilgisayar ekranına dönük halde farkında olmadan dalıveren acil servis hekimi. İşte bakın, bir hasta yine test sonuçlarını göstermek için kapıyı çalmadan içeri giriyor ve askerde gece tatbikatına uyandırılan genç asker gibi koltuğundan fırlıyor...

10 - Covid testi barkodu almak isteyenlerin oluşturduğu metrelerle uzunluğundaki kuyruk. (Test için gelen hafif vakalarla ciddi vakaları ayrı kuyruklarda toplamanın bir yolu olmalı.)

11 - Kuyrukta yaşlıların yok denecek kadar az olması.

12 - Kuyruktaki gençlerin çokluğu.

13 - Metrelerce uzayan kuyruğun ortasında (tam ortasında) yatmış, Covid hastalarına kuyruk sallayan tekir kedi. Herkesin canı burnunda, kimsenin onunla ilgilenecek hali yok. Burasını yurt bellediğine göre yemek veren birileri olmalı. Covid acil kedisi.

14 - Covid acil servisinin önündeki sedyede, ambulans seslerine, bağırış çağırışa aldırış etmeden, sabaha kadar maskesi ağzından düşmüş halde uyuyan amca. Bir hasta mı? Bir evsiz mi? Chuck Palahniuk’un romanlarındaki gibi sırf zaman öldürmek veya hayatına heyecan katmak için hastanelere giden biri mi? 

15 - Kalın, ince, derinden, yakından, kuru, dolu, uzun, kısa öksürük sesleri. Kulaklarımda uğuldamaya devam ediyor hâlâ. 

İstanbul’daki şehir hastanelerinin birinin Covid acil servisine eşini götüren T24 yazarının izlenimleri...  (Endişe edecek bir durum yok.)

 

 

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Helalleşme yazısı

Helalleşelim. Ama ayrılmayalım

Cumhurbaşkanı Erdoğan faiz indirimi konusunda neden ısrarcı? Kafasındaki plan ne?  

Muhtemelen (İki aydır olduğu gibi) kur akışa bırakılacak, faiz indirimleri sürecek, seçim öncesi olası atakları karşı rezerv açığı kapatılmaya çalışılacak, inançla yola devam edilecek.

Anadolu burjuvazisi şimdi ne düşünüyor?

2018’e kadar amasız, fakatsız destekledikleri AKP’nin arkasında dimdik duruyorlar mı hâlâ? Yoksa ekonomideki, dış politikadaki maceracılıktan, beceriksizlikten bezdiler mi?