Bankacılıkta ilginç gelişmeler yaşanıyor. Önce Rekabet Kurumu’nun 20 bankaya yönelik soruşturma kapsamında banka genel müdürleri ve genel müdür yardımcılarının odalarını bastığı haberleri gündeme "bomba gibi" düştü. (Ne militarist deyim değil mi, şu "bomba gibi düşme.") Rekabet Kurumu yaşananları "ön araştırma" olarak tanımladı. Rekabet Kurumu neyi araştırıyor? Banka genel müdürleri ve yardımcılarının kendi aralarında anlaşarak faizleri ve başka şeyleri fiyatını belirlediği iddiasını.
Suçlama ciddi. Bankaların bunu yapmadığını söyleyebilir miyiz?
İktidarı eleştirmem her koşulda bankalardan yana olmam gerektiği anlamına gelmiyor. Londra’da kendi aralarında anlaşıp Libor faizini (Dünya piyasalarına yön veren faiz oranı) bile belirleyen bankalar (Bundan milyarlarca dolarlık cezalar yediler) Türkiye’de faizi ya da diğer bankacılık ürünlerinin fiyatını neden belirlemesin?
Genel müdürler ve genel müdür yardımcılarının odalarının basılması haberlerinin hemen ardından iki büyük özel bankaya, Yapı Kredi ve Akbank’a, Hazine ve Maliye Bakanlığı Sigorta İşleri Genel Müdürlüğü tarafından kallavi cezalar kesildi. Koç Holding’in bankası Yapı Kredi’ye kesilen cezanın büyüklüğü 187.1 milyon TL, Sabancı Holding’e ait Akbank’a kesilen cezanın büyüklüğü ise 94.7 milyon TL. Bunlar Yapı Kredi ve Akbank için bile büyük tutarlar.
Cezaların nedeni? Bankaların kredi verdikleri müşterilerine kendi sigorta şirketlerinin poliçelerini satması. Oysa kanun açık: Bankaların müşterilerine poliçe satarken, diğer sigorta şirketlerinin poliçe alternatiflerini de sunmaları gerekiyor. Ki, serbest rekabet ortamı oluşsun. Vatandaş cebine en uygun paketi seçsin. Bankalar bunu yapıyor, kanuna uyuyor mu? Şurada kırk kişiyiz, birbirimizi biliriz. Bankalar bal gibi de rakip sigorta şirketlerinin poliçelerini hasıraltı etti, ediyor.
Yine de ama içimizde bir kuşku, midemizde bir bulantı var, öyle değil mi? İktidarın bu soruşturmalarda "gizli ajanda" güttüğü kuşkusu. Ne de olsa burası Türkiye.
İktidarın yeterince kredi vermedikleri için özel bankalara kızdığı sır değil. Ekonominin arzulanan oranda canlanmamasından onları sorumlu tutuyor. (Ara not: Ülker’in borçlarıyla ilgili geçen haftaki yazım sonrasında Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ülker ile görüştüm. Murat Ülker, bankaların kredi politikasıyla ilgili ilginç şeyler anlattı. Yakında yazacağım.) İktidarın bankaları daha fazla kredi vermeye zorlamak için Rekabet Kurumu’nun soruşturmalarını Demokles’in kılıcı gibi kullanması, pekala muhtemel. İçimizdeki kuşkunun, midemizdeki bulantının sebebi bu.
Rekabet kurallarını sadece Yapı Kredi ve Akbank mı ihlal ediyor? Geçenlerde Ankara’da Tüketici Hakem Heyetlerinde görev yapan bazı yetkililer ile konuşuyordum. Ankara’da bir süredir en çok şikayetin, bir kamu bankasıyla ilgili geldiğini söylediler. Bu banka, bireysel bankacılık ürünlerinden oluşan paketi kapsamında müşterilerine, ihtiyaç duymadıkları, onay da vermedikleri ürünleri satıyormuş. Yapı Kredi ve Akbank’a ceza var da, bu bankaya neden yok? İktidarın istediği gibi özel sektöre bol kepçe kredi dağıttığı için mi? Çok kredi verenin vatandaşı kandırma ehliyeti mi var?
Bakanlık bu kez haklı, derdim, eğer kamu bankalarına da ceza kesilse.
Belki de beni mahcup ederler, kim bilir.