18 Ocak 2021

AVM'lerin iflası ve yanarak ölen 11 işçinin hayaleti…

15 milyar dolar… Bankalar bu kadar krediyi nasıl verdi? Neden TL değil döviz kredisi verdi? Devlet Türkiye'nin kıt kaynağının sanayiye, teknolojiye değil AVM'lere, inşaata akmasını neden engellemedi?

Metro City AVM'de açık kalan az sayıdaki mağazadan biri olan Boyner geçen Cuma kapandı. Satış görevlileri ellerinde kalan giyim eşyalarını kolilere dolduruyordu. "Abi bugün son günümüz" dedi, içlerinden biri…

Metro City, hayalet bir AVM'ye dönmüş durumda. Kapalı mağaza sayısı açık mağazalardan fazla. İnmiş kepenkler, ıssız koridorlar…

Metro City nasıl bu hale geldi? Pandemi yüzünden mi? Hayır, sorunları çok önce başlamıştı. Önce Metro City inşa edildi. Sonra onun yanına Kanyon AVM. Sonra az ileriye Sapphire AVM, daha sonra hepsinin arasına Özdilek AVM… Kimsenin aklına "Yan yana bu kadar çok AVM olur mu?" diye sormak gelmedi. Her yere mantar gibi AVM dikildiği günlerdi. Sanayicilik gözden düşmüştü. "AVM kuracağım" diyenin bankada kredisi hazırdı. Bankalar AVM'lere milyarlarca dolar kredi dağıttı…

Yabancı sermaye de Türkiye'de fabrika kuracağına AVM kuruyordu. Hollandalı Multi Grubu, Türkiye'nin dört bir yanına açtığı Forum AVM'lere 3 milyar Euro'dan fazla para yatırdı

Türkiye'nin dört bir yanında mantar gibi biten ışıltılı AVM'ler, AKP'nin büyüme modelinin sembolü haline gelmişti. "Peynir ekmek gibi BMW satılan ülke eşekten nasıl düştü?" başlıklı yazımda anlatmaya çalıştığım gibi Amerikan Merkez Bankası'nın izlediği "parasal genişleme" politikası sayesinde Türkiye'nin de aralarında bulunduğu gelişen ülkelere oluk oluk dolar girmiş, yerel paralar ve bu arada TL, hormonlu biçimde değer kazanmış, insanları sahte bir zenginlik hissi kaplamıştı.

Türkiye'nin dört bir yanına dikilen AVM'lere, havalimanlarına, köprülere bakanlar, Osmanlı'nın küllerinden yeniden doğduğunu düşündü. Türkiye şahlanıyordu... Dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girecek, aleme nizam verecek, 21. yüzyılı Türk asrı yapacaktık...

Bazı ne idüğü belirsiz ekonomistler, bilim yapmadan, teknoloji geliştirmeden, AVM, köprü, havalimanı dikerek dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girilemeyeceğini, bu kafayla gidilirse ekonominin duvara toslayacağını söylüyordu. Ama neyse ki onları kimse dinlemiyordu.

O günlerde Beylikdüzü'nde jet hızıyla bitirilmeye çalışılan Marmara Park AVM'nin inşaatında bir facia yaşandı. Bir gece yangın çıktı, baraka yerine çadırlarda yatırılan işçilerden on biri yanarak öldü.

Çadırların çamur ve su içinde olduğu, elektrikli ısıtıcılarla ısıtıldığı, mevcut kabloların yetersiz olduğu ortaya çıkacaktı. İşçiler şikayet etmiş, dinletememişlerdi. Marmara Park AVM'nin inşaatı 11 işçiye mezar olmuştu.

Alman ECE'nin 200 milyon Euro yatırdığı Marmara Park AVM, kısa süre sonra törenle açıldı. On bir işçiyle ilgili dava ise hâlâ sürüyor. AVM'nin işletmecisi ECE topu taşeron inşaatçıya atıp işin içinden sıyrıldı. Taşeron Kayı İnşaat da topu alt taşerona ve çalışanlara attı. Mahkeme, ECE Gayrimenkul, Marmara Park AVM ve taşeron Kayı İnşaat'ı sorumsuz buldu. Firma sahipleri yargılanmadı, sadece firma çalışanları yargılandı.

Yargıtay 2017'de yerel mahkemenin kararını bozdu, dosyayı Bakırköy'deki mahkemeye iade etti. Dava halen orada sürüyor. Kamu vicdanında derin yara açan bir facianın davası 8 yılda sonuçlanmaz mı?

Marmara Park AVM yangınında oğlu Barış Kıyak'ı kaybeden Ayşe Kıyak, geçtiğimiz Ekim ayındaki duruşmada, "8 yıl oldu evladımı, evlatlarımızı kaybedeli. Patronların para hırsı yüzünden evlatlarımızı kaybettik. Hiçbir şekilde patronlar ceza almıyor, zenginlerin dokunulmazlıkları var. Yıllardır umutla adil yargılanma için çabalıyoruz. Mahkemeler adaletli karar vermediği için işçiler ölmeye devam ediyor" diyordu…

Geçtiğimiz günlerde haber mecralarına AVM'lerle ilgili yeni bir haber düştü: İstanbul Kozyatağı'ndaki Palladium AVM 300 milyon dolar borcuna karşılık Akbank'a devrolmuştu. Akbank, Marmara Forum AVM'yi de almak için görüşmeler yapıyordu.

Palladium'un eski sahibi Tahincioğlu İnşaat, AVM'yi Akbank'a değil Akpörtföy'e sattığını açıkladı. Açıklamaya göre Palladium borcuna karşılık devrolmamış, satılmıştı. Tahincioğlu, eline geçen parayla borç kapatmıştı...

Birkaç gün sonra bu sefer Dünya gazetesinde 30 AVM'nin zorda olduğu, borçlarına karşılık bankalara geçebileceği haberi çıktı. Haberde şöyle deniyordu: "15 milyar doları aşkın yatırım kredisi borcu bulunan AVM'ler borç çeviremiyor. 30 AVM'nin bankalara devir yolunda olduğu belirtiliyor."

15 milyar dolar… Bankalar bu kadar krediyi nasıl verdi? Neden TL değil döviz kredisi verdi? Devlet Türkiye'nin kıt kaynağının sanayiye, teknolojiye değil AVM'lere, inşaata akmasını neden engellemedi?

Cevabı biliyoruz: Çünkü Türkiye'nin dört bir yanındaki 200 AVM'ye ve bu arada konut projelerine, havalimanlarına, köprülere, otoyollara akıtılan döviz kredileri sayesinde ekonomi birkaç yıl üst üste yüzde 6-7'lik büyüme oranı yakalamıştı. Yüzde 6-7 büyüme, iktidar partisi için yeni seçmen demekti.

Ama bundan da önemlisi, ortada devasa bir rant vardı.

Ve zaten iktidarın beton dışında bir ekonomi vizyonu, ufku yoktu.

Sonra.. Sonrasını biliyoruz: Amerikan Merkez Bankası 2014'te parasal genişlemeyi bitirdi, Türkiye'ye akan paranın suyu kesildi, dolar tırmanışa geçti, 3 TL'yi, 4, 5, 6 TL'yi, 7.50 TL'yi, 8.50 TL'yi gördü. Şimdi 7.50'ye düştü diye seviniyoruz. Oysa eşekten düştüğümüz yerdeyiz.

En azından betonla en büyük 10 ekonomi arasına girilemeyeceğini sonunda öğrendik, diyebiliriz. Ama acaba öğrendik mi?

Bankaların döviz kredisine boğduğu o 200 AVM'ye gelince... Onlar için deniz bitti, çoğu batma tehdidiyle yüz yüze.

En büyük 10 ekonomi arasına girme hayali çoktan yalan oldu; Türkiye dünyanın en büyük 20 ekonomisi liginden de çıkmak üzere.

Yazarın Diğer Yazıları

Helalleşme yazısı

Helalleşelim. Ama ayrılmayalım

Cumhurbaşkanı Erdoğan faiz indirimi konusunda neden ısrarcı? Kafasındaki plan ne?  

Muhtemelen (İki aydır olduğu gibi) kur akışa bırakılacak, faiz indirimleri sürecek, seçim öncesi olası atakları karşı rezerv açığı kapatılmaya çalışılacak, inançla yola devam edilecek.

Anadolu burjuvazisi şimdi ne düşünüyor?

2018’e kadar amasız, fakatsız destekledikleri AKP’nin arkasında dimdik duruyorlar mı hâlâ? Yoksa ekonomideki, dış politikadaki maceracılıktan, beceriksizlikten bezdiler mi?

"
"