04 Kasım 2021

F-16, S-400, insan hakları üçgeninde Türk - Amerikan ilişkileri

ABD ile ilişkilerde herhangi bir sorunun çözümüne dair bir açılım yakalanmadı. Ancak sorunların ele alınıp çözüm bulmak için çaba harcanacağı bir mekanizma oluşturulması önemli. Ankara’nın algısı ABD’nin “konuşacak bir şey yok” dediği S-400’lerin bile çözüm için masada olacağı yönünde. F-16 savaş uçaklarının alımına dair başlayan diyalog ise, orta ve uzun vadede S400 ve insan hakları meselelerini de içine alacak kritik ve hassas bir sürece evrilebilir.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD Başkanı Joe Biden’la Roma’da yaptığı görüşmede temel sorunlardan herhangi birinin çözümüne dair net bir açılım yakalanmadı. Ama en azından sorunların oturulup konuşulacağı, çözüm yollarının tartışılacağı bir mekanizma kurulması kararlaştırıldı. Bu mekanizma çalıştırılıp, sorunlar çözülür mü; bunu söylemek için erken. Ancak, ortak bir mekanizma kurulması kararı, Erdoğan - Biden görüşmesinin en somut ve olumlu sonucu oldu.

Bu sonuç neden önemli biraz açalım.

Lider diplomasisi yerini kurumsal diyaloğa bırakıyor

Beştepe’deki danışmaların yere göğe koyamadığı Trump döneminde aslında hiçbir sorun çözülmedi. Belki Erdoğan Trump’la istediği sıklıkta görüşüyordu, ama lider diplomasisinde (hele de Trump gibi sağı solu belli olmayan biriyle) sonuç alınamadığı gibi, tepede alınan kararlar aşağıya yansımıyordu.

Bu nedenle de Türk diplomasisi iki ülke arasında var olan ama bir türlü çalıştırılmayan işbirliği ve danışma mekanizmaların canlandırılmasını talep ediyordu. “Sistem yukarıdan aşağı değil, aşağıdan yukarı çalışsın; aşağıda çözüm önerilerini geliştirip yukarı onaya çıkaralım” deniyordu.

Aslına bakarsanız, Biden döneminde Dışişleri Bakanlıkları nezdinde bu mekanizma bir yıl içinde iki kere çalıştırıldı; birincisinde ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Wendy Sherman Mayıs ayında Ankara’ya geldi, ikincisinde ise Eylül ayında kalabalık bir Türk heyeti Washington’a gitti. 

Ankara bu türden görüşme mekanizmasının her alanda ve düzenli aralıklarla yapılmasını istiyordu. 

Roma görüşmesinde ortak mekanizma kurulması talebi Amerikan tarafından gelmiş. Ankara’nın talebinden farkı şu: Ankara dışişleri, savunma, askeri, ekonomik alanda farklı farklı düzeylerdeki var olan diyalog mekanizmalarının canlandırılmasını isterken, Roma görüşmesinde, tüm konuların daha yüksek düzeyde ele alınacağı bir mekanizma kurulması önerildi.

Bu mekanizma hangi düzeyde olacak, hangi alanları kapsayacak; liderlerin aldığı kararın içini iki ülkenin bürokratları dolduracak.

Daha yüksek düzeyli olması ve pek çok alanı kapsayacak bir nevi şemsiye görevi görmesi Ankara tarafından olumlu bir gelişme olarak değerlendiriliyor.

S400’ler de çözüm için masada yer bulabilir

İkinci önemli nokta ise, S-400 gibi, ABD’nin “bu konuda çizgim net, benim açımdan konuşulacak bir mesele yok,” dediği bir sorunun bile bu mekanizma içinde görüşülecek olması. En azından Ankara’nın algısı bu yönde.

ABD “S400 sizde kaldığı sürece, F35 programının dışında kalırsınız. Yaptırımlar devam eder,” deyip, konuyu dondurup, ilişkileri kompartmantalize ederken, Ankara ise, “sorunlar çözümsüz kaldığı sürece sorun çözülmüş gibi yapamayız; çözümsüzlük illa ki diğer alanlardaki ilişkileri zehirleyecek” diyordu. Ama dediği ile kalıyordu. 

Şimdi lider diplomasisi, yerini kurumsal diyaloğa bırakıyor. Amerika’nın “Rus sistemlerini ülke dışına çıkarmadığın sürece konuşacak bir şeyim yok” diye yaklaştığı bir noktada, S400’lerin (elbette birinci partisinin) muhafaza ve kullanım koşullarının görüşüleceği bir fırsatın yakalanabileceği varsayılıyor.

Orta - uzun vadede F16 alımı insan hakları meselesine bağlanabilir

Türkiye’nin 5. nesil F-35 savaş uçağı programından çıkarılırken, F-16 alımına dair yaptığı talebe gelirsek.

Zaten Erdoğan - Biden görüşmesinden önce de F-35 konusunda -net olarak söylemek gerekirse Türkiye’nin programa dönüş şartları değil de, uğradığı finansal zararın karşılanmasında - iki ülke savunma bakanlıkları arasında görüşmeler başlamıştı.

Her ne kadar Türk tarafı, birinci talebimiz programa dönmek dese de, bu ve parası ödenmiş iki uçağın verilmesi olasılıklı görünmüyor. Ancak Amerikan tarafının Türkiye’nin finansal taleplerini karşılamaya hazır olduğunu kuşkuya yer bırakmayacak şekilde Ankara’ya iletmiş olduğu anlaşılıyor. 

Yeni F-16 alımı ile mevcut F-16’ların modernizasyonu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da ifade ettiği gibi, Amerika’dan gayri resmi yollardan ulaşan dolaylı mesajlar üzerine gündeme gelmiş durumda.

Savunmayla ilgili kimi platformlarda, Türkiye’nin F-16 modernizasyonu ve yeni F-16 alımına ihtiyaç duyacağı, Amerikan tarafının da bu ihtiyacı karşılamaya istekli olabileceği Ankara’ya hissettirilince, Ankara resmi talebini Washington’a 30 Eylül’de iletti. 

Biden da Cumhurbaşkanı'nın aktarımına göre F-16 satışı konusunda elinden geleni yapacağını söyledi. Ancak beklenebileceği gibi, “ama Kongre,” dedi. Yani Kongre’de bu kadar Türk düşmanı varken; satışa onay çıkarmak zor olur mesajı verdi.

F-16 süreci; ilişkilerdeki yeni stres testi

Bana kalırsa, görüşmenin ve hatta önümüzdeki dönemin en hassas ve kritik meselesi F-16 alımı. 

Kongre’nin gözünde Türkiye denince en önemli iki sorunlu alan, S400 ve insan hakları meselesi. Türkiye’ye sataşmak isteyenler en kolay bu iki alan üzerinden yürüyorlar.

Biden yönetimi, F-16’ları Kongre’den kesinlikle geçiremeyeceği kanısında olsa, ne gayri resmi düzeyde Ankara’ya sufle verilmesine göz yumardı, ne de Biden Erdoğan’a, çaba göstereceği mesajını verirdi. 

F-16’ların alım süreci ile S400 ve insan hakları arasında Roma görüşmesinde doğrudan bir bağlantı kurulmuş değil. Hatta ben insan hakları alanında Biden’ın hele de Erdoğan’ı rahatsız edecek ifadeler kullandığına dair herhangi bir bilgiyi de ulaşamadım. Amerikan tarafının açıklamasında insan haklarına vurgu yapılmasının, ABD’deki Türk karşıtlarını ve insan hakları aktivistlerini bir miktar susturmaya yönelik olduğu kanısındayım.

Ancak, F16 meselesi Kongre’ye geldiği an, Biden yönetiminin Ankara’ya “bana yardım et ki ben de sana yardım edeyim,” diyeceğine kuşku yok. 

İşte o noktaya yaklaşılırken, ortak mekanizma sayesinde S400 konusunda bir çözüm formülü bulunabilir mi? Üstüne, “insan hakları demokratikleşme konularında Kongre’ye karşı elimizi güçlendirecek adımlar atsanız,” dendiğinde, Ankara, olumlu karşılık verir mi? Verirse ve vermesine rağmen ABD sözünü tutamayıp Kongre’den onay alamazsa ne olur. 

Gelecek yıl yapılacak Kongre seçimlerinde Demokratların kaybetme olasılığı arttığı için F-16 konusunun gelecek Kasım’a kadar Amerikan yasa yapıcılarının önüne gelmesi beklenir. Yani önümüzdeki yıl Türk - Amerikan ilişkilerinde bu kez F-16lar üzerinden ek bir stress testine şahitlik edeceğiz. 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Gazze savaşının gölgesinde Alman liderden üç günlük ziyaret

Gazze savaşında iki ülke birbirine tam zıt noktalarda duruyor. Almanya orantısız derecede İsrail'i, Türkiye de orantısız derecede Hamas'ı destekliyor. İktidar Hamas'ın tutumunu yumuşatması için çaba gösterirken, Berlin'in Netanyahu hükümetine desteğinin ne kadar İsrail halkının yararına olduğu sorgulanabilir

Yeni dönemde CHP'nin dış politikası nasıl şekillenecek?

Seçim sonuçları Türk kamuoyu kadar kadar dünya için de sürpriz oldu. Bu nedenle uluslararası kamuoyu, CHP'ye ayrı bir gözle bakmaya başladı bile. Yani CHP'nin uluslararası ilişkiler ve dış politikaya eskisinden çok daha fazla önem vermesi kaçınılmaz

Seçimler bitti, Bakü'yle İsrail sendromu da bitmeli

Ankara, Ermenistan liderinin AB ve ABD ile yaptığı üçlü toplantıya tepki gösterdi. Bakü'nün dayatmasına teslim olan iktidar, Kafkaslar'da barış için gerekli adımları atamıyor. Azerbaycan'ın korkusuna inisiyatif alamayınca boşluğu başka aktörler dolduruyor