14 Nisan 2012

Neden kıdem tazminatı fonu değil?

Uzun yıllardan bu yana işverenlerin ve hükümetlerin hedefinde olan kıdem tazminatı hakkı yeniden ve bu kez daha ciddi bir biçimde gündemde.

 

Uzun yıllardan bu yana işverenlerin ve hükümetlerin hedefinde olan kıdem tazminatı hakkı yeniden ve bu kez daha ciddi bir biçimde gündemde. Kıdem tazminatının kurulacak bir fona devredilmesi hedefi açık bir biçimde 61. Hükümet programında yer aldı. Ardından Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından hazırlanan Ulusal İstihdam Stratejisi taslağında da Kıdem Tazminatı Fonu kurulacağı vurgulandı. Kıdem tazminatıyla ilgili en son açıklama Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’ten geldi. Bakan Çelik kıdem tazminatı oranlarının çok yüksek olduğunu bu oranları düşürerek yararlanacak insan sayısını artırmayı planladıklarını söyledi Bakan10 milyon işçinin bu kapsama alınacağını da ileri sürdü (Zaman, 13.4.2012).
 
Kıdem tazminatı fonu kurulması ve kıdem tazminatının azaltılması uzun yıllardan bu yana gündemde. Özellikle işveren örgütleri kıdem tazminatını bir yük olarak niteleyip azaltılmasını veya kaldırılmasını istiyorlar. Ancak kıdem tazminatının bir yük ve sorun olarak tanımlanmasının kamuoyunda hoş karşılanmadığı görülmüş olsa gerek ki artık kıdem tazminatı fonunun işçi yararına olduğu ileri sürülüyor. Yapılacak düzenlemenin işçi yararına olduğu iddia ediliyor.  Bu konuyu tartışmadan kıdem tazminatının gelişimine göz atmakta yarar var.
 

Kıdem Tazminatı En Eski İşçi Haklarından Biridir

 
Kıdem tazminatı son yıllarda sık sık “sorun” ve “yük” olarak niteleniyor. Oysa kıdem tazminatı sorun değil temel bir işçi hakkıdır.  Kıdem tazminatı ilk kez 1936 tarihli ve 3008 sayılı İş Kanunu ile mevzuatımıza girmiştir. 3008 sayılı İş Kanunu 5 yıl çalışan işçiye 15 günlük kıdem tazminatı ödenmesini öngörüyordu. 3008 sayılı kanun işçi tarafından fesihlerde de kıdem tazminatı ödenmesini öngörüyordu.
 
1950 yılında yapılan değişikliklerle kıdem tazminatı istenebilmesi belirli koşullara bağlanıp sınırlanmıştır. Ancak hak etme süresi 5 yıldan 3 yıla düşürülmüştür. 1971 tarih ve 1475 Sayılı İş Yasası ile  kıdem tazminatına ilişkin sürenin iş sözleşmeleri ve toplu iş sözleşmeleri ile artırılabilmesi kabul edilmiştir. 1475 sayılı İş Yasasında 1975 yılında 1927 sayılı yasa ile yapılan değişiklikler ile üç yıllık hak etme süresi bir yıla indirilmiş ve 15 günlük kıdem tazminatı süresi de 30 güne çıkarılmıştır. Aynı yasal düzenleme ile kıdem tazminatı miktarının asgari ücretin 7,5 katı ile sınırlandırılması ön görülmüştür. Ancak bu hükmü Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir. Kıdem tazminatına ilişkin en önemli sınırlandırma 12 Eylül askeri darbesinden sonra gündeme gelmiştir.
 
12 Eylül 1980 askeri darbesinin hemen ardından 17.10.1980 tarihinde  kıdem tazminatı asgari ücretin 7.5 katı ile sınırlandı ve bu hükme aykırı davrananlar için hapis ve para cezası getirildi. Ancak kıdem tazminatının asgari ücretin 7.5 katı ile sınırlandırılması da yeterli görülmemiş olacak ki, 1982 yılında kıdem tazminatı tavanının asgari ücretle bağı koparıldı. Kıdem tazminatı tavanı en yüksek devlet memurunun bir hizmet yılı için alacağı azami emeklilik ikramiyesi ile sınırlandırıldı.
 
2003 yılında ise 4857 Sayılı İş Yasası ile Kıdem Tazminatı İş Yasasının  sistematiğinin dışına çıkarıldı. 1475 sayılı eski iş yasasının 14. madde dışındaki bütün hükümleri yürürlükten kaldırıldı. 14. Madde 4857 sayılı yasanın geçici 6. madde ile korundu.  Geçici 6. madde ile Kıdem tazminatı için bir fon kurulacağı ve fon kuruluncaya kadar 1475/14. Maddenin geçerli olacağı belirtildi. Mevcut yasal düzenlemeye göre işçinin her bir yıllık çalışması karşılığında 30 günlük ücreti tutarında kıdem tazminatı ödeniyor. 
 

Fona İlişkin Gerekçeleri Gerçeği Yansıtmıyor

 
Kıdem tazminatı fonu neden kurulmak isteniyor. Kıdem tazminatı fonu kurulmasını isteyenlerin gerekçeleri nelerdir? En bilinen gerekçelerden biri şudur: “İşverenler ödeme güçlüğüne düşüyor. Bu nedenle işçiler kıdem tazminatlarını alamıyor. Eğer fon olursa işçilerin mağduriyeti olmaz.” Bir başka gerekçe ise, eğer fon olursa kıdem tazminatını hak etmenin ve almanın daha kolay olacağıdır. Örneğin Çalışma Bakanı Faruk Çelik Aralık 2011’de Türk-İş 21. Genel Kurulu’nda bir ay çalışanın da taşeron işçisinin de fon yoluyla kıdem tazminatı alabileceğini söyledi. Bakan 13 Nisan 2012 tarihli açıklamasında da 11 milyon işçinin kıdem tazminatından yararlanacağını söyledi.
 
Aslında bu sayılan gerekçeler kıdem tazminatını fona devretmek için ikna edici değil. Öncelikle yararlanma koşullarının kolaylaştırılmasının fon kurulması ile ilgisi yoktur. Bunun için yasal düzenleme yapılarak yararlanmanın kolaylaştırılması mümkündür. Öte yandan fon yoluyla mağdur işçilerin mağduriyetlerinin giderileceği iddiası da inandırıcı değildir. Bugün de bütün işçilerin (taşeron işçiler dahil) kıdem tazminatı hakkı vardır. Mesele devletin kanun hakimiyetini sağlaması ve kıdem tazminatını hile yoluyla ödemekten kaçınan işverenler hakkında gereğini yapmasıdır. Bunu yapmayıp çözümü fonda aramak çelişkidir. Çünkü bugün kıdem tazminatını ve diğer yasal yükümlülüklerini ödemekten kaçınanlar, yarın fona prim ödemekten de kaçınacaktır. Böylece kıdem tazminatı fonu, prim ödeyen işverenlerden ve devletten kaynak alıp prim ödemeyen işverenin borcunu ödemeye dönüşebilecektir.
 

Kıdem Tazminatı Fonunun Sakıncaları

 
Fon ne anlama geliyor? Fon kurulursa, kıdem tazminatı doğrudan işveren tarafından ödenmeyecek. Bunun yerine işverenler fona prim ödeyecek ve kıdem tazminatını hak eden işçilere ödeme bu fon tarafından yapılacak. Böylece kıdem tazminatı iş ilişkisinin doğrudan bir parçası olmaktan çıkacak. İşten çıkarmada işverenin kıdem tazminatı ödeme yükümlülüğü olmayacaktır. Kıdem tazminatı ödeme yükümlülüğünün fona devredilmesi, işten çıkarmada caydırıcılığı azaltır, iş güvencesini zayıflatır.
 
Öte yandan şimdiye kadar pek çok örneği görülen işverenlerin yasal yükümlülüklerini yerine getirmemeleri veya geciktirmeleri gibi, fona da prim yatırmamaları, eksik yatırmaları ve zamanında yatırmamaları nedeniyle fonun finansmanı ciddi biçimde sıkıntıya girer. Fon bir süre sonra kıdem tazminatı ödeyemez duruma gelir. Bu durumda kıdem tazminatı süresinin ve miktarının düşürülmesi gündeme gelir. Dahası fonlar siyasi iktidarların müdahalesine açık kuruluşlar olduğu için (Konut Edindirme Fonu, Zorunlu Tasarruf Fonu, İşsizlik Sigortası Fonu gibi) bir süre sonra ciddi müdahalelerle yüz yüze gelebilirler.
 

Fonun Finansmanı: Çözümü Olmayan Havuz Problemi

 
Soru şu: 3 cm çapında bir boru su akan ve 8 cm çapında bir boru ile suyu boşaltılan bir havuz ne kadar zamanda dolar? Kuşkusuz bu havuz dolmaz. Ama fon havuzunun bu yöntemle doldurulması öngörülmektedir. Hazırlıklara göre aylık yüzde 3’ü aşmamak üzere işverenlerden fona prim kesilmesi öngörülüyor. Oysa kıdem tazminatının aylık maliyeti ücretin yaklaşık yüzde 8’dir. Yüzde 3’lük primle yüzde 8’lik kıdem tazminatı nasıl karşılanacak? Bu mümkün değildir. Bu durumda gelecekte fon 30 günlük kıdem tazminatını karşılamayacağı için kıdem tazminatının 15 güne düşürülmesi gündeme getirilecektir. Böylece fon kıdem tazminatının ortadan kaldırılması ve budanması yolunda bir ara aşama olacaktır.
 

Asıl Hedef Kıdem Tazminatının Kendisidir

 
Kıdem tazminatı konusunda ne yapılmak istendiğini anlamak için Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in söylediklerine dikkatli bakmak yeterlidir. “Bakan Şimşek, istihdam artışının önündeki en büyük engellerin kıdem tazminatı yükü ve esnek istihdama geçilememesi olduğunu söyledi. Türkiye’de kıdem tazminatının bu kadar yüksek ve ağır olması nedeniyle istihdamın artırılamadığını ifade eden Bakan Şimşek, Türkiye’nin esnek istihdam uygulamasına geçmeden istihdam artışı sağlayamayacağına dikkat çekti.”  (Milliyet, 21 Nisan 2010)
 
Bakan Şimşek’in sözleri ile 61. Hükümet programındaki şu satırlar birleştirildiğinde ne yapılmak istendiği daha net ortaya çıkmaktadır. “İşgücü piyasamızın katılıklarının gidererek … işe girişi kolaylaştıracağız. (...) Ulusal istihdam stratejisi çerçevesinde işgücü piyasasının esnekleştirilmesini sağlayacağız.” Kıdem tazminatını bir hak olarak değil “katılık” olarak görüyorlar ve bu yüzden budamaya çalışıyorlar. Meselenin özü budur.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Özel madenlerde işçi ölümleri oranı, kamu madenlerinden 16 kat daha fazla!

Siirt’teki katliam açık maden sahalarında yaşanan ilk katliam değil

Dünden bugüne üniversiteye karşı bitmeyen kötülük

Kimsenin şüphesi olmasın, bu hukuksuz ve haksız karar er geç ortadan kalkacak...

"
"