Muhafazakar Türk sağının 1 Mayısla başı pek hoş değil. Yıllar yılı 1 Mayıs’ı “komünist bayramı” olarak öcü gösteren muhafazakar sağ anlayış, soğuk savaşın ardından bu anti-komünizm silahından mahrum kaldı ve 1 Mayıs’ı işçi bayramı olarak içine sindirmek zorunda kaldı. Uzunca bir süre 1 Mayıs yerine 24 Temmuz işçi bayramı olarak dayatıldı. 24 Temmuz 1963 sendikal yasaların kabul edildiği tarihti. İşçiye bayram lazımsa “milli” olsun istendi. Ancak bu “sarı” işçi bayramı dayatması tutmadı ancak dayatmanın özü değişmedi. Dün 1 Mayıs’a karşı 24 Temmuz dayatmasında olduğu gibi, bugün de 1 Mayıs ile özdeşleşmiş Taksim yerine Yenikapı dayatması gündemde. Bu dayatmanın AKP açısından tarihsel kökleri var. AKP’nin önemli simalarından olan ve yıllarca İçişleri Bakanlığı yapan Abdülkadir Aksu’nun ANAP döneminde İçişleri Bakanı olarak yaptığı 1 Mayıs konuşması AKP’nin 1 Mayıs’a yaklaşımın tarihsel kökleri hakkında oldukça aydınlatıcı.
1989’da Taksim ve Mecidiyeköy’de yapılmak istenen 1 Mayıs gösterileri tıpkı bugünkü gibi devlet terörü ile dağıtılmış ve polisin açtığı ateş sonucu Mehmet Akif Dalcı adlı bir genç yaşamını yitirmişti. Bu gelişmeler üzerine İstanbul Milletvekili Hasan Fehmi Güneş ve arkadaşlarınca Aksu hakkında Meclis soruşturması açılması için önerge verilmişti. Aksu’nun bu önergeye ilişkin 25 yıl önce yaptığı konuşma bugünü anlamak açısından gayet iyi bir belge (TBMM, 1.6.1989):
İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu 1 Mayıs geleneğine karşı çıkıyor ve bunun yerine sağ partilerin yıllardır tekrarladığı 24 Temmuz’u işçi bayramı olarak savunuyor: “Yüz yılı aşkın süredir evrensel boyut kazanan 1 Mayıslardan bahsedilmektedir. Nedir evrensel boyut kazanan 1 Mayıslar? Gelin hep birlikte kısaca inceleyelim. Bu arada şunu da hemen belirteyim ki, biz, işçilerin bayram yapmasına karşı değiliz ve bu kürsüden bunu da ifade ettik. 24 Temmuzda veya başka bir günde, işçi bayramı yapılabilir; biz bundan yanayız.”
Aksu’nun işçi sınıfının yüzyıllık geleneği ve mirası olan 1 Mayıs’ı “ideolojik istismar” ve “toplumun huzurunu bozmak” olarak görüyor: “İngiltere, Almanya, Fransa, Yunanistan, İspanya, Orta ve La tin Amerika ülkelerinde birçok olaylara sahne olan 1 Mayıslar yasanmış ve toplumların huzurunu bozmak için, genellikle 1 Mayısın ideolojik istismara konu edildiği görülmüştür.”
Aksu Türkiye’de 1 Mayıs’ın vatandaşlarımız tarafından, 1980 yılına kadar Bahar Bayramı olarak kutlandığını ancak, 1976 yılından itibaren, 1 Mayıs Bahar Bayramı, gerek öz ve gerekse biçim bakımından değişikliğe uğratılmak istendiğini de ileri sürüyor.
Aksu, 12 Eylül ile Bahar Bayramı olarak kutlanması da yasaklanan 1 Mayıs için yapılan kutlama başvurularını hayretle karşılıyor ve bunun anayasaya aykırı olarak görüyor: “Anayasamızın geçici 15 inci maddesine göre, Anayasaya aykırılığı iddia edilmeyeceği açıkça belirtilen 2429 sayılı Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkındaki Kanunda yapılan değişiklikle 1 Mayıs Bahar Bayramı kaldırılmış olmasına rağmen, İstanbul İlinde, Sosyalist Parti, bazı sendika temsilcileri, biri dergi sahibi üç grup tarafından, 1 Mayıs günü 7 ayrı yerde 1 Mayıs işçi Bayramını kutlamak üzere valiliğe başvuruda bulunulmuştur.”
Aksu, 25 yıl önce bugün de İstanbul Valisi tarafından tekrarlanan teraneleri de aynen sıralıyor. Vuku bulacak muhtemel olaylardan, istihbari bilgilerden söz ediyor ve asıl önemlisi EMASYA protokolünü 1 Mayıs’ta kullandıklarını belirtiyor: “1 Mayısta vuku bulacak muhtemel olaylara karsı gerekli önleme ve müdahale planı hazırlatıp yürürlüğe koymuştur. Tedbirlerle ilgili olarak, valilik ve ilgili güvenlik birimlerinin iştirakiyle toplantılar yapılmıştır. Bu toplantılarda EMASYA adı verilen vukuu muhtemel olayları önleme ve müdahale planı, alınan istihbari bilgiler, polisin davranış̧ bicimi, personel ve araç imkânları, asker ve polis işbirliği ve kuvvet yardımı konulan görüşülerek karara bağlanmıştır.”
Tıpkı bugünün valisinin Taksim’e çıkmak isteyenlere yönelik “emekçi” değil demagojisi gibi, Aksu’da 25 yıl önce 1 Mayıs kutlamak isteyenleri “zavallı ve demokrasi düşmanı” olarak suçluyor: “1 Mayıs 1989 gösterilerine katılanların kimliği açıklıkla ortaya çıkmıştır. Bunlar, kendilerinin dediği gibi, geniş halk kitleleri veya temsilcileri değil, bir avuç zavallıdır, bir avuç devlet ve demokrasi düşmanıdır.”
Aradan geçen 25 yıl içinde 1 Mayıs’ı bayram olarak kabullenmek zorunda kalan AKP kadrolarının zihniyetinin pek değişmediği anlaşılıyor. Bizim istediğimiz günde 1 Mayıs kutlayın anlayışı, bizim istediğimiz yerde 1 Mayıs kutlayın anlayışına dönüştü. Kısaca zarf değişti mazruf aynı. Hükümetin 1 Mayıs Taksim yasağının kökeninde muhafazakar Türk sağının tarihi mirasının da önemli rol oynadığı, bu mirasın iyice otoriterleşen bir rejimde daha da tehlikeli hale geldiği görülüyor. Taksim ve 1 Mayıs bir kez daha demokrasi ve otokrasi kavşağı olarak karşımıza çıkıyor.
25 yıldır aynı terane, bırakın artık 1 Mayıs 1 Mayıs olsun!