20 Mayıs 2013

Haşim Kılıç’a hatırlatmalar ve sorular

Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, 1990’dan bu yana üyesi, başkan vekili ve başkanı olduğu Anayasa Mahkemesi\'nin Türkiye’yi siyasi partiler mezarlığına çevirdiğini söyledi

Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, 1990’dan bu yana üyesi, başkan vekili ve başkanı olduğu Anayasa Mahkemesi'nin Türkiye’yi siyasi partiler mezarlığına çevirdiğini söyledi. Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi tarafından  düzenlenen “Temel Haklar ve Anayasa” konulu konferansta konuşan Kılıç, "Anayasa Mahkemesi 2000'li yıllara kadar 25 parti kapattı. Bazı gerekçelerle partilerin kapısına kilit vurduk ve ülkeyi partiler mezarlığına çevirdik. Bu zalimlikti başka hiçbir şey değildi" dedi. Kılıç konuşmasında ayrıca “laiklik adı altında, olmadık maskaralıklar çıkardık ortaya” değerlendirmesinde de bulundu. Konuşmanın ayrıntıları T24’ün haberinden ve Youtube’da yer alan videodan okunabilir ve izlenebilir:    

Yüksek yargıçların genellikle kararlarıyla konuştukları ve günlük polemiklere pek girmedikleri bilinir. Ancak Sayın Kılıç’ın bunu pek tercih etmediği anlaşılıyor. O nedenle, Sayın Kılıç’ın da altında imzası olan kararların mağdurlarından biri olarak bu konuşmasındaki değerlendirmelere yanıt verme ve sorular sorma ihtiyacını duydum. Sayın Kılıç, kendi mahkemesi ve kendi dönemi ile polemik yaptığına göre, yurttaş olarak bu açıklamaları değerlendirme ve kendisine sorma hakkımız var. Sayın Kılıç şikayet ettiği uygulamaların istikrarlı sorumlularından biridir. Ülkenin siyasi partiler mezarlığına çevrilmesini, doğru bir biçimde “zalimlik” olarak niteleyen Yüksek Mahkeme başkanının kendisi de uzun yıllar boyunca, şimdi “zalim” olarak nitelediği kararlara imza atmıştır. Altında Sayın Kılıç’ın da imzası olan siyasi parti kapatma davalarında, üyesi ve yöneticisi olduğum partiler de kapatıldığı için kişisel olarak siyaset yapma hakkım ihlal edildi. Şimdi bir mağdur olarak bunları Sayın Kılıç’a hatırlatmak istiyorum.

Sayın Kılıç, 1990 yılında Anayasa Mahkemesi üyeliğine getirildiniz, 1999 yılında Başkanvekili seçildiniz ve 2007’den bu yana da mahkeme başkanlığını yürütüyorsunuz. Bir yüksek yargıç olarak kararlarınızda vicdani kanaatlerinizle hareket ettiğinize şüphe yok. Hiç kimsenin size karar dikte ettirmesi söz konusu olamaz. O yüzden, kararlarınızın bütün sorumluluğu size ait olmalı. O halde, bir yurttaş olarak şimdi sizin de eleştirdiğiniz ve “zalimlik” olarak nitelediğiniz kararlarla ilgili size sorular sorma ve yanıt bekleme hakkım var.

 

Kılıç, kapatılan 18 partinin 14’ünde 'evet' oyu verdi

 

Sayın Kılıç, tabloda görüleceği gibi, Anayasa Mahkemesi üyesi olarak görev yaptığınız 1990 yılından bu yana 18 siyasi parti kapatıldı. Kapatılan partilerin ezici çoğunluğu, sol, sosyalist partiler (emek eksenli) ile Kürt meselesi eksenli partilerdir.  Kapatılan 18 partiden sadece dördünün kapatılmasına karşı çıktınız. 14 siyasi partinin kapatılmasına evet oyu vererek Türkiye’nin siyasi partiler mezarlığına çevrilmesinde önemli bir rol oynadınız. Kapatılmasına karşı çıktığınız partiler, Refah Partisi, Fazilet Partisi, Diriliş Partisi ve Adalet ve Kalkınma Partisi ile Demokratik Kitle Partisidir. Sonuncuyu bir kenara bırakacak olursak, sol-sosyalist partiler (emek eksenli) ile Kürt eksenli partilerin tümünün kapatılmasına olumlu oy verdiniz. Son olarak 2009 yılında Demokratik Toplum Partisi’nin kapatılmasına oy birliği ile karar verdiniz. Muhafazakar-sağ partilerin kapatılmasına ısrarla karşı çıkarken, sol-sosyalist ve Kürt sorunu eksenli partilerin kapatılmasını ısrarla savundunuz. Üstelik kapatılmasına evet dediğiniz partilerin bir bölümü oy çokluğu ile kapatıldı. Siz kapatılmasını isterken, bazı başka yüksek mahkeme üyeleri kapatma kararlarının bir bölümüne hayır oyu kullandı. Dolayısıyla o koşullarda da özgürlükçü yaklaşımla hareket edilebilmesi mümkünmüş. Siz de özgür iradenizle siyasi partiler mezarlığına karşı çıkabilirmişsiniz. Neden karşı çıkmadınız?

 

1990’dan bu yana kapatılan siyasi partiler

 

Kapatılan Parti

Karar Sayısı

Kapatma Türü

Haşim Kılıç’ın Oyu

Türkiye Birleşik Komünist Partisi

1991/1

oy birliği

Evet

Sosyalist Parti

1992/1

oy çokluğu

Evet

Halkın Emek Partisi

1993/1

oy çokluğu

Evet

Özgürlük ve Demokrasi Partisi

1993/2

oy çokluğu

Evet

Sosyalist Türkiye Partisi

1993/3

oy birliği

Evet

Yeşiller Partisi

1994/1

oy çokluğu

Evet

Demokrasi Partisi

1994/2

oy birliği

Evet

Demokrat Parti

1994/3

oy birliği

Evet

Sosyalist Birlik Partisi

1995/1

oy birliği

Evet

Demokrasi ve Değişim Partisi

1996/1

oy çokluğu

Evet

Emek Partisi

1997/1

oy birliği

Evet

Diriliş Partisi

1997/2

oy çokluğu

Hayır

Demokratik Barış Hareketi Partisi

1997/3

oy çokluğu

Evet

Refah Partisi

1988/1

oy çokluğu

Hayır

Demokratik Kitle Partisi

1999/1

oy çokluğu

Hayır

Fazilet Partisi

2001/2

oy çokluğu

Hayır

Halkın Demokrasi Partisi

2003/1

oy birliği

Evet

Demokratik Toplum Partisi

2009/4

oy birliği

Evet

Kaynak: Anayasa Mahkemesi Kararlar Bilgi Bankası verilerinden hazırlanmıştır

Öte yandan altında imzanız olan kapatma kararları demokratik hukuk devleti açısından ciddi bir hukuksuzluk tablosu oluşturuyor. Bir bölümü, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi tarafından İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin ihlali olarak kabul edildi.  Pek çok partiyi Kürt sorununun barışçı ve demokratik çözümünü talep ediyor, Kürtlere eşit haklar istiyor, ana dilinde eğitim ve /veya “bir sınıfın bir diğer sınıf üzerinde tahakkümünü” (malum komünizm propagandası) savunuyor diye kapattınız. Bu inanılmaz gerekçelerin altına imza attınız. Aşağıya bu hukuksuz kararlardan özetler alıyorum. Kararların tam metinleri Anayasa Mahkemesi arşivlerinde duruyor.

Sayın Kılıç, Türkiye’nin siyasi partiler mezarlığına çevrilmesinde 1990’dan bu yana üyesi, başkanvekili ve başkanı olduğunuz mahkemenin hukuksuz kararları önemli rol oynadı. Size katılıyorum; dediğiniz gibi bu “zalimliktir.” Fakat sorularım var: Neden zamanında bu zulme karşı çıkmadınız? Neden sol-sosyalist (emek eksenli) ve Kürt sorunu eksenli partilerin neredeyse tümünün kapatılmasını savunurken, sağ-muhafazakar partilerin kapatılmasına karşı çıktınız? Bunun çifte standart olduğunu düşünmüyor musunuz? Parti kapatmalara evet dediğiniz kararlarınızdan dolayı pişman mısınız? Mağdur olan binlerce insandan ve demokrasiye verdiğiniz hasardan dolayı üzgün müsünüz?  Kişisel olarak özür dilemeyi düşünüyor musunuz?

Kararlarınız mağduru bir yurttaş olarak, son konuşmanızdan sonra bu sorulara vereceğiniz yanıtları çok merak ediyorum.

 

Ek: Hukuksuz kapatma gerekçelerinden örnekler

 

Türkiye Birleşik Komünist Partisi kapatma kararından: "Kürt sorunu, Kürt halkının varlığının, ulusal kimliğinin ve haklarının tam tanınmamasından kaynaklanan politik bir sorundur. O nedenle bu sorun, baskı ve terörle, askerî yöntemlerle çözülemez. Şiddet, her halkın doğal ve devredilemez hakkı olan kendi geleceğini tayin hakkının, birlik değil, ayrılık biçiminde tek yönlü kullanılmasına yol açar. Sorunun çözümü politiktir. Kürt halkı üzerindeki ulusal baskı ve eşitsizliğin ortadan kalkması için, Türk ve Kürtlerin birliğine ihtiyaç vardır." “Marksist örgütlenmenin birikim ve deneyiminden yararlanıp yeni bir parti oluşturmak”

Sosyalist Partinin kapatılma gerekçesinden: “Türk dili ve kültüründen başka dil ve kültürleri korumak, geliştirmek, yaymak yoluyla azınlık yaratarak millet bütünlüğünün bozulması amaçlanmaktadır. Partinin bu tutumuyla gösterdiği doğrultu ve getirdiklerinin ulusu bölmek olduğu açıktır.”

“Halkın Emek Partisi'nin Türk Ulusu'nu ırk esasına dayalı olarak "Türk ve Kürt Ulusları" biçiminde ikiye böldüğü, böylece Kürt kökenli yurttaşları gerçek dışı biçimde "ezilen bir ulus" olarak nitelendirerek, devlete karşı kışkırtarak zulme karşı özgürlük mücadelesi veriyor gösterdiği, "kendi kaderini tayin hakkının tanınması" önerisiyle ve öbür çalışmalarıyla da Anayasa'ya ve Siyasi Partiler Yasası'na aykırı olarak bölücülük yaptığı anlaşılmıştır.”

Sosyalist Türkiye Partisi’nin kapatılma gerekçesinden: “Parti, Türkiye'de hukuksal ve siyasal yönden ırka dayalı bir Türk Ulusu kavramı ya da etnik kökene göre çoğunluk ve azınlık kavramları olmamasına karşın, farklı etnik ve soy kökenlerinden gelen bütün vatandaşların eşit haklarla yer aldığı Türk Ulusunu ırk esasına dayalı olarak "Türk ve Kürt Ulusları" biçiminde ikiye bölmüş (...) T.C. Devletinin vatandaşı Kürtlere ayrı bir ulus olarak kendi kaderlerini tayin etme hakkını verme amacına yönelik durumuyla Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozucu bir konuma düşmüştür. Bunlar yalnızca düşünce değil, yasaklanan sakıncalı eylemlere kışkırtma, katkı, destek ve bu niteliğiyle de bir tür eylemdir.”

Sosyalist Birlik Partisi’nin kapatılma gerekçesinden: “Türkiye'de hukuksal ve siyasal yönden ırka dayalı bir Türk Ulusu kavramı ya da etnik kökene göre çoğunluk ve azınlık olmamasına karşın, farklı etnik kökenlerden gelen bütün vatandaşların eşit haklarla yer aldığı Türk Ulusu'nu ırk esasına dayalı olarak "Türk ve Kürt Ulusları" biçiminde ikiye bölmüş, "Kürtler üniter devlet içinde yaşamaktan, bağımsız devlet kurmaya kadar çeşitli alternatif yaşam biçimlerini seçmekte özgür olmalıdırlar" söylemiyle, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin vatandaşı Kürtlere ayrı bir ulus olarak kendi kaderlerini tayin etme hakkını vermeye Devletin tekliği ilkesine ayrı düşecek tarzda kendi devletlerini kurma hakkını tanımaya yönelik durumuyla Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozucu bir konuma düşülmüştür. Bu bağlamda dil ve kültür konuları da Türk Ulusu'nun ortak kültür ve dilini dışlar nitelikte ayrı ulus ve devlet yaratma yolunda kullanılmıştır. Bunlar yalnızca düşünce değil, yasaklanan sakıncalı eylemleri kışkırtma, katkı ve destek niteliğinde, faaliyetlerdir.”

DTP kapatma kararından: “Davalı Parti yetkilileri yaptıkları savunmalarında, Kürt sorununun çözümünde terör örgütünün muhatap alınması gerektiğini, aynı tabana hitap etmeleri nedeniyle terör örgütünün ve eylemlerinin davalı Parti tarafından kınanmasının beklenemeyeceğini, davalı Parti’nin terör örgütü ile ilgili düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamayacağını ifade etmişlerdir. Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne aykırı nitelikteki fiillerin işlendiği bir odak haline geldiği anlaşıldığından (...) kapatılmasına...”

(Özetler www.anayasa.gov.tr adresinde yer alan kararlar bilgi bankasından alınmıştır)

Yazarın Diğer Yazıları

Özel madenlerde işçi ölümleri oranı, kamu madenlerinden 16 kat daha fazla!

Siirt’teki katliam açık maden sahalarında yaşanan ilk katliam değil

Dünden bugüne üniversiteye karşı bitmeyen kötülük

Kimsenin şüphesi olmasın, bu hukuksuz ve haksız karar er geç ortadan kalkacak...

"
"