“Çocukların, neredeyse bebekliklerinden itibaren, hepsi de az ya da çok sağlıksız olan fabrikalarımızda çalıştırılmalarına izin veriliyor. Bütün zamanlarını açık havada yapacakları sağlıklı egzersizlerle okul arasında paylaştırılması gereken bir yaşta, dört duvar arasında uzun, tekdüze ve yorucu bir çalışmaya mahkum ediliyorlar.”
Robert Owen, 1818*
Owen’ın bu saptamalarının üzerinden neredeyse 200 yıl geçti. Çocuk işçiliğin ortadan kaldırılması ve çalışma yaşının yükseltilmesi konusunda hayli mesafe alındı ama Türkiye bugünlerde çalışma yaşını fiilen 11’e indirecek bir yasa teklifini tartışıyor.
Sekiz yıllık zorunlu eğitimi kesintili hale getiren AKP’nin yasa teklifi sadece toplumsal cinsiyet açısından değil sosyal-sınıfsal açıdan da eşitsizlikleri artırıcı ve çocuk işçiliği teşvik edici nitelikte.
AKP grup başkanvekilleri tarafından 20 Şubat 2012 tarihinde TBMM’ye sunulan ve eğitim sistemini 4+4+4 şeklinde kademelendiren 212 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik yapılmasına ilişkin kanun teklifi çalışma hayatı ve sosyal adalet açısından da son derece sakıncalı hükümler içeriyor.
Teklifin, 3008 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu’nda öngördüğü değişiklikler çocuk işçiliği ve çırak adı altında ucuz işgücünü yaygınlaştıracak niteliktedir. Bilindiği gibi, yasa teklifi 8 yıllık zorunlu kesintisiz eğitimi 4+4 şeklinde iki kademeye bölmekte ve bu aşamaları “ilköğretim birinci kademe” ve “ilköğretim ikinci kademe” olarak tanımlamaktadır. Teklif ile 3008 sayılı yasanın 9 ve 10. maddelerinde yapılması planlanan değişiklik ile birinci kademeyi bitiren çocukların aday çırak ve çırak olmasının önü açılmaktadır.
Çocuk işçiliği teşvik
Teklif ile Mesleki Eğitim Kanunu’nun “aday çırak” başlıklı 9. maddesinin “İlköğretim okulunu bitirmiş olanlar, bir mesleğe hazırlık amacı ile çıraklık dönemine kadar işyerlerinde aday çırak olarak eğitilebilirler” hükmünde yer alan “ilköğretim” ifadesi “ilköğretim birinci kademe” olarak değiştirilmektedir.
Aynı yasanın 10. maddesinde düzenlenen ve çırak olmak için zorunlu olan “14 yaşını doldurmak ve en az ilköğretim okulu mezunu olmak” koşulları ise “11 yaşını” ve “ilköğretim birinci kademe” şeklinde değiştirilmektedir. Böylece çocukların 4 yıllık eğitimden sonra aday çırak ve çırak olmasının önü açılmaktadır. Bunun anlamı istihdama giriş yaşının, çalışma yaşının 11’e düşürülmesidir.
Teklif Türkiye’nin de onayladığı uluslararası çalışma standartlarına aykırıdır. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) tarafından 1973 yılında kabul edilen İstihdama Kabulde Asgari Yaşa İlişkin 138 Sayılı Sözleşmeye göre çalışma yaşı her halükarda 15 yaşın altında olamaz. Türkiye tarafından 1998 yılında 4334 sayılı kanunla onaylanan sözleşme Türkiye açısından bağlayıcılık kazanmıştır.
Öte yandan 138 herhangi bir sözleşme değildir; ILO’nun 8 temel sözleşmesinden biridir. ILO aralarında 138 sayılı sözleşmenin de bulunduğu sekiz sözleşmeyi temel insan hakları sözleşmeleri olarak kabul etmektedir. Üye devletlerin gelişmişlik düzeyine bakılmaksızın bu sekiz sözleşmeye uyması zorunludur. ILO’ya göre bu sekiz sözleşmenin güvence altına aldığı haklar öteki bireysel ve toplu hakları korumak ve geliştirmek için zorunludur ve diğer hakların kullanılması bu haklara bağlıdır. 138 sayılı sözleşme 161 ülke tarafından onaylanmıştır.
Türkiye, 138 sayılı sözleşmeyi onaylayarak anayasal bir yükümlülük altına girmiştir. Anayasanın 90. Maddesine göre “usulüne göre yürürlüğe konulmuş uluslararası antlaşmalar kanun hükmündedir.” Dahası kanunlarla temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası sözleşmelerin aynı konuda farklı hükümler içermesi durumunda uluslararası sözleşme hükümleri esas alınır. Anayasanın 90. maddesi yasama organını da bağlamaktadır. Yasama organı onayladığı bir uluslararası sözleşmeyi bypass edecek bir yasayı kabul edemez. Böyle bir girişim uluslararası hukuk skandalı olur.
Uluslararası hukuk hiçe sayılıyor
138 sayılı sözleşme işe kabulde asgari yaşın zorunlu temel eğitimin tamamlandığı yaştan daha düşük olamayacağını öngörerek çocuk işçiliğinin ortadan kaldırılmasını hedeflemektedir. Çocuk işçilikle mücadele ve asgari çalışma yaşının yükseltilmesi ILO’nun en önemli gündemlerinden biri olagelmiştir. Nitekim sözleşmenin birinci maddesi sözleşmeyi onaylayan üye ülkelere “çocuk işçiliğini etkin bir şekilde ortadan kaldırmayı ve istihdama ve çalışmaya kabul için asgari yaşın giderek gençlerin fiziksel ve zihinsel yönden tam olarak gelişmelerine olanak tanıyacak bir düzeye yükseltilmesini sağlayan ulusal bir politika takip etme” yükümlülüğü getirmektedir.
Madde üye ülkelere çalışmaya kabulde asgari yaşı giderek yükseltme yükümlülüğü getirirken 4+4+4 teklifi ile çalışma yaşı 11’e indirilmektedir. Oysa 138 sayılı sözleşmenin 2. maddesi çalışmaya kabulde asgari yaş sınırının, zorunlu öğrenim yaşının bittiği yaşın altında ve her halükarda 15 yaşın altında olamayacağını hükme bağlamaktadır. Madde ekonomisi ve eğitim olanakları yeterince gelişmemiş olan ülkelerin ilgili işveren ve işçi örgütlerinin görüşünü aldıktan sonra, asgari yaşı başlangıçta 14 olarak belirleyebilmesine olanak tanımaktadır. Ancak bu istisnanın Türkiye için geçerli olduğunu söylemek olanaklı değildir.
Dolayısıyla AKP’nin teklifi uluslararası kabul görmüş çalışma normlarının ve eğilimin aksine çalışma yaşını düşürmeyi hedefleyen bir tekliftir. Bu teklif yasalaşırsa çırak adı altında ucuz ve güvencesiz çalışma daha da yoğunlaşacaktır.
Çırak-çocuk işçiler
Çıraklar işyerlerinde işçiler gibi çalışırlar. “İşçi benzeri” çalışanlar olarak adlandırılırlar. Ancak işçiler ücret elde etmek için çalışırken, çıraklar öncelikle bir meslek ve sanatı öğrenmek için çalışılar. Çıraklar iş sağlığı ve güvenliği hükümleri hariç olmak üzere İş Kanunu kapsamı dışında bırakılmıştır. Çıraklar Borçlar Kanunu ile Mesleki Eğitim Kanunu hükümlerine göre çalıştırılmaktadırlar. Çıraklar sendikaya üye olamazlar ve toplu iş sözleşmelerinden yararlanamazlar. Çalışma hayatının en güvencesiz katmanlarından biri çıraklardır.
Ancak teknik olarak İş Kanunu kapsamı dışında olmalarına karşın çıraklar istihdam içindedir. Yasaya göre aday çırak ve çırağa yaşına uygun asgari ücretin yüzde 30’undan aşağı ücret ödenemez. Uygulamada çıraklığın bir ucuz işgücü kaynağı olarak kullanıldığı bilinmektedir.
Eğitim yukarıya doğru sosyal mobilite sağlayan bir sosyal politika aracı, dolayısıyla toplumsal eşitsizliği azaltma yöntemlerinden biri olarak kabul edilir. Ancak eğitimin giderek bir kamusal hizmet olmaktan çıkması ve toplumun varlıklı ve yoksul kesimleri arasında eğitim olanakları açısından giderek büyüyen uçurumla birlikte eğitim bu işlevini önemli ölçüde yitirmiştir.
4+4+4 teklifi ile eğitim aşağıya doğru sosyal mobilite işlevi görecek, toplumsal eşitsizlikleri yeniden üretecek ve genişletecektir. Yoksul ve dar gelirli toplumsal sınıfların çocukları erken yaşta çıraklığa yönlendirilecektir.
4+4+4 teklifi “ustalık” döneminin çırak nesiller yetiştirme projesi olsa gerek...
* Robert Owen, Yeni Toplum Görüşü, Çeviren: Doğan Şahiner, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 1995, s. 96