30 Haziran 2024

Kötü Oyuncu: Kurgu ve gerçeğin tehlikeli buluşması

Bir kişinin hem suçlu hem mağdur olabileceğini kabul edebilir miyiz?

Jorge Cuchi'nin yönettiği filmin ilk sahnesinde genç bir kadının, kocasının oğluyla yaşadığı aşk merakımızı uyandırır. Araba kullanan sevgilisine, "Kocam her iş seyahatine gittiğinde uçağı düşsün istiyorum." diyen kadın, eşi sağ salim eve döndüğünde bunalıma girer. Biz tam senaryodaki "cici anne" fantezisine kapılmışken arabanın aslında bir film seti karavanına bağlı olduğunu görürüz. Arabanın arka koltuğunda saklanan ses sorumlusu, birden ortaya çıkıp tuvaleti geldiğini haykırdığında cinsel gerilim sonlanır. Setteki ışıklar yandığında, "kötü niyetli kimse" anlamına gelen filmin orijinal "Bad Actor" adının sadece kocasının ölümünü arzulayan kadın olmadığını fark ederiz.

[Spoiler içerir.]

Kötü oyuncular, kurgu ve gerçeklik arasındaki tehlikeli bir çizgide. Makyöz, bir erkek ve üvey annesinin arasındaki şehvetin inandırıcılığı adına oyuncuların gerçekten aşk yaşamalarını tavsiye eder. Daniel (Alfonso Dosal), şakayla karışık makyözün fikrine sıcak baktığını ima ederken Sandra (Fiona Palomo), oyunculuk yeteneğine güvendiğini söyleyerek konuyu kapatır. İkili uyum içinde çalışır; ta ki Daniel rol arkadaşının rızasını almadan kameraların önünde ilişkiye girene kadar.

Kurgu içinde kurgu barındıran filmde, bir otel odasında çekilen sevişme sahnesinin birden çok senaryosu var. Yatakta partnerine "Evet mi?" diye soran Daniel, yanıt alamayınca Sandra'nın rızası olduğunu düşünmüştür. Kafası karıştığı için üzgündür! Amacı, güya kendisinden hoşlanan rol arkadaşını mutlu etmektir. Sandra'nın tecavüz suçlamasını kabul etmeyen Daniel, bir yanlış anlaşılma senaryosu yazar.

Film setinin adliyeye dönüştüğü senaryoda, Sandra âdeta bir sanık koltuğunda. Set ekibi ve avukatlara göre mağdur da suçludur. Neden çığlık atıp yardım istemediği defalarca sorulur. Kendisini rolüne kaptıran Daniel yerine çekimi durdurmayan kadın suçlanır. Oysa bazen sessizlik, tüm çığlıklara bedeldir. Mesela Thomas Hardy'nin romanı Tess'de (1891), karakterin tecavüze uğradığını gözünden akan bir damla yaşla hissederiz. Film içindeki filmin yönetmeni ise çekim sırasında zikredilmeyen tersliği Sandra'nın aniden değişen yüz ifadesinden anlar. Rol gereği partnerini neşeyle öpen kadının gözlerindeki ışık söndüğünde "Kestik." der yönetmen.

Yönetmen çekime ara verse de kimse rolden çıkamaz. Replikler gerçeklikten uzaktır. "Bana inanmıyor musun?" ve "Ben asla yalan söylemem." diyen karakterler kötü oyuncudur. Tuvalette ağlayan ve kusan Daniel, yeni doğan oğlu üzerine suçsuz olduğuna dair yemin eder. Sandra ise Daniel ile yüzleşirken konuşmalarını kaydetmeyeceğini söyler. Fakat Daniel'in unuttuğu, bu sözün bir film setinde verildiğidir.

Film yapımcısı da skandalı örtbas etmek için "Sandra COVID oldu." senaryosunu yazıp yönetir. Çekimi durdurmak için tüm teknik ekibi yok yere test yaptırmaları için hastaneye gönderir. İnandırıcılık adına sete gelen avukatlara maske taktırır. Sandra'daki hastalık belirtilerini soran çalışanlar endişeyle setten ayrılır.

Daniel'ın avukatına göre ise Sandra bir intikam senaryosu yazarı. Partnerine yaşattığı kâbustan bir çıkarı olmalıdır. Belki de Hollywood'dan teklif alan Daniel'i kıskanmıştır. Tecavüze uğradığını iddia eden kadının şöhret peşinde olduğunu düşünür.

Sosyal medyada ise farklı bir film çekilir. Bir set çalışanın internete sızdırdığı sevişme sahnesi, delil addedilir. Henüz polisin bile sorguya çekmediği Daniel infaz edildiğinde film linç kültürünü eleştirir. Daniel'in evine atılan taş, bebeğinin odasına gelir. İnsanlar büyük bir hınçla film setini basar, karavanları imha eder ve ailesini korumak isteyen Daniel'ın arabasına saldırır. Kan gövdeyi götürdüğünde artık herkes kötü oyuncudur. 

Toplumsal bir yangınla biten filmde tek içime sinmeyen, Sandra'nın Daniel ile yüzleştiği sahnede geçen diyaloğun son sahnede seyirciye tekrar dinletilerek "gerçeğin" vurgulanması. Evinin önünde katledilen Daniel için üzülen seyirciye, karakterin aslında bir tecavüzcü olduğu hatırlatılır. Çok katmanlı meta filmde, Daniel'ın itirafını ve dilediği affı bir kez daha dinlememize gerek yoktu.

Son sahnede hastanede muayene edilen Sandra'ya, insan hakları biriminin telefonu verilir. Peki babasını tanımadan kaybeden bebek ve kocası evinin önünde yakılan bir kadın da insan haklarından faydalanabilir mi? Bir kişinin hem suçlu hem mağdur olabileceğini kabul edebilir miyiz? Belki de hayatın bazı sahnelerinde hepimiz birer kötü oyuncuyuz.

Naz Bulamur kimdir?

Prof. Dr. Ayşe Naz Bulamur, Boğaziçi Üniversitesi Batı Dilleri ve Edebiyatları bölümünden mezun oldu ve Yeditepe Üniversitesinde İngiliz Tiyatrosu üzerine yüksek lisans yaptı. University of Wisconsin-Milwaukee'de Edebiyat Çalışmaları dalında doktorasını tamamladıktan sonra akademik kariyerine Boğaziçi'nde başladı.

Çağdaş romanda İstanbul temsillerini incelediği Tales of Istanbul in Contemporary Fiction (2011) adlı doktora tezi, Edwin Mellen Press tarafından yayımlandı. Victorian Murderesses: The Politics of Female Violence (Cambridge Scholars, 2016) başlıklı kitabı, 19. yüzyıl İngiliz romanlarında kadın katillere odaklanır ve kadınların ekonomik ve kanuni hakları olmadığı için şiddete başvurduğunu savunur.

Amerikalı, İngiliz, Türk yazarlar (Elif Şafak, Julia Kristeva, Orhan Pamuk, A. S. Byatt, Edith Wharton, Elizabeth Gaskell, Erendiz Atasü, Theresa Cha, Martin Amis) üzerine yazdığı makaleler, uluslararası akademik dergilerde yer aldı. Boğaziçi Üniversitesinde roman, tiyatro, edebiyat teorisi dersleri veren Bulamur, feminizm, oryantalizm ve kültürel çalışmalar ışığında kitap, film, dizi eleştirileri yazıyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Joker: İkili değil toplumsal delilik

Joker yerine çoklu kişilik bozukluğu sebebiyle açılan bir temyiz davasını çok daha derinlemesine işleyen ve Tom Holland’ın başrolünde oynadığı The Crowded Room dizisini izlemenizi tavsiye ederim

Pera Palas’ta Gece Yarısı’nda büyülü gerçekçilik

Dizi, 1940’lardan bugüne kadın hakları mücadelesinin bitmediğini gösterir. Esra’nın âşık olduğu Halit’in 1941’de “Sokaklar kadınlar için tehlikeli hale geldi” sözü, günümüzde de geçerliliğini koruyor. “Kadınları adam etmek” düşüncesi şimdi de hâkim değil mi? 

Longlegs, bir ayrımcılık “Cambaz”lığı

Cambaz’ı bir çocuğun perspektifinden gösteren sahnelerde katilin yüzünün yarısını görürüz. Ajan Lee’nin çocukluk travması, failinin yarım yamalak ekrana gelen görüntüsüyle yansıtılır. Fakat bu detay dışında kurgu sıradan

"
"