12 Mayıs 2024

Anneliğin kutsallığını sorgulayan diziler

Kadınların cinsel kimliğini yok sayan kutsallık mitine tutunmak yerine hayallerimiz, arzularımız ve hedeflerimiz olan bireyler olduğumuzun farkına varalım. Aşklarımızdan, kariyerimizden ve daha da önemlisi kendimizden vazgeçmeden coşkuyla yaşayabileceğimiz anneler günümüz kutlu olsun

"Annelik kutsaldır." sözü, bir övgüden uzaktır. Hatta tam tersine ataerkil ideolojide kadınların fedakâr, namuslu ve itaatkâr rollerini destekler. "Melek" annelerin fiziksel ve psikolojik ihtiyaçları olmadığı düşünülür. Yorulmaz, uyumaz, yemek yemez anneler. Varsa yoksa çocuklarıdır. Hele âşık olmak ne hadlerine! Artık diziler, anneleri hapsoldukları yüce mertebeden özgürleştiriyor. Anneliği yüceltmek yerine annenin evladıyla birlikte yüzdüğü karanlık suları ekrana getiriyor.  

Cem Karcı'nın yönettiği Ömer dizisinde, aşkı "terbiyesizlik" olarak nitelendiren Fatma'ya (Serpil Gül) göre boşanmış kızının kendisinden yaşça küçük Ömer'e tutulması bir suçtur. Gamze'nin (Gökçe Bahadır) maddi durumu iyi olmayan genç müezzin ile ilişkisini öğrenince kızını gece vakti evden kovar. Ablasını koruyan diğer kızına da tokat atar. Gamze'den annesi ve aşkı arasında bir seçim yapmasını ister. Âdeta düşmanı bellediği kızına, "Seni doğduğuna pişman ederim." diyecek kadar kindar. Aşkı boşanmış bir anneye yakıştırmayan Fatma, geç de olsa hatasını anladı.

Kızılcık Şerbeti ise doğurmayı kutsamak yerine lohusa bunalımını ekrana taşır. Heyecanla beklediği oğluna kavuştuğunda Nilay (Feyza Civelek), "İçimden resmen bir insan çıktı. Ama ben hiçbir şey hissetmiyorum, bu normal mi? Sanki duygularım alınmış gibi." der. Gelinin endişesini hiçe sayan kayınvalidesi Pembe (Sibel Taşçıoğlu), "Ben üç çocuk büyüttüm. Hiç bunalıma falan girmedim. Bizim zamanımızda yoktu böyle şeyler. Sonradan moda oldu." diye söylenir. Hayatını çocuklarına adamış ev kadını için depresyon modern çağın icadıdır. Hakan Kırvavaç'ın yönettiği ve Melis Civelek ile Zeynep Gür'ün senaryosunu yazdığı dizi, annelerin yaşadığı türbülansın neredeyse yok sayıldığını başarıyla gösterir.

Acaba kaçımız birçok çevrede tabu sayılan lohusa bunalımını dile getirebiliyoruz? İçimizi döktüğümüzde Nilay gibi "tuhaf" ve "şımarık" addedildiğimiz için susuyoruz. Sustukça da ailede duvarlar örülüyor. Birçok yeni anne, toplum tarafından hor görülen endişeleriyle tek başına savaşıyor. Bir anneye, "Nasılsın?" diye sormak ve gerekirse psikolojik destek sağlamak çok mu zor?

Yönetmen Ali Bilgin ve senarist Sema Ergenekon'un Yargı'sında kızını ve kariyerini birlikte büyüten Avukat Ceylin'den ne güzel bir anne oldu! Ceylin (Pınar Deniz), hırslarını ve hedeflerini çocuğu gibi sahiplenen bir anne. Kızının hayat yolculuğuna sevgiyle eşlik ederken kendini unutmayan bir kadın. Gece nöbetlerine ortak olan kocası Ilgaz ise "çocuk annenin sorumluluğudur" klişesini kırar. Ceylin, evde kuralları ceza ile değil, net ve sakin açıklamalarıyla öğretir. Çalıştığı için suçluluk duymayarak bize örnek olur. Yıllar sonra kavuştuğu kayıp kızının kalbini de aşıladığı güven duygusuyla fetheder.

Netflix dizisi Kuş Uçuşu'nda ise anneler namus bekçisi değildir. Başarılı haber spikeri ve iki çocuk annesi Lale Kıran (Birce Akalay), kiminle ne kadar süreyle ilişki yaşadığının hesabını vermez. [Spoiler içerir.] Lale'nin, aynı kanalda program sunan Emre ile bir seks videosu olduğu dedikodusu internette yayılır. Meslektaşı kariyerine hiçbir şey olmamış gibi devam ederken Lale, sosyal medyada linç edilir. "Utanmaz" annenin sunduğu haberlere itimat edilmez.

Lale, imajını "temizlemeye" çalışan patronlarına tepki gösterir. Tek gecelik ilişki yaşamadığına dair açıklama yapması gerekenin neden Emre olmadığını yapımcısına sorar: "Neden kirli olan benim? Sen annesin mi diyeceksin bana? Sen kadın olduğun için mi diyeceksin?" Özel hayatının haber niteliği taşımadığını seyirciye de kızlarına da öğretir. Lale'yi aşk hayatıyla yargılamayan çocukları, annelerine kol kanat gerer. Burak Müjdeci'nin yönettiği ve Meriç Acemi'nin senaryosunu yazdığı dizi, annelerin de cinsel özgürlüğü olduğunu vurgular. Fakat ben videonun gerçek olduğu bir senaryonun nasıl işleyeceğini ve izleyiciler tarafından nasıl karşılanacağını merak ediyorum.

Kadınların cinsel kimliğini yok sayan kutsallık mitine tutunmak yerine hayallerimiz, arzularımız ve hedeflerimiz olan bireyler olduğumuzun farkına varalım. Aşklarımızdan, kariyerimizden ve daha da önemlisi kendimizden vazgeçmeden coşkuyla yaşayabileceğimiz anneler günümüz kutlu olsun.

Naz Bulamur kimdir?

Prof. Dr. Ayşe Naz Bulamur, Boğaziçi Üniversitesi Batı Dilleri ve Edebiyatları bölümünden mezun oldu ve Yeditepe Üniversitesinde İngiliz Tiyatrosu üzerine yüksek lisans yaptı. University of Wisconsin-Milwaukee'de Edebiyat Çalışmaları dalında doktorasını tamamladıktan sonra akademik kariyerine Boğaziçi'nde başladı.

Çağdaş romanda İstanbul temsillerini incelediği Tales of Istanbul in Contemporary Fiction (2011) adlı doktora tezi, Edwin Mellen Press tarafından yayımlandı. Victorian Murderesses: The Politics of Female Violence (Cambridge Scholars, 2016) başlıklı kitabı, 19. yüzyıl İngiliz romanlarında kadın katillere odaklanır ve kadınların ekonomik ve kanuni hakları olmadığı için şiddete başvurduğunu savunur.

Amerikalı, İngiliz, Türk yazarlar (Elif Şafak, Julia Kristeva, Orhan Pamuk, A. S. Byatt, Edith Wharton, Elizabeth Gaskell, Erendiz Atasü, Theresa Cha, Martin Amis) üzerine yazdığı makaleler, uluslararası akademik dergilerde yer aldı. Boğaziçi Üniversitesinde roman, tiyatro, edebiyat teorisi dersleri veren Bulamur, feminizm, oryantalizm ve kültürel çalışmalar ışığında kitap, film, dizi eleştirileri yazıyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Joker: İkili değil toplumsal delilik

Joker yerine çoklu kişilik bozukluğu sebebiyle açılan bir temyiz davasını çok daha derinlemesine işleyen ve Tom Holland’ın başrolünde oynadığı The Crowded Room dizisini izlemenizi tavsiye ederim

Pera Palas’ta Gece Yarısı’nda büyülü gerçekçilik

Dizi, 1940’lardan bugüne kadın hakları mücadelesinin bitmediğini gösterir. Esra’nın âşık olduğu Halit’in 1941’de “Sokaklar kadınlar için tehlikeli hale geldi” sözü, günümüzde de geçerliliğini koruyor. “Kadınları adam etmek” düşüncesi şimdi de hâkim değil mi? 

Longlegs, bir ayrımcılık “Cambaz”lığı

Cambaz’ı bir çocuğun perspektifinden gösteren sahnelerde katilin yüzünün yarısını görürüz. Ajan Lee’nin çocukluk travması, failinin yarım yamalak ekrana gelen görüntüsüyle yansıtılır. Fakat bu detay dışında kurgu sıradan

"
"