Yazının başlığına anlam veremeyebilirsiniz. Geçtiğimiz hafta British Columbia eyaletinin başkenti olan Victoria’da, Royal BC Müzesi’nde gezdiğim “Ortak Geleceğimiz; Orkalar” sergisinin etkisi altında kalarak yazıyorum bu yazıyı. Öğrendiklerimi, bu olağan üstü hayvanların varlığının ekosistemin ve insan yaşamının devamı için önemini sizlerle paylaşmam gerektiğini düşündüğüm için...
Yerli halkın atası
Kuzey Amerika’nın yerli halkına göre, okyanuslardaki, karadaki ve gökteki her şey birbirine bağlı. Her varlık, her tür birbiriyle ilişkili. Katil balinalar ise yerli halkın ataları, akrabaları... Kulaktan kulağa yayılan efsanelerde, çok eski zamanlarda katil balinaların insana dönüşme becerileri olduğu, bilgeliklerini yaymak için insanların arasında dolaştıkları söyleniyor. Yerli halktan hâlâ birçok insan bu son derece zeki, insanlarla iletişim kurma becerisi olan hayvanların torunları olduklarına inanıyor. Onlara bir aile büyüğüne gösterdikleri sevgi ve saygıyı gösteriyorlar. Katil balinalar aynı zamanda bereketin, gücün ve iyileşmenin sembolü. Bazı yaşlı yerliler, katil balina sürülerinin kendi atalarını, “insanlarla okyanusun zekâsını ve bilgeliğini paylaşsınlar” diye yaşadıkları köylerin kıyılarına getirdiklerini hatırlıyor.
Katil kim?
Yerli halk bu hayvana bu kadar saygı gösterirken, beyaz insan ondan korkuyor, onu “canavar” “şeytan” olarak adlandırıyor, öldürüyor, esir alıyor, türlü işkencelere maruz bırakıyor ve eğlence hayvanı muamelesi yapıyor. İngilizce’de kendilerine“Orca” veya “Killer Whale”denirken, Türkçe’de daha çok “katil balina” ismi kullanılıyor. Yazının devamında ben onlardan Orka olarak bahsedeceğim. Çünkü katil olan onlar değil, her zamanki gibi insan.
Boyları 10 metre, ağırlıkları 6 ton
Çok sosyal, zekâsı üstün, boyları 10 metreye, kiloları 6 tona varan, keskin dişleriyle büyük, yırtıcı deniz memelileri olan orkalardan korkulması bir bakıma normal. Ancak doğada insanlara saldırdıklarına dair bir kanıt yok. Esaret altındayken ise 1970’lerden bu yana kaydedilmiş çok az sayıda vaka var. Whale and Dolphin Conservation Center’a göre orkalara “katil balina” isminin verilmesinin nedeni, kendilerinden daha da büyük balinaları avlayabilme becerileri. Eski balıkçılar onlara bu nedenle “balina katili” ismini takmış ama zamanla bu isim katil balinaya dönüşmüş.
İnsanla birlikte kültürel evrimden geçen tek canlı türü
Orkalar, insanlarla birlikte kültürel bir evrimden geçen tek canlı türü. Dünya okyanuslarında 12’den fazla türde orka var ve bu farklı türler genellikle birbirinden uzak duruyor. Genetik yapıları, görünüşleri, davranışları, avlanma biçimleri ve iletişim şekilleri hem türler arasında, hem de zamanla değişiklik gösteriyor. Bu da yerli halkın teorisini belki de gerçek kılıyor. Kim bilir milyonlarca yıl önce belki de insanlar arasında dolaşıyordular.
Aynı insanlar gibi yavrularına bakıp onlara yol gösteriyorlar
Orkalar insanlar gibi menopoza giriyor ve üreme yetilerini kaybettikten sonra da yaşamaya devam edebiliyorlar. Bunu bir de balinalar yapabiliyor. Doğanın üreme üzerine kurulu kanunlarına uymayan bu durumu National Geographic “Anneanne Teorisi” ile açıklıyor; “Aynı insanlar gibi çocuklarının ve torunlarının hayatta kalmasına yardım etmek için üremeye son veren dişiler zaman içerisinde menopoza girecek şekilde evrimleşmiştir.” Yani torunlarıyla nerede yemek bulabilecekleri, okyanusta hangi tehlikelerden sakınmaları gerektiği gibi hayati bilgileri paylaşıyorlar.
Onların besin kaynaklarını avlıyoruz
Ve biz insanlar, bu hayvanlara her türlü işkenceyi layık görüyoruz. Onları direkt ya da dolaylı yoldan öldürüyoruz. Japonya, Endonezya, Karayipler gibi az sayıda ülkede yenildikleri için öldürülüyorlar. Bazı ülkelerde, büyük balık şirketleri, büyük bir ticari pazara sahip somon gibi balık türlerini tükettikleri ve onlara avlanacak ve satacak balık bırakmadıkları gerekçesiyle onları katlediyor. Besin zincirinin en tepesindeki, insan harici sudaki her şeyle beslenebilecek bu hayvanlar, insan ırkının açgözlülüğü nedeniyle, bazen de gerçekten okyanusta beslenecek balık bulamıyorlar.
Petrol atıkları, mikroplastikler, balık ağları
Denize bırakılan petrol atıklarında, zift içinde boğuluyorlar. Denizlere atılan tonlarca plastiğin, mikroplastiğe dönüşmüş halini fark etmeden yuttukları için zehirleniyorlar. “Ne yerseniz osunuz” diye bir laf vardır. Orkalar ve okyanuslardaki tüm canlılar bir çöplüğün içinde yaşam mücadelesi veriyorlar. Yüksek iletişim becerisine sahip bu hayvanlar okyanuslardaki gemilerin, şileplerin yarattığı ses kirliliği nedeniyle işkenceye maruz kalıyorlar, birbirleriyle iletişim kuramayıp sürülerini kaybediyorlar. Akıntıya bırakılan dev balık ağlarına takılıyorlar. Bazen avları ağ içinde olduğu için plastik balık ağlarını yiyip ölüyorlar.
Skana: Bilim adamını eğiten katil balina
Orkaların bu kadar olağanüstü varlıklar olduğu esaret altında anlaşılıyor. 1967 yılında Kanada’nın Yukon Limanı’nda yakalanarak Vancouver Akvaryumu’nda esir alınan, Yeni Zelandalı genç bilim adamı Paul Spong tarafından incelenmesi istenen, 17 yaşında mantar enfeksiyonundan yaşamını kaybeden, dünyanın en meşhur katil balinası Skana bu hayvanların zekâsını bize gösteren ilk örneklerden biri. O dönem British Columbia Üniversitesi’nde araştırma görevlisi olarak çalışan Spong, Skana’ya bir deney faresi gibi davranır. Görsel algısını anlayabilmek için havuza aralıklı olarak iki kart bırakır; biri tek çizgili, diğeri çift çizgili... Skana çift çizgili kartı seçtikçe onu ödüllendirir. Sonra kartların arasındaki mesafeyi Skana kartları ayırt edemeyecek noktaya gelene kadar daraltır. Arada 1.5 mm kalana kadar Skana yüzde 90 olarak doğru kartı çeker. Spong mesafeyi 1.5 mm’nin altına indirdiğinde ise işler değişir. Skana bir türlü doğru kartı seçemez.
Okyanusta da özgür değiller
Spong test sonuçlarını açıklamadan önce bir kez daha deneyi tekrarlamak ister. Skana 83 kere üst üste yanlış kartı seçer. Spong o noktada bunun tesadüf olmadığını, Skana’nın kendisine yapılan bu bilim işkencesine ortak olmak istemediğini ve bilerek yanlış kartı seçtiğini fark eder. Sonraki yıllarda Spong ve Skana dost olur. Spong deneylerden vazgeçer, Skana’yı onunla arkadaşlık ederek, onun güvenini kazanarak gözlemleye başlar ve raporlarını bu doğrultuda yazar. Spong’ın Skana üstündeki araştırmaları bugün bu canlıların ne kadar olağanüstü varlıklar olduğunu anlamamızı sağlayan ilk bilimsel keşiflerdir. O yıllardan itibaren tüm deniz yaşamını incelemek ve balina haklarını korumak adına Greenpeace’a ve daha birçok organizasyona ilham olmuş, kampanyalar düzenlemelerine yol açmıştır.
Dünyanın birçok yerinde orkaların eğlence tanklarındaki tutsaklıkları sona ermekte olsa da, maalesef yukarıda saydığımız nedenlerden ötürü, okyanusta dahi özgür değiller.
Balinalar Amazon Ormanları’ndan daha çok oksijen üretiyor
Halbuki yerli halkın yüzyıllardan beri söylediği gibi ekosistem bir bütün, tüm canlıların hayatı birbirine bağlı ve insan da buna dâhil. Kanada, Japonya ve İngiltere’de yapılan araştırmalara göre, balinalar dünyanın akciğerleri olarak kabul edilen Amazon Ormanlarından bile daha fazla oksijen üretiyor. Okyanuslardaki suyu havaya püskürterek atmosfer ve yaşamımız için hayati öneme sahip oksijen kristallerini havaya gönderiyor ve okyanuslardaki ekolojik sistemi canlı tutuyor. Ayrıca havadaki karbondioksiti yutarak atmosferi temizliyorlar. Bir balinanın hayatı boyunca yaklaşık 100 bin ton karbondioksiti yutarak depo edebildiği ve öldükleri zaman da okyanus tabanına çökerek bu karbondioksitin zehirli etkisinden dünyayı kurtardıkları araştırma sonuçlarında ortaya çıkmış oldu.
Okyanusun sonu, insanın sonu
Balina nüfusunun dramatik bir şekilde azalması okyanusların ve dünyanın ekosistemini bozuyor. Atmosfere salınan karbonun yaklaşık yüzde 50'sini absorbe edebildikleri için ana doğal karbon yatakları olarak kabul edilen okyanuslardaki yaşamın sona ermesi dünyanın ve insanlığın sonunun gelmesi demek. Distopik gelecek değil gerçek bu. Biz okyanusları toksinler, zehirli atıklar, metaller, tıbbi malzemeler, ağlar, hatta şimdi de maskelerle çöplük haline getirdikçe, saygı göstermek yerine bu üstün canlıları avladıkça, o zaman bir gün gerçekten insanla bir yaşam savaşına girecekler, belki de zarar verecekler. Bana kalırsa bu savaşın kazananı insan olmaz. Önlem almaz da o noktaya gelirsek, olmasın da zaten.
İnsan olmayan kişilerin hakları
Tutsak orkalar yasal olarak birilerinin mülkü olsa da, vahşi doğada orkaların kaderi bulundukları ülkenin yasaları tarafından belirleniyor. Çoğu ülkede herhangi bir hakka sahip olmak için ise kişi olma ya da kişi olarak ilan edilmek gerekiyor. Hayvan hakları avukatları bazı maymunları insan dışı kişi ilan etmek için mücadele ediyor. Hindistan'daki Ganj ve Yamuno gibi bazı nehirlere ve göllere "tüm ilgili hak, görev ve yükümlülüklere sahip tüzel kişi statüsü" verilmiş durumda. Deniz yaşamını ve dünyadaki yaşamı korumak için çerçevesi iyi belirlenmiş deniz yasalarına ve bunları uygulamaya ihtiyacımız var. Eğer orkalar insan olmayan kişi statüsüne girer ve onlara her türlü eziyetin ciddi yaptırımları olursa, belki bir şeyler değişebilir.
Umudu kaybetmek yok
Serginin sonuna gelirken Batı Pasifik’te yeni orkaların dünyaya geldiğini öğreniyoruz. Whistle; Ocak 2019’da doğan erkek yavru, Tofino; Mayıs 2019’da doğan dişi yavru, Phoenix; Eylül 2020’de doğan erkek yavru ve Crescent; Eylül 2020’de doğan dişi yavru ortak geleceğimize dair umudumuz. Kendi yanlışlarımızı değiştirebilmek, bu yavruların hayat hikâyelerini takip etmek, yaşamın yanında olmak elimizde.