Markete gitti. Bir paket sigara istedi. 20 dolarını uzattı. Kasiyer banknotun sahte olduğundan şüphelendi. Parayı iade edip, sigarayı geri istedi. George Floyd bunu reddetti ve arabasına geçti. Yaklaşık 8 dakika sonra polis geldi. Ondan sonraki 8 dakika 46 saniye içerisinde Floyd tüm dünyanın gözleri önünde "Nefes alamıyorum", "Anne!" diye inlerken, canice katledildi.
Her şey 17 dakikada oldu bitti. Belki Floyd’un 20 doları sahte bile değildi, belki de Floyd sahte olduğundan habersizdi.
Minneapolis polis departmanı memuru Derek Chauvin’in bacağını Floyd’un boğazına bastırarak, onu nefessiz bırakmasıyla yaşamını sonlandırmasından bu yana tam 1 hafta geçti.
"Yağma başlarsa, silahlar ateşlenir"
O günden bugüne neler oldu kısaca özetleyelim.
Ertesi gün, Minneapolis polis departmanı olaya karışan 4 polisi işten çıkarttı.
Ondan 3 gün sonra Chauvin, üçüncü derece cinayet ve adam öldürme suçlarından tutuklandı.
Amerika’nın en az 140 şehrinde ırkçılık ve polis zulmüne karşı protestolar başladı.
Protestolar bazı şehirlerde barışçıl ilerlerken, bazı şehirlerde isyan çıktı.
Polis ayırt etmeden kalabalıklara biber gazı ile müdahale etti.
Binlerce insan gözaltına alındı.
40’tan fazla şehirde sokağa çıkma yasağı ilan edildi, ancak yasağa riayet eden pek olmadı.
Amerika Başkanı Trump, krizi yönetemeyen valileri"zayıf" olarak adlandırdı.
"Yağma başlarsa, silahlar ateşlenir" dedi ve kendi halkını üzerlerine ateş açmakla tehdit etti.
Yetmedi Amerika’nın antifaşist "Antifa" grubunu terörist ilan etti.
Hafta sonu itibariyle protestolar Amerika dışına taşmaya başladı.
İngiltere’de, Yeni Zelanda’da, Kanada’da ve daha birçok yerde insanlar Koronavirüs salgınına aldırmadan "Black Lives Matter" (Siyahların Hayatları Önemlidir) pankartlarıyla sokaklarda yürüdüler.
Irkçılık en tehlikeli virüstür
Olay sadece siyahlara yönelik şiddet değil elbette..
Yaşadığım şehir Vancouver’da protestocular arasında, zorla toprakları elinden alınan yerlilerin torunları vardı.
Koronavirüs sonrasında dünyanın her yerinde Asyalılara yönelik ırkçı tutum arttı. Çinlisi, Korelisi, Japon’u ayırt etmeksizin gözleri çekik olan insanlara, gözlerini devirerek bakanlar oldu.
Dünyada her an, her saniye birileri, kendisinden farklı gördüğü birilerini aşağılıyor, taciz ediyor ya da öldürüyor.
Nefes alamıyorum.
Belçikalı karikatürist Luc Descheemaker’in dediği gibi, "Irkçılık en tehlikeli virüstür."
İnsanları kategorilendirmeye eğilimli doğuyoruz
Peki insanlar nasıl ırkçı olur?
İçinde bulunduğumuz pandemi sürecinden bile daha tehlikeli olan bu virüs nasıl bulaşır?
"Are We Born Racist?" kitabının yazarlarından Jason Marsh, ırkçı doğmasak da kendimizden farklı olandan ürkmek gibi bir yatkınlıkla dünyaya geldiğimizi söylüyor. "Küçükken insanları kategorilendirme eğilimimiz var. Bu karşımızdakini bizden üstün ya da bizden eksik gördüğümüz anlamına gelmiyor. Sadece çocuklar doğrudan ya da dolaylı olarak bu farklılıkları öğreniyor."
Yine aynı kitapta New York Üniversitesi Profesörü David Amodio; "Beyin farklılıkları yakalamaktan vazgeçmez. Ama farklılıkları yargılamamayı becerebilir." diyor.
Renk körü çocuklar
Öte yandan yakın bir arkadaşım, Kanada’da doğan kızının, doğduğundan beri farklı renklerden arkadaşlar edinerek büyüdüğünü ve asla kendisiyle onlar arasında bir fark görmediğini söylemişti. Yani arkadaşımın kızı, Asyalı arkadaşının gözünün çekikliğini algılamıyor.
Amerika’da "renk körü çocuk yetiştirmek" diye bir tabir var. İnsanlar biyolojik olarak aynıdır. Tüm renkler eşittir. Siyah, beyaz, kahverengi, sarı fark etmez... Bu doğru olsa da, hepsinin kültürleri bambaşka. Amaç belki de renk körü olmak değil, o renkleri tanımak ve o kültürlerden beslenmek olmalı. Amerikalı siyahlar olmasa caz müziği olur muydu mesela?
Profesor Amodio’nun dediği gibi, biz aynı desek de, çocuklar farklılıkları görebiliyor. Yine Amodio’ya göre esas ırkçı tepkiler duygu eksikliği ile ortaya çıkıyor. Yani karşındakinin kimliğini inkar ederek, onu yok sayarak...
Çözüm virüsün ilk aşısını aile içinde yapmak. Çocuklarımızı farklılıkları kutlamayı, onlara saygı duymayı ve ırkçı davranışlara seyirci kalmamayı öğreterek büyütmek... Öğretmeye bile gerek yok, aslında. Çocuklar ebeveynlerinin aynadaki yansımaları gibidir. Onlardan ne görürlerse onu uygularlar.
20 yıllık meslek hayatı boyunca hakkında 18 şikayet yapılan, bazıları ateş açmayla, bazıları da ölümle sonuçlanan bu şikayetlerden sadece ikisinden kınama cezası alan, Chauvin’in ebeveynlerini ve nasıl bir ortamda büyüdüğünü merak ediyorum.
Koronavirüs salgını bir gün bitecek ama gelecek nesilleri doğru eğitmezsek, ırkçılık virüsünden hiçbir zaman kurtulamayacağız.
Kardeşçe ve hep birlikte nefes alabileceğimiz günlere...