2022'nin ilk 11 günü geride kaldı bile. Çoğumuz yeni yıla birçok kararla girdik. Bazılarımız ilk günden itibaren kararlarımızı uygulamaya başladık, bazılarımız da henüz parmak kımıldatmadık. Benim "Spor yapacağım" kararım Covid sonrası devam eden yorgunluk nedeniyle rafa kalktı. Ama "Daha az stres olacağım. Stres olduğum ya da canım sıkıldığı an kendimi güzel bir anıma ışınlayıp rahatlayacağım" kararım, Covid'le birlikte "Allah sağlık versin. Dünyevi dertler bunlar, geçelim gidelim" şeklini alarak, umulmadık bir hızla yürürlüğe girebildi.
Eminim herkes yeni yıla en az birkaç dilekle girer. Sigarayı bırakmak, yeni bir işe başlamak, bir evcil hayvan sahiplenmek, dünya barışı... Herkesin ama herkesin bir dileği vardır. Ben bugün bu dilek konusunu bir adım öteye taşımaktan ve onları nasıl hayata geçirebileceğimizden bahsetmek istiyorum.
Desen: Selçuk Demirel
Düşüncelerimiz geleceği yaratır; iyileri seçelim
Geleceğimizi yaratabileceğimize, düşüncelerimizle birlikte istediğimiz geleceği oluşturabileceğimize hem inanan, hem de deneyimleyen biriyim. Dileklerimiz ve düşüncelerimiz bizim üzerinde aksiyon alabileceğimiz şeylerse ve tüm kalbimizle istiyorsak mutlaka oluyor. Yani lotodan 1 milyon TL çıksın türünde dileklerden bahsetmiyorum.
Kanada'ya ilk geldiğim aylarda ormanın ortasında yürüyüş yaparken mesleği yaşam koçluğu olan biriyle tanıştım. O zamana kadar bu mesleğin ne olduğunu bile tam anlamamış, pek de üzerine kafa yormamıştım. "Yaşamın koçu mu olur?" diye düşünürdüm, ne yalan söyleyeyim.
Bahsettiğim kişi buradaki ilk arkadaşlarımdan biri oldu. Ben onun sitesi için yazdığı blog yazılarını okuyup edit ettim. O da iki çocuk ve bir köpekle ülkesinden ayrılıp, dünyanın öbür ucuna göç etmiş ve alışmadığı bir kültürün içinde debelenen bir kadına, yani bana yardımcı olmak ve bir yol haritası çizmek istedi. Kimselerin bulunmadığı ormanın ortasında rastlaşmamız tesadüf değildi.
Ormanda değil ama hayatta kaybolmuştum
Ormanda gittiğim yolu biliyordum, esas hayatta kaybolmuştum. Burada bir iş kurmuştum ama işimi sevememiştim. İşin gerektirdiği insanlarla sosyalleşmek bana hızla bir çevre kazandırıyordu ama tabii karşıma her türden insan çıkıyordu ve ben bu ülkenin kodlarını henüz çözemediğim için nasıl davranacağımı şaşırıyordum. Çok şanslıydım, arkadaşlarım vardı, ama yine de Türkiye'deki ailemi ve arkadaşlarımı özlüyordum. Bekar anne olmaya alışmıştım, bu durumun gücüme güç kattığını düşünüyordum ama aslında günün sonunda başımı yaslayacak bir omuza ihtiyacım vardı.
Önümüze gelene bir tekme
Kanada'ya göç ettiğim ilk aylarda zorlukları düşünmüyor, onları işlemden geçirmiyor, çocuklukta yaptığımız gibi "Önümüze gelene bir tekme" diyerek soluklanmadan ilerliyor ve aceleyle buradaki hayatımı kurmaya çalışıyordum. Halbuki geldiğim şehri henüz tanımıyordum bile. "İhtiyaç nedir, insanı nasıldır, ben burada neyi severek yaparım" diye düşünmeden, gözüme taktığım bir at gözlüğüyle aksiyona geçmiştim."Acele işe şeytan karışır" lafı ne doğrudur!
Hayatın yap-boz parçaları
Ormanın ortasında rastladığım yaşam koçu arkadaşımla düzenlediğimiz seanslar sırasında, buradaki ilk yılımda bazı yanlış kararlar aldığımı fark ettim. Arkadaşım bana önce burada nasıl bir hayat istediğimi uzun uzun düşündürdü, hayalini kurdurttu ve sonraki her seansta bu hayatı bana adım adım tasarlattı. İş, aile, gelecek vs... Her konuyu detaylı düşündüm, oldurmak için kafa yordum, yazdım, çizdim (gerçekten çizim de yaptım), hikâyeleştirdim ve en son onun da yardımıyla bir yap-boz gibi tüm parçaları birleştirdim.
Dilekler manifestoya dönüşüyor
Düşünmek ve dilemek kolay. Önemli olan bunları oldurmak. İşte o noktada ben bunları yazıya dökmenin mucizevi etkisini gördüm. Çünkü yazıya dökünce dilekler manifestoya dönüşüyor. Mesela hayalinizdeki işi istemekle kalmıyor, onu nasıl hayata geçireceğiniz üzerine de kafa yoruyorsunuz. Bir iki yere email atarak aksiyona geçiyorsunuz. Veya bir yaşam arkadaşı arıyorsanız, "İyi olsun, güzel olsun, şunu sevsin, bununla ilgilensin" demek kolay, yazdığınız zaman "Ben bunu ne kadarını hak ediyorum ki, böyle birini istiyorum" diye düşünüyor ve sonra kendi davranışlarınızı değiştirmeye başlıyorsunuz. Kendinizi iyileştirdiğiniz zaman, eş iyilikte birini hayatınıza çekiyorsunuz.
Dizayn edilen hayatta olmak
Konunun uzmanı değilim ama yaşam koçu arkadaşımla dizayn ettiğimiz hayatın içinde yaşıyorum şu an. Bunun için çok şükrediyorum. Ama biliyorum ki bunu kendim yaptım. Olması için çaba harcadım. Ders çalışır gibi üzerinde haftalarca çalıştım. Her şey küçük bir kağıda yazarak başladı. Lütfen o küçük kağıtların ve kalemin gücüne inanın. Olumlu şeyler düşünün ve olumlu şeyleri hayatınıza davet edin.
Geçtiğimiz günlerde Stanford Üniversitesi Dizayn Bölüm Direktörü ve "Designing Your Life (Hayatınızı Tasarlamanın Yolu)" kitabının yazarlarından Bill Burnett'in Ted Konuşması'na denk gelince kendi deneyimimi hatırladım. Burnett yukarıda anlattığım konuyu dünyanın en iyi üniversitelerinden biri olan Stanford'da ders olarak öğretiyor. Elbette çok daha ayrıntılı ve kapsamlı.
Elde edilemeyen "en iyi", hayatınıza katabileceğiniz birçok "iyi"nin düşmanıdır
Burnett hayatımızı planlarken öncelikle kendimizi kısıtlamamızı, klişelere düşmememizi ve önyargılardan kaçınmamızı söylüyor ve şu üç soruyu hiç sevmediğini belirtiyor.
- Tutkun ne?: Stanford Araştırması'na göre gençlerin yüzde 80'inin öne çıkan bir tutkusu yok. Onun yerine birçok farklı ilgi alanları var.
- Hâlâ bir yol haritan yok mu? Artık çok geç: Nereye geç? Eskiden okulu bitirip hemen iş bulmadıysanız, 25'te evlenmediyseniz ve sonra da çocuk yapmadıysanız, hayatta gecikmiş sayılırdınız. Ama günümüzde insanlar deneme yanılma yoluyla keşfediyor. Neredeyseniz oradan başlayabilirsiniz. Önemli olan başlamayı istemek.
- Kendinizin en iyi versiyonu musunuz?: En iyi versiyon yerine iyi birçok versiyon olabilir. Elde edilemeyen "en iyi" hayatınıza katamadığınız birçok iyinin düşmanıdır. Niye bir taneyle kendinizi sınırlıyorsunuz?
Burnett'e göre hayatı planlamanın 5 yolu
1) Noktaları birleştirin: "Hayatımın anlamlı olmasını istiyorum, hayata bir katkım, faydam olmasını istiyorum." diyorsanız, "Kimsiniz?" "Neye inanıyorsunuz?" "Ne için çalışıyorsunuz?" arasındaki noktaları birleştirin. Nasıl birisiniz, karakter özellikleriniz ne 250 kelimeyle yazın. Niye çalışıyorsunuz, amacınız ne, yazın. Hayat görüşünüz ne, niye burada olduğunuzu düşünüyorsunuz, yazın. Bu üçünü birleştirdiğinizde anlamlı bir hikâye çıkartabiliyor musunuz, ona bakın.
2) Yerçekimi Problemleri: "Bulunduğum yerde sıkıştım kaldım" diyorsanız bulunduğunuz ortamı bir inceleyin. Yerçekimi problemleri bir aksiyon alarak değiştiremeyeceğiniz problemlerdir. Ve bir şeyi aksiyon alarak değiştiremiyorsanız o problem değil, koşuldur. Mesela bir aile şirketinde CEO olamazsınız. Ya bunu kabullenip işe devam edersiniz ya da değiştirmek için bir şey yaparsınız. Ama eğer yapmıyorsanız bu sizin seçiminizdir. Sıkıştığınızı söyleyemezsiniz. Çözmeye çalışmadığınız bir problem çözülemez. Kabullenin ya da bırakın.
3) Üç adet 5 yıllık plan: Paralel evrenlerin varlığı konuşuluyor. Her birinde farklı bir hayat seçeneğiniz olsa, her birinde ne olmak isterdiniz? Öğrencilerle bu deneyi yaptığımızda ortalama 7 farklı hayat-gelecek planıyla karşılaştık. Ancak tek bir hayatımız var. Hangisini seçeceğiz? Bizi hayatta mutlu eden seçemediklerimiz değil, seçtiklerimizdir. Seçim yapabilmek için üç fikir üzerinde beyin fırtınası yapın. Araştırmalar üç alternatifle yola çıkmanın problemler karşısında daha iyi sonuç alındığını ve bu sayede daha yaratıcı bir fikre varıldığını söylüyor.
Ana fikir: Kendinize en yakın bulduğunuz, amaçlarınıza hizmet eden, hayatınızı daha iyiye götürecek şey/şeyler ne? Şu anda yaptığınız işten memnunsanız, ne güzel, onu yazın. Tasarım daha kötüye götürmek için yapılmaz, iyiye götürmek için yapılır. İlla yeni bir şey bulmanıza gerek yok, yaptığınız işi daha iyi ve anlamlı kılmak için ne yapacağınızı da düşünebilirsiniz. Ayrıca bir dilek listesi yapın. Onları da bir köşeye yazın. Paris'e gitmek istiyorum, fotoğrafçılığa başlamak istiyorum vs...
B Planı: Aklınızdaki şeyin ya da yaptığınız işin geleceği var mı? Ya birinci maddedeki şey yarın yapılamaz hale gelirse, misal artık o işi robotlar yapıyorsa, alternatifiniz ne? Onu düşünün.
Çılgın kart: En çılgın kartınızı çıkartın. Para kazanma derdiniz olmasa ya da başkalarının ne düşündüğünü umursamasanız ne yapmak isterdiniz? İbiza'da barmen olmak mı, kelebekleri araştırmak mı? Stanford öğrencilerinden çoğunlukla şunu duyuyorum: "Aslında ben şunu yapmak istiyorum ama bana "Bu işi yapmak için mi Stanford'a gittin?"" Aldırmayın. Çoğunlukla kimse Ibiza'da barmen olmuyor ama bu çılgın kart üzerinde düşündüğünüzde hayatın yoğunluğundan unuttuğunuz, geride bıraktığınız tutkularınız ve ilgi alanlarınız aklınıza geliyor.
4) Prototip çıkarın: Geleceğinizin prototipini çıkarmanın da iki yolu var. Bir konuşarak, iki deneyerek. Birileri şu anda geleceğinizi yaşıyor, hayalinizdeki işi yapıyor. Birçok barmen var dışarıda. Birinin hikâyesini dinleyin. Eğer o hikâyede anlatılan bir şey sizi heyecanlandırıyorsa, kalbinizi çarptırıyorsa, çoğunlukla doğru yerdesiniz. Ya da deneyin. 45'inden sonra okula dönmek isteyen ama o yaşta okula dönmenin zorluklarından ve gençlerin kendisiyle dalga geçeceğinden çekinen bir arkadaşım üstüne bir Stanford tişörtü giyip ilgilendiği bölümün birkaç dersine girdi. Ders konularını çok ilginç buldu. Ertesi gün okula dönmek için heyecandan uyuyamadığını söyledi. Gençler kendisiyle dalga geçmedi tam tersi okula döndüğü için ona hayranlık beslediler. O da gençleri çok ilginç bulduğunu ve vizyonunun açıldığını söyledi
5) Seçiminizi iyi yapın: Doğru seçimi yapmak şansla ilgili değil, çevrenizde olan bitenle alakalı olmakla, dikkat etmekle, algınızı açık tutmakla ilgili. Tüm alternatiflerinizi yazın, hepsini gözünüzde canlandırın ve sonra eleyin. Çok fazla seçenek demek, hiç seçeneğinizin olmaması demektir. "Neye göre eleyeceğim, ya yanlış şeyi elediysem" diye düşünmeyin çünkü içgüdüleriniz size o noktada yardım edecektir. Alternatifleri düşündüğünüzde sizi en mutlu eden şeyi hissedeceksiniz. İçinizdeki sesi dinleyin. Karar verin ve ilerleyin.