Geçen sene bu tarihlerde İstanbul’daydım.
Şehrimin 24 saat yaşayan kalabalık sokaklarında kayboluyor, Boğaz’ın mis gibi tuz ve yosun kokusunu içime çekiyordum.
Bu yıl aklım Koronavirüs salgını nedeni ile memlekete seyahat etmemem gerektiğini söylerken, kalbim henüz bu gerçeği kabullenememiş durumda.
Hâlâ her gün Türkiye’deki ve diğer ülkelerdeki vaka sayılarına bakıyor ve ümitle rakamlarda radikal bir düşüş bekliyorum.
Ama yok.
Dünya genelinde vaka sayısı 10 milyonu, ölü sayısı 500 bini geçmiş durumda.
Memlekette her gün ortalama 1000 yeni vaka var.
Amerika’nın Koronavirüs'le mücadelede başarılı örneği olarak gösterilen Kaliforniya eyaletinde her gün 5000 yeni vaka var. Ülke genelinde bu sayı ortalama 40 bine çıkmış durumda. Brezilya’da ise 20 bin’e...
20 saat süren yolculuk boyunca maske takmak imkansız
Öte yandan, yaşamakta olduğum Kanada’nın British Columbia eyaletinde olumlu gelişmeler var. Günlük vaka sayısı 20’lere inmiş durumda. Dünya üzerinde olabilecek en güvenli yerlerden birinde olsam da, birçok göçmen gibi ülkemi, ailemi özlüyorum.
Yolcuların bir kısmının asemptomatik virüs taşıyıcısı olma ihtimali beni ürküttüğü ve aktarmalı olarak yaklaşık 20 saat süren yolculuk boyunca maske takmak imkansız olduğu için memleketime seyahat etmeye çekiniyorum. Yine de her sabah olumlu bir haber almak ümidiyle gelişmeleri takip ediyorum.
Bugün de Twitter’da bu amaçla gezinirken Dünya Sağlık Örgütü’nün taze açıklamasını görüyorum (29 Haziran 2020).
Global sağlık krizi ilan edilmesinin üzerinden 6 ay geçti
Dünya Sağlık Örgütü’nün Koronavirüs salgınını global sağlık krizi ilan etmesinden bugüne 6 ay geçmiş durumda. Belki bu sefer ağızlarından iyi bir şey çıkar diye merakla habere bakıyorum. Genel Direktör Tedros Adhanom Ghebreyesus, Cenevre’deki gazetecilerle yaptığı söyleşide "Bunu söylediğim için üzgünüm ama şu an içinde bulunduğumuz ortam en korktuğumuz ortam" diyor.
Özetle DSÖ yetkilileri şunları söylüyor:
* En kötüsü henüz yaşanmadı. Hepimiz bunun bir an önce bitmesini ve hayatlarımıza kaldığımız yerden devam etmeyi istiyoruz ama gerçekte bundan çok uzağız.
* Bazı ülkeler Koronavirüs'le mücadelelerinde başarılı olsa da, dünya genelinde pandeminin yayılma hızı artıyor.
* Nelerin işe yarayıp yaramadığı artık biliniyor ama herkes bunlara dikkat etmiyor.
* Yeni vaka sayılarının arttığı şu günlerde çok yönlü strateji uygulanmalı.Yani yaygın test yapmak, vakaları izlemek, sosyal mesafeye dikkat etmek...
* Her politikacı aynaya bakıp, kendine şu soruyu sormalı: "Virüsün yayılmasını engellemek için elimden geleni yapıyor muyum?" Dünya genelindeki 500 bin ölünün neredeyse yarısının Amerika kıtasında gerçekleştiği düşünülürse özellikle Amerika ve Brezilya hükümetlerinin daha çok çaba harcamaları gerektiğini düşünüyoruz.
Caz konserinde 20 kişi
Bu haberi okuduktan sonra bir kez daha bu sene bulunduğum şehirdeki güvenli çemberde kalmaya karar veriyorum.
Burada "yeni normal" hayatımıza da başladık. Son 15 gün içinde taksiye, otobüse bindim, alışverişe, yemeğe ve hatta caz konserine bile gittim.
Restoranlar kapasitelerinin yüzde 50’si çalışıyor. İstisnasız hepsinin girişinde el dezenfektanı bulunuyor. 2 metre arayla yerleştirilmiş masaların arasında şeffaf plastik koruyucular yerleştirilmiş durumda. Taksilerde de şoför ve yolcu arasında benzer plastiklerden var. Otobüslerde bir dolu, bir boş oturuluyor. Dükkanların çoğunun içine maskesiz girilemiyor. Saydım, caz konserinde tam 20 dinleyici vardı. Buna rağmen o konser yapılıyor. Çünkü bir şekilde mekanlar ve müzisyenler para kazanmaya devam etmek zorunda.
Önlemler halkın inisiyatifine bırakılmıyor
Konser sonrası buranın gece hayatıyla ünlü, en işlek semti Gastown’da yürüyüş yapıyorum. Sokaklarda in cin top oynuyor. Turistlerin eksikliği hissediliyor. Barlar kapalı (eylül’de açılması planlanıyor), bazı dükkanlar ve restoranlar salgına karşı savaşı kazanamamış ve kalıcı olarak kepenklerini indirmiş durumda. Hiçbir şey bıraktığımız gibi değil ama yine de hayat güvenli bir şekilde devam ediyor.
Burada önlemler halkın inisiyatifine bırakılmış değil. "Bugün Koronavirüs tedbirlerinden kaç netin var?" gibi sorular duymuyoruz. Çünkü sokağa çıktığımız an, büyük ölçüde tedbirini almış bir şehir bizi bekliyor. Dolayısıyla kimsenin kurallara uymama gibi bir seçeneği yok.
Görünen o ki, bu yaz bize İstanbul’u özlemek düşüyor. İstanbul şarkıları dinlemek ve hatta uzaklardan İstanbul’u dinlemek... Gözlerimiz kapalı... En kısa zamanda kavuşmak üzere...