11 Mart 2020

Çünkü burada kadın olmak mükemmel bir şey!

8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü geride bırakmışken sizlerle posta kutuma düşen bir mesajı ve akademisyen Dilara Şeker ve Gülten Uçan’ın "Göç Sürecinde Kadın” araştırmasının sonuçlarını paylaşmak istiyorum

Geçtiğimiz günlerde posta kutuma düşen, derdini kısa ve öz cümlelerle anlatan bir mesaj beni çok etkiledi. Londra’da yaşayan Güler Dursun mesajında şöyle diyordu:

"Eşim ve ben 2017 yılının Kasım ayında İngiltere’nin Londra şehrine taşındık. Türkiye'de iş sahibi, ekonomik sorunu olmayan, ancak gelecek kaygısı yaşayan insanlardık. Ben otel muhasebe müdürü olarak çalışıyordum, eşim de müzik enstrüman satış sorumlusu...

Bizi yurt dışına iten şey, son yıllarda Türkiye’den göç eden birçok insanınkinden farklı değil. Siyasi durum, cahilleştirilmeye çalışılan bir toplum, belirsiz bir gelecek...

İkimiz de tek kelime İngilizce bilmeden, her şeye sıfırdan başlayacağımızı bilerek ve kabul ederek geldik buraya." 

Dil bilmiyorduk, kaçak çalışmak zorunda kaldık 

"Ben altı-yedi ay bulaşık yıkadım, eşim de benzer işler yaptı. Sonra ben garsonluğa terfi ettim. Böylece bir iki kelime İngilizce öğrenmeye başladım. Kaçak çalışmak zorunda olduğumuz için ilk geldiğimiz yıllarda, buranın eskisi olan Türk işletmeleri tarafından fena sömürüldük. Neredeyse asgari ücretin yarısına çalıştırdılar bizi. Dedim ya her şeyi göze almıştık.

Ancak çok geçmeden eşim pes etti, yapamayacağını söyleyip, dönmek istedi."

Bir kadın olarak yolda rahatlıkla yürüyebiliyorum

"Onu anlayabiliyordum. Ben de çok zorlanıyordum ve hâlâ zorlanıyorum. Resmi işleri halletmek zorunda kalıp da, derdimi anlatamadığımda sinirleniyorum. Dil öğrenmek çok zor geliyor ama denemeye mecburum. Arkadaş edinmek neredeyse hayal...

Dönmek belki mantıklı olan hareketti.

Ama yine de "Hayır" dedim. Çünkü burada kadın olmak mükemmel bir şey!

Yolda yürüdüğümde sapıkça bakışlara, laf atmalara ya da tehditlere maruz kalmıyorum.

Genç kızlığımda okul yolunda sayısız sözlü tacize uğradım. 14 yaşındayken otobüste babam yaşında adam tarafından popom çimdiklendi. Daha da sayarım ama gerek yok herhalde... Türkiye’de kadın olup da sözlü ya da fiziksel tacize uğramayan var mıdır, bilmiyorum. 

Tacizi bırakın, ülkemizde kadınlar sinsice köşeye sıkıştırılıp öldürülüyorlar ve bu durum bende inanılmaz bir kaygı yaratıyordu." 

Mini etek mi giymişsin, ruj mu sürmüşsün, kimsenin umurunda değil

"Burada geceleri bile rahatlıkla sokağa çıkabiliyorum. Evime dönerken korna ya da selektör yemiyorum. Eğer bir ortamda biri sizi beğenirse, bunu kibarca söylüyor ve evli olduğunuzu öğrendiğinde defalarca özür dileyip uzaklaşıyor.

Kimse ne giydiğinize bakmıyor. Mini etek mi giymişsin, ruj mu sürmüşsün...

Sonra marka giyinip giyinmemen kimsenin umurunda değil. Herkes ikinci el mağazalardan alışveriş ediyor.

Kısaca bir kadın olarak bana burası inanılmaz bir güven ve huzur verdi."

Kızımı burada güvenle büyütebileceğim

"Geleli üç yıl oluyor. Eşim Deniz, kalma kararıma saygı duysa da arada çöküşler yaşıyor. Dil öğrendi. İstediği işi henüz bulamasa da, yakında bulacağına inanıyoruz. İngilterede başka bir şehre taşındık. Londra’dan uzaklaşmak iyi geldi. Ben kültürlerine alışmaya başladım.

Bu arada hamileyim. Yakında kız annesi olacağım. Burada kızımı güvenle büyütebileceğimi biliyorum." 

Göç sürecinde kadın

Akademisyen Dilara Şeker* ve Gülten Uçan’ın** "Göç Sürecinde Kadın Araştırması'nın*** sonuçları şöyle: 

* Kadınlar farklı göç tiplerinde (insan ticareti, göçmen işçi vb.) ötelenen, faydalanılan, erkeğin gölgesinde kalan veya ayrıcalıklı önem atfedilmeyen bir öğe olarak incelenir.

* Göç sürecinin başlangıcından itibaren kadınların karar alma süreçlerine katılımı -ataerkil toplumsal yapının her alanında olduğu gibi- erkeklere göre sınırlıdır.

* Toplumsal cinsiyet rolleri ile tutarlı olarak, kadınların sorumluluğu ev içi ücretlendirilmeyen işler ile çocuk ve yaşlı bakımından ibarettir.

* Ailesi ile göç eden kadının sorumluluklarına geleneksel kültürün yaşatılması, yeni kültüre uyum sağlanması ve aile bağlarının, akrabalık ilişkilerinin korunması gibi ek görevler de eklenir.

* Ailenin yaşadığı ekonomik sıkıntılar kadınları düşük ücretli, güvencesiz ve vasıfsız işlere doğru yöneltir.

* Göç ettikleri ülkenin ekonomik yaşamına katkı sağladıkları halde ülke yasalarınca korunmaz, aile içinde de nadiren ataerkil iktidarın baskısından kurtulurlar.

* Kadınlar uluslararası göç sürecinde cinsel sömürü ve istismara daha açık bir hale gelirler.

* Günümüzde artan insan ticaretinin mağdurları kadınlardır; sadece zorunlu olarak çalıştırılmazlar aynı zamanda eğlence ve seks sektörünün kölesi haline getirilerek kullanılırlar.

* Küreselleşme, yoksulluk, savaş, işsizlik gibi etkenlerle birlikte artan göç, kadın ve erkek tarafından farklı biçimde yaşanır. Göç sürecinde kadının kendine özgü ihtiyaç ve mağduriyetlerini görmezden gelmeyen yeni araştırmalar yapılmalıdır.

* Göç deneyimi, kadının zihinsel temsillerinde toplumsal cinsiyet rol ve sorumluluklarına ilişkin değişime neden olmaktadır.

* Kadınların, iyi bir eş ve anne olma çabalarının yanısıra, çalışma hayatında var olma mücadelesi verirlerken, sosyal destek imkânlarını yitirmiş olmaları hayat şartlarını ağırlaştırmaktadır.

* Ayrıca göç edilen ülkeye uyum sağlamak konusunda kadınlar daha hızlı ve başarılı olmak zorunda bırakılmaktadır.

* Kadınların karşılaştığı çeşitli psikososyal baskılar, farklı kültürel beklentiler ve kadının eğitiminin veya dil yeterliliğinin olmaması gibi nedenler, göç edilen toplumda göçmen kadının dezavantajlı konumunu pekiştirmektedir.

* Göç sürecinde ve sonrasında kadınlar toplumda var olan istihdam, sosyal güvenlik, eğitim ve sağlık gibi çeşitli hizmetlere sınırlı olarak ulaşabilmektedirler.

* Göç eden kadının süreçte yaşadığı olaylar sonrasında post travmatik etkilerin ortaya çıkması, kadının yeni gelinen yere alışma sürecinde beslenme alışkanlıklarının değişmesi, çevresel etmenler, psikolojik ve sosyal destek sistemlerinin zayıflaması, kadın göçmenlerin beden ve ruh sağlığını olumsuz etkilemektedir.

* Kadınların dezavantajlı oldukları ve kendilerini zaman zaman ifade edemedikleri göç sürecinden fizikî, psikolojik ve sosyo-kültürel olarak olumsuz etkilendikleri ifade edilebilir.

* Kadının mutlu, doyumlu ve kendisi ile barışık olması için göç sürecinde karar mekanizmalarına katılmasının, hem kendisi hem de öz kültürünü aktardığı çocukları ve ailesini olumlu şekilde etkileyeceği düşünülmektedir.


*: Yrd. Doç. Dr., Celal Bayar Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Psikoloji Bölümü,

**: Yrd. Doç. Dr., Celal Bayar Üniversitesi, Sağlık Yüksekokulu, Sosyal Hizmet Bölümü

***: Araştırmanın tamamına bu linkten ulaşabilirsiniz. https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/229307

Yazarın Diğer Yazıları

Dış politikalar uzmanı Ziya Meral: Yeni bir Cumhuriyet mutabakatına ihtiyacımız var

Geçtiğimiz haftaki yazımda AKP seçmeninin tercihini değişimden yana kullanması için "Daha ne olması gerekirdi?" diye bir soru sordum. Bu hafta sizden gelen cevapları derledim ve Kraliyet Birleşik Kuvvetler Enstitüsü (RUSI) ve Avrupalı Liderler Netwörkü kıdemli uzmanı akademisyen-yazar Ziya Meral ile konuştum

Daha ne olması gerekirdi?

14 Mayıs Seçimleri'nin ardından aklımda tek bir soru var. Erdoğan seçmenlerinin değişim istemesi için daha ne olması gerekirdi?

Prof. Dr. Selçuk Şirin: İyi ebeveynlik, çocuğunun geleceğiyle ilgili kararları sandıkta vermekle başlar

Çocuklarım ilk oylarını kullanırken aklıma yazar-akademisyen Prof. Dr. Selçuk Şirin hocamızın bir röportajımızda söylediği "İyi ebeveynlik bilinçli seçmen olmakla, çocuğunun geleceğiyle ilgili kararları sandıkta vermekle başlar. Siyasete karışmıyorsan, siyaset senin çocuğunun geleceğine karışır." lafı geliyor. Tarihi seçime günler kala kendisiyle temasa geçiyor, görüşlerini soruyorum