20 Ocak 2021

2021 yılında Fahrenheit 451

Oğlumun okulda başına gelen hikâyenin hatırlattığı: En distopik romanlar bile gerçektir ve gerçekleri değiştirmek elimizdedir. Tabii gerçeğin ne olduğunu bilirsek...

Bir evin inşa edilmesini istemiyorsanız, çivileri ve tahtaları saklayın. Bir insanın politik olarak mutsuz olmasını istemiyorsanız, ona farklı iki görüş sunmayın. Daha da iyisi hiç görüş sunmayın.

Siyahiler "Küçük Siyah Sambo"yu sevmez. Yakın! Beyazlar "Tom Amca'nın Kulübesi"ni sevmez. Yakın! Biri tütün ve kanser üzerine kitap mı yazdı? Sigara firmaları bunun üzerine ağlıyor mu? Onu da yakın!

Fahrenheit 451

16 yaşındaki oğlum geçen gün okuldan geldi ve dedi ki, "Anne! Bugün İngilizce dersimizde çok acayip bir şey oldu. Fahrenheit 451 isimli kitabı biliyor musun?"

"Evet" dedim. "Sanırım senin yaşlarında okumuştum. Zorlu çevirisi nedeniyle elimde aylarca süründüğünü hatırlıyorum. Kitapların yakıldığı, teknolojinin insanları ele geçirerek uyuşturduğu distopik bir romandı, hatırladığım kadarıyla. Hatta Fahrenheit 451 de kağıdın yanma derecesiydi, değil mi?" dedim. 

"Evet." dedi. "Bugün derste kitabı okurken, çok da heyecanlı bir yerindeyken, okul yönetiminden biri kapıyı tıklattı. İçeri girdi. Ebeveynlerden birinin bu kitabı şikayet ettiğini, okulda okutulmasını istemediğini söyledi ve kitaplarımızı topladı!"

"Yok artık! Sene 2021, Kanada'dayız. Olamaz öyle bir şey!" dedim.

"Bir dinle! Kitapları toplayan kişi sınıftan çıktıktan sonra öğretmenimiz, üzülerek bu kitabı okumaya devam edemeyeceğimizi, ancak yönetimle konuşacağını söyledi. Yönetime iletmek üzere yaşanan olayla ilgili duygularımızı yazmamızı istedi."

"Ne yazdın?"

"Öncelikle gerçekten merak ettiğim bir hikâyenin devamını öğrenemeyecek olmam karşısındaki hayal kırıklığımı yazdım. Sonra kitaplarda her şeyin yazılabileceğini... Yani kitaplar politik olarak doğru olmak zorunda değil. Yazarların böyle bir derdi olursa, yazarlar hayal güçlerini sansürlerse, bu eserler nasıl ortaya çıkacak? Bir de dedim ki, ben nasılsa bu kitabı bir yerden bulurum. Bulamazsam internetten indirir yine okurum. Hassas bir veli şikayet etti diye, bu kitabı elimizden alarak okumamızı engelleyemezsiniz."

"Çok güzel yazmışsın" dedim gururla. "Sonra ne oldu?"

"Öğretmen kağıtlarımızla birlikte yönetime gitti. 15 dakika sonra kitaplarla geri geldi. Hepimiz merakla yönetimin ne karar verdiğini öğrenmek için öğretmenimize bakıyoruz. Meğer öğretmenimiz sansür karşısındaki hislerimizi anlamak için bu hikâyeyi kurgulamış. Dersin sonunda kitaplarımızı geri dağıttı."

"İnşallah kitapları silerek geri dağıtmıştır." dedim söylenerek.

"Anlamadım" dedi oğlum.

"Yok bir şey. Öğretmeniniz sansürü deneyimleterek öğretmiş size." dedim. "Fahrenheit 451, zaten yönetim kontrolü ele geçirdiğinde, insanlara ne izleyip izlememesi, ne okuyup okumaması ya da neyi tartışıp tartışmaması gerektiğini söylediğinde olacakları anlatır. Ha devlet yönetimi, ha okul yönetimi!" Günümüzün distopyası olan, Covid-19 döneminde kitapların elden ele dolaşıp tekrar çocuklara virüs olarak dağıtılma ihtimaline takıldığımı söyleyemedim.

2021'de, neredeyse Ray Bradbury'nin Fahrenheit 451'inin (yayın tarihi 1953) ya da George Orwell'in 1984'ünün (yayın tarihi 1948) bizzat içinde yaşıyoruz. Salgın hastalık bonusuyla birlikte! Geleceğin karanlık distopik romanları, bugünün gerçekleri...

Zamansız bir gelecekte geçen Fahrenheit 451 bize şunu hatırlatır; yasaklara rağmen daima araştıran, doğrunun peşinde olan, kendi hayatları uğruna kitapları ya da inandıkları değerleri korumaya çalışan insanlar olacaktır.

Oğlumun bu hikâyesinden sonra kitapta geçen bazı önemli sözleri araştırdım. Mesela Faber, kitapları yakmakla sorumlu itfaiyeci Montag'a şöyle der: "İhtiyacın olan kitaplar değil, onun içinde geçen ve bir zamanlar yaşanan hikâyelerdir."

Fahrenheit 451'de devlet -insanların düşüncelerini özgür bırakmak adına- öyle çok sansür uygulamıştır ki, kitabın kahramanları artık çevrelerinde olan bitenden habersizdir. Kısıtlı bilgi dünyaları nedeniyle yıkım kaçınılmazdır.

Kitapta, kitapların yerini televizyonlar alır. Halk televizyon izleyerek uyuşur. Günümüzde insanların cep telefonlarına yapışık yaşadığı gerçeği, Bradbury ve Orwell gibi yazarların bile hayal güçlerini zorlayacak bir durum.

Ancak kulağıma oğlumun "Kitabı bulamazsam internetten indirir, okurum" lafı geliyor. Düşünüyorum da günümüzde var olan tüm kitaplar yakılsa bile -ki tabii ki Allah korusun! Düşünmesi bile korkunç!- ama çoğu bir tıkla ekranımıza gelmiyor mu?

Yani Fahrenheit 451'de tehdit olan teknoloji, günümüzde aslında kitaplara erişimi kolaylaştırıyor mu?

Bu yazının kıssadan hissesi; en distopik romanlar bile gerçektir ve gerçekleri değiştirmek elimizdedir. Tabii gerçeğin ne olduğunu bilirsek...

Yazarın Diğer Yazıları

Dış politikalar uzmanı Ziya Meral: Yeni bir Cumhuriyet mutabakatına ihtiyacımız var

Geçtiğimiz haftaki yazımda AKP seçmeninin tercihini değişimden yana kullanması için "Daha ne olması gerekirdi?" diye bir soru sordum. Bu hafta sizden gelen cevapları derledim ve Kraliyet Birleşik Kuvvetler Enstitüsü (RUSI) ve Avrupalı Liderler Netwörkü kıdemli uzmanı akademisyen-yazar Ziya Meral ile konuştum

Daha ne olması gerekirdi?

14 Mayıs Seçimleri'nin ardından aklımda tek bir soru var. Erdoğan seçmenlerinin değişim istemesi için daha ne olması gerekirdi?

Prof. Dr. Selçuk Şirin: İyi ebeveynlik, çocuğunun geleceğiyle ilgili kararları sandıkta vermekle başlar

Çocuklarım ilk oylarını kullanırken aklıma yazar-akademisyen Prof. Dr. Selçuk Şirin hocamızın bir röportajımızda söylediği "İyi ebeveynlik bilinçli seçmen olmakla, çocuğunun geleceğiyle ilgili kararları sandıkta vermekle başlar. Siyasete karışmıyorsan, siyaset senin çocuğunun geleceğine karışır." lafı geliyor. Tarihi seçime günler kala kendisiyle temasa geçiyor, görüşlerini soruyorum