27 Haziran 2012

Yurtta Savaş, Cihanda Savaş

Erdoğan’ın dünkü grup konuşmasını izleyenler bunu zaten fark etmiş olmalılar...

Önce Suriye...

Türkiye medyasından, köşe yazarlarının çoğundan ve habercilerin neredeyse tümünden umudu kestim. Ne olup bittiğini Türkiye medyası üstünden öğrenemeyeceğiz. Nedenini merak edenler T24’de Mustafa Alp Dağıstanlı arkadaşımın nefis medya analizine bir göz atsın. Tıklayın...

Yabancı medyadan bir şeyler sezmek mümkün ama o da sınırlı. Örneğin Almanların itibarlı yayını Der Spiegel “Erdoğan ateşle oynuyor” başlığıyla yayınladığı bir analizde “En küçük bir olay, bir kıvılcım artık savaş anlamına gelecek” diyor.

Valla o kadarını biz de biliyoruz.

Bir başka önemli Alman gazetesi, Süddeutschezeitung ise önce soruyor: ”Sahi o F4 Fantom askeri jeti Suriye sınırında ne arıyordu? Türk pilotlar kendi hava savunma sistemlerini mi test ediyorlardı? Yoksa Suriye’ninkini mi ?” Ardından da Erdoğan’ın konuşmasını değerlendiriyor: “Erdoğan sorunu uluslararasılaştırmak istiyor çünkü yalnız kalmaktan korkuyor...”

Eh, Erdoğan’ın dünkü grup konuşmasını izleyenler bunu zaten fark etmiş olmalılar. Üç cümlede bir “Uluslararası hukuka dayanarak... Uluslararası hukukun bize verdiği hakka dayanarak... Uluslararası hukuk kuralları çerçevesinde...” paragrafı açan Tayyip Erdoğan, şimdilik Suriye’ye parmağını sallayıp “Bak bundan sonra en küçük bir hareketini görürsem valla billa fena döverim” demekle yetinecek gibi. Gözünüzden kaçmasın, babasından ya da anasından böyle fırça yiyen yumurcak önce “Oh, bu vartayı atlattık, dayak yok” diye düşünür ve rahatlar...

Yani savaş şimdilik kapıya dayanmış değil gibi. Kapının önünde dolanıyor ama henüz kapıyı yumruklamıyor... Gibi...

Bu iyi.

Çünkü Tayyip Erdoğan başta, AKP tepelerinde ve AKP medyasında epeydir Suriye’ye yönelik savaş tamtamları çalınıyor ve Türkiye barışçıları kavraması güç bir yaz rehavetinde sadece kuru bildiri yayınlamakla yetiniyor. Oysa aynı barışçılar “Irak’ta Savaşa Hayır” kampanyasında alkışlanası bir inat ve sabır göstermişler ve sonuçta Türkiye’nin o kanlı ve haksız Irak savaşına katılmasının önlenişinde çok ciddi pay sahibi olmuşlardı...

Bu aşamada, en azından bu yazıda durumun özeti bence şu:  AKP’nin geniş ufuklu oldukları söylenen Başbakan’ı ve Dışişleri Bakanı sayesinde “Komşularla sıfır sorun” diye çıkılan yeni dış politika serüveninde  “Sorunsuz sıfır komşu” noktasına ulaştık.

Alkış tutan tutsun; bize düşen ıslıklamak olsa gerek...

*    *    *

Suriye, Ortadoğu’da çağdışı ve zalim diktatörlüklerden biri. Tıpkı Sudan gibi (Hani Devlet Başkanını Ankara’da birinci sınıf protokol ile karşılamıştık, ağırlamış, itibar göstermiştik); tıpkı Kuveyt gibi, tıpkı Körfez emirlikleri gibi, tıpkı kadınlara otomobil  kullanma hakkı vererek özgürlük ve demokrasi getirmiş(!!!) Suudi Arabistan gibi...

Ama eğer Suriye’de bir gün özgürlük ve demokrasi güneşi bulutların arasından çıkmaya başlayacaksa bunu yine Suriye halkı başaracak. Tıpkı Mısır gibi, tıpkı Tunus gibi, tıpkı Yemen gibi... Evet, sancılı, zikzaklı, gitgelli bir süreç olacak. Ama ülkelere ithalat yoluyla demokrasi ve özgürlük gelmiyor. Tıpkı Irak gibi, tıpkı Afganistan gibi...

Dünyada bunu anlayan ülkelerin ve siyasi liderlerin sayısı arttı. Ama Tayyip Erdoğar ve ekibi henüz bunun farkında değiller gibi...

N’apalım... Hayat öğretir nasıl olsa!

*    *    *

Buraya kadar okuyup “Yazının başlığı ile yazının kendisi uyumsuz” diyen uyanık T24 okurları mutlaka çıkmıştır.

Haklısınız.

Ama ben de haklıyım.

Uzun söze ne hacet?

Cumhuriyet’in kuruluş belgilerinden biri olan “Yurtta sulh, cihanda sulh” Ata(türk) sözünün bugünkü  hali yazının başlığıdır.

Cihanda sulh”ün hali Suriye aynasında yansıyor...

Yurtta sulh”e gelirsek...

O da Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’nu (KESK) tümüyle felç etmeye yönelmiş son KCK gözaltı ve tutuklamalarının aynasında yansımakta.

Bugüne kadar (yani otuz yıldır) “Son terörist kalana kadar” diyenler anlaşılan yurttaki barışı “Son Kürt kalana kadar”a ertelemeye karar vermişler...

Siz yazıyı bitiredurun ben önümüzdeki günlerde, haftalarda siyaset esnafından biri “Cumhuriyetimizin temel prensibi olan yurtta sulh, cihanda sulh...” diye başlayan bir “yalan” yumurtlamaya başlarsa suç işlemeden ne yazacağımı düşünmeye gidiyorum...

 

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"