08 Mart 2013

Yumurta Küfesi

Başlık “İki ucu boklu çomak” da olabilirdi; “Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık” da…

Başlık “İki ucu boklu çomak” da olabilirdi; “Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık” da…

Ama ikisi de tam uymazdı. Tam uyan bence: Yumurta küfesi

Kürt siyasal hareketinden söz ediyorum. AKP gibi bezirgan pazarlığında kaşarlı denecek düzeyde usta, Tayyip Erdoğan gibi kibriyle zorunlulukları çatıştığında kâh kibrine yenik düşen, kâh ötekine dümen kıran  bir kişilikle masaya oturuyorlar.

“Abi barış getirecekse, ne denirse razı olsunlar” demeye yatkın bir kesim var ama sayıca da, saygınlıkça da zayıflar.

“Elbette barış olsun ama ne pahasına” sorusunu içtenlikle soran ve hiçbir demokratik kazanım getirmeyecek bir barışa“Hayır” deme eğiliminde bir kesim var.Sayıca onlar da az. Ama toplumsal düzlemde saygınlık taşıyan ve görüşleri sayılarından daha geniş bir kesimde yankılanabilecekler var. Onlar şimdilik kaygılı. Ama görüşmeler ilerledikçe kaygı nereye yönelecek sorusuna şimdiden cevap vermek zor.

Bir de “pusuya yatmışlar” var. Kürt siyasal hareketinin karşısında konumlanmayı göze alamayan ya da kendilerine yediremeyen ama görüşmelerin sonunda “Kürtler sattı bizi” demekten çekinmeyecek bir kesim. Milliyetçi (=ulusalcı) kesimlerle el ele tutuşabilecek bir kesim…

Bitmedi, solda ve demokratik kesimdeki bu yaklaşımların yanı sıra görüşmeleri “Asla teröre ödün vermedik, tam tersine PKK çizgisindeki Kürt siyasal örgütlerini dize getirip silahları susturduk, teröristleri sınırın dışına çıkardık ve terörü bitirdik” demek için  her türlü psikolojik silahı ve yöntemi pervasızca kullanmaya teşne bir AKP var.

Kürt siyasal hareketi, yani İmralı’da Öcalan, Kandil’de “komutanlar”, Diyarbakır ve Ankara’da BDP bu koşulların hüküm sürdüğü bir ortamda görüşme masasının bir ucunda oturuyorlar, oturacaklar.

Yumurta küfesi dediğim işte tam da bu durum.

Kabul edilemez koşullar dayatıldığında masadan kalkılsa yükselecek naraları şimdiden duyabiliyoruz:

- İşteeeee. Bunlaaaar teröre tapıyor. Bunların barış barış dedikleri kocaman bir yalandı. Bunlaaaar savaş istiyor… Bunlaaaar bölücü… Bunlaaaar bebek katili… Bunlaaaaar…

Yok bağırlarına taş bassalar, barışa ulaşmak, silahların sustuğu ve gömüldüğü  bir Türkiye’ye ulaşmak için AKP’nin ve devletin tepelerinden gelecek dayatmalara rıza gösterseler yine naralar yükselecek:

- İşteeeeee… Bu ilkesizler sadece PKK çizgisindeki Kürtlerin çıkarları için demokrasiyi de sattılar, özgürlükleri de… Bunlaaaaar daha demokrat bir Türkiye peşinde filan değiller. Bunlaaar Kürt ulus-devletine giden yolda bir mevzi kazanmak isteyen oportünist siyaset esnafı…

Sırtında bu kadar ağır bir yumurta küfesi ile müzakere masasına oturmak ve oradan bütün Türkiye için (Bir daha: Bütün Türkiye için) olumlu bir sonuç elde etmek sahiden zor.

Bugünlerde sorumlu konumda bir Kürt siyasetçi olmak istemezdim doğrusu…

Sanırım siz de istemezdiniz…

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"