Ben CHP liderinin sözünden de, MHP sözcüsünün lafından da, Hükümetin tutumundan da bunu anlıyorum. Muhalefetteki iki parti de PKK’nin silahlı güçlerinin kazaya belaya uğramadan sınır dışına çıkma sürecine şiddetli (MHP) ve dolaylı (CHP) itiraz ediyorlar. Hükümetse pamuk ipliğine bağlı güvencelerle yasak savma hesabında gibi…
MHP çok net. Hükümetin “Biz orduya talimat veririz; çekilme sırasında operasyon yapmaz. Zaten valiler istemedikçe askerin kışlasından çıkması da mümkün değil” yollu açıklamalarına karşı yağıp gürlüyor.
MHP sözcüsü Oktay Vural söyledi: “Türk Silahlı Kuvvetleri PKK teröristlerini uğurlama mangası değildir !..”
Yetinmedi; PKK’nin silahlı güçleri sınırdışına doğru çekilirken buna göz yuman askerin de, valinin de, hükümetin de suçlu sayılacaklarını ve mutlaka yargılanacaklarını ekledi.
Bu sözlerden “PKK sınırdışına çekilmekten vazgeçsin. Geçmezse yolda tepelensin”den öte bir anlam çıkarabilen var mı ?
Eh, sınırdışına çekilmeyen ne yapacak ya da çekilmeyene ne yapılacak ? Bunun cevabını bilmeyeni dövüyorlar…
Gelelim CHP’ye…
Genel Başkan açıkladı: “Kimse TSK’ya yasalara aykırı emir veremez…”
Çok doğru.
Yasalar devlete başkaldırıp silaha sarılanlara kentlerde polis gücünün, kırlarda jandarmanın müdahale edip, onları yakalamasını emrediyor. Bunlar yetmezse valiler, bölgelerindeki askeri birlikleri görevlendirebilirler.
Öyle Başbakanlıktan, bilmene bakanlığından telefon edip “Sizin oralardan PKK’lılar geçip sınırdışına doğru gidecekler. Tamam onlar yasalara göre yakalanması gereken kişiler ama, siz onlara dokunmayın, bırakın gitsinler” demek pek akla uygun değil. Bir asker (ya da polis ya da jandarma) “Yasalara aykırı emir olmaz. Bu emre uyarsam yarın ben sorumlu olurum” deyip, durumdan vazife çıkarıp silaha sarıldığında ne olacak?
Uzmanlar böylesi durumlarda dünyadaki benzer pratiklerden örnekler vererek (Doç. Dr. Cengiz Aktar), benzer durumlarda uygulanan hukuksal önlem ve formülleri aktararak (Prof. Dr. Turgut Tarhanlı) yapılması gerekeni açık seçik ortaya koyuyorlar. Ama bir gazete yazısının sınırları içinde bunları aktarmak mümkün değil ve bence gerekli de değil.
PKK’nin çekilmesini barışa giden yolda ilk adım olarak görenler bu çekilme sürecinin hukuksal yapısını da oluşturmak yükümündeler.
Bu konuda kanun çıkarmaktan, “angajman kurallarını” değiştirmeye kadar varan bir sürü yasal yol var. Ama bu Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin işi ve yetkisi.
AKP, “Konuyu Meclise getirirsem muhalefet beni fena hırpalar, milliyetçi kesimleri etkiler” gibi dar çıkar hesaplarını aşıp Meclis’te bir çözüm aramak zorunda. BDP oylarına bile ihtiyaç kalmadan yasalaştırabilecek sayıda iskemlesi olan bir partiye bu kadar ödlek olma hakkı tanınmasa gerek.
CHP ve MHP ise konu Meclise geldiğinde tavırlarını açıkça belirlemek zorunda kalacaklar.
Soru çok açık: PKK sınırdışına çekilsin mi, çekilmesin mi ?
Şu ana kadar olup bitenler ve tutumlar dolaylı ya da dolaysız “Çekilmesin” demekten öte anlam taşımıyor…