İlk bakışta Türkiye’nin yüklü, yoğun ve zorlu gündeminde fazla önem taşımayan bir haber: Anayasa Mahkemesi'nin iptal ettiği bir kanunla vali ve kaymakamlar belediye meclislerinin aldığı kararları veto etme (geçersiz sayma) hakkına yeniden kavuştular...
İptal edilen kanun, vali ve kaymakamların bu yetkisini kaldırıyor, onun yerine belediye meclislerinin yanlış ya da hukuka aykırı ya da sakıncalı buldukları kararlarına karşı mahkemeye (idari yargıya, mesela Danıştay’a) başvurma hakkını getiriyordu.
Bu kanun ne zaman çıkmış, bilmiyorum.
Hangi partinin önerisiyle kanunlaşmış onu da bilmiyorum.
Bilmek için Anayasa Mahkemesi’nin internet sitesine girdim, dolaştım da dolaştım, tıkladım, ofladım, pufladım ama bulamadım. Belediyelerle ilgili konularda iptal edilmiş bir sürü kanun var.
Kimi artık hayatta olmayan Sosyal Demokrat Halkçı Parti’nin başvurusu ile açılmış, kimi 1990’ların başında, kimi bu yıl içinde. Ama “Mülki idare amiri hukuka aykırı gördüğü belediye meclisi kararları aleyhine idari yargıya başvurabilir” diyen hüküm hangi kanunda vardı; Anayasa Mahkemesi'nin 5’e karşı 6 oyla aldığı iptal kararı gerekçesinin tam metni ne diyor; iptale karşı çıkan mahkeme üyelerinin karşı oy yazılarında ne denmekte ?..
I-ıh bu soruların cevabını bulamadım...
Sonunda Ankaralı gazeteci arkadaşlarımdan biri imdadıma yetişti. Hem iptal kararının gerekçesini, hem de karşı oy yazılarının içeriğini bulup yolladı. Olay zaten Milliyet’in Ankara muhabiri Gökçer Tahincioğlu tarafından da haberleştirilmiş, onu da hatırlattı. Tabii bu arada bütün Ankara gazetecileri gibi, biz İstanbul gazetecilerine “Bu işlere bulaşmaya kalkınca çuvallıyorsunuz. Biz olmasak siz hiçsiniz” imasını da esirgemedi.
Canı sağolsun...
* * *
Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararının özü özeti şu:
“Anayasanın 127. maddesinde yer alan idarenin bütünlüğü ilkesi uyarınca merkezi yönetime (Yani Ankara’ya) vesayet yetkisi tanınmıştır. Belediye meclisi kararlarına karşı sadece idari yargıda dava açmakla sınırlı bir yetki, sözkonusu vesayet yetkisini karşılamamaktadır, etkisizleştirmektedir..... Bu nedenle yasanın iptaline karar verilmiştir...”
Bu kararda bir devlet zihniyeti yatıyor.
Sorun, son sözün Ankara’da olmasında değil. Olmasa daha iyi olur, daha demokratik olur ama en azından bu yazıda ve bu olayda tartıştığımız nokta bu değil. Federatif olmayan devlet yapılarında son sözün merkeze ait olmasını anlayabiliriz.
Ama merkezde neresi?
Atanmışlarda mı, seçilmişlerde mi?
Bir belediye meclisi düşünün, halkın oyları ile seçilmiş. Bir karar veriyor ve o karar merkezin vesayet yetkisini elinde tutan kaymakam ya da vali tarafından iptal edilebiliyor, yok sayılabiliyor...
Peki hangi karar doğru ve halkın çıkarına?
Diyelim vali ya da kaymakamın gerekçeleri çok haklı. Belediye meclisi partizanca bir karar almış; zaten seçilenler berbat herifler, yolsuzluk dizboyu, rüşvet gırla...
Tamam. O yöre halkının elinde bir silah var: O kararları alanları bir daha seçmezler. Hatta gelişmiş bir demokraside seçim dönemini beklemeden seçtiklerini geri çağırabilirler.
Peki ya tersi ise?..
Ya valinin ya da kaymakamın kararı yanlışsa?
Belde halkının yapabileceği ne var?
Olsa olsa Ankara’ya protesto mektupları yollamak, yürüyüş yapmak, medyadan yardım istemek vb... Peki Ankara bu itirazlara kulak asmazsa, ki astığı pek az görülmüştür, o zaman ne olur? Hiç bir şey olmaz. O belediye meclisinin kararı vali ya da kaymakamın iki dudağının arasından çıkan “veto” ile iptal edilir. Seçilmişler çaresiz karara uyar, seçenler de homurdanır. Başka?
Başka yok...
Bu niye böyle?
Çünkü merkezin son sözü söyleme yetkisinden değil, devletin yapısından kaynaklanan vesayet yetkisinden söz edilmekte.
Vesayet, “vasi”den geliyor. Kendi kendini idare edemeyenler yerine karar veren, onlar için neyin iyi, neyin kötü olduğuna karar verene vasi denir.
Seçilmişler kendi belediye meclislerini seçebilirler. Ama sınırı var. Son sözü vasi söyler. Bu ülkede ise elini sallasan bir vasiye ya da vesayet kurumuna çarparsınız. Buna rağmen ülkedeki rejime demokrasi deniyor!..
Tabii yerseniz...
Anayasa Mahkemesi bu iptal kararı ile ”yememizi” buyurdu...
Afiyet olsun...